Güzel yurdumun her köşesi ayrı güzeldir, hatta cennetten birer köşe adeta. Hangi yöreye, hangi şehre gitsem hayran olup dönüyorum, tekrar gitmek için can atıyorum.
Ege ise hiç bıkmayacağım, gezmelere doyamayacağım bir yöremiz.. Gez gez güzellikleri bitmiyor, bir bakarsınız gizli saklı bir köşe daha. Maviyle yeşilin aralarına güneşin altın sarısını da alarak sarmaş dolaş dans ettiği, güneşi en güzel batıran, portakal çiçeklerinin mis kokuları ile insanı sarhoş eden Ege bir tutku, huzur, yeni keşifler, coşkulu dansları, zeybeği, çökertmesi, harmandalı ile bir aşktır.
Sevdadır, huzurdur ve o huzurun en güzeli Ege'nin saklı köylerinde gizlidir.
Her sene olduğu gibi Bodrum’a göçerken mutlaka bir yöresini görmek, keşfetmek, gezip görmek üzere heyecanla çıkarım yola. Ege denince aklımıza ilk olarak tarihi mekanlar ve daha çok da denizi, ünlü plajları ile büyük turizm merkezleri gelir. Oysa az bilinen, sakin, doğayla iç içe, cana yakın güler yüzlü, Ege şivesiyle sizi kucaklayan, doğal ve çok özel yemeklerini paylaşan köylüleri ile şipşirin köylere de sahip. Şehrin kalabalığından, gürültüsünden sonra size çok iyi gelecek olan köyler.
Ben bu kez rotama Bademler Köyü, Yavaş Şehir Seferihisar ve Sığacık Köyü'nü aldım. Tabii yakınlarındaki Teos Antik Kent de ilgimi çekmedi değil. İzmir Çeşme otoyolundan ilerlerken Seferihisar tabelalarını takip ederseniz kolayca ulaşacağınız bir rota.
BADEMLER KÖYÜ - ÇÖPÜNÜ DÖNÜŞTÜREN, TİYATRO OYNAYAN ENTEL KÖY
İzmir Çeşme otoyolundan ilerlerken Seferihisar tabelalarını takip ederseniz kolayca ulaşacağınız bir rota. İzmir’den 35 km. uzaklaştığınızda yavaşlayın ki Bademler Köyü tabelasını kaçırmayın. Burası Urla’ya bağlı bir Alevi-Tahtacı köyü olan Bademler Köyü. Tarihine baktığınızda yöre insanlarının 1820’li yıllara kadar yakın yörede göçebe yaşadığı ve tahtacılık ile geçindikleri, tekne, tokaç, dibek ve benzeri tahta ve ahşap eşya yaparak geçindikleri, ancak bir zaman sonra göçebeliği bırakıp yerleşik düzene geçtikleri bilinmekte. Yerleştikleri bugünkü köy yeri de birkaç kıl çadır ve evden ibaretken zamanla yerleşenler olunca, çevredeki badem ağaçları nedeniyle Bademler Köyü adını almış.
Köyü gezerken, okuduklarımdan mı neden bilmem, huzur duydum. Hemen sokakların tertemizliğine dikkat ettim zira okuduğuma göre, 2012’de Türkiye’nin en temiz köyü seçilmiş, herkes kendi evinin önünü temizliyor ve doğruysa her günü sokaklar yıkanıyormuş, gerçekten de parke taşlı sokakları tertemiz. Daha da önemlisi pet şişe teneke ve izmarit gibi çöplerini ayrıştırarak geri dönüşüm sağlıyorlarmış.
Meydandaki kahvelerde kadınlı erkekli, genç yaşlı, köylü şehirli insanların neşe içinde kahvelerini yudumluyordu. Arabamı park edip, ilk önce Tiyatro tabelalarını takip ediyorum, 1932 yılında bir yedek subay öğretmen kendi çabasıyla oyuncular köylüler olan gençlerden oluşan bir tiyatro grubu kurmuş ve işte o bembeyaz tiyatro binası karşımda. Evet, gerçekten de bir tiyatrosu var, hemen yanında da bir Kültür Sanat Merkezi, Kütüphanesi, Çocuk Oyuncakları Müzesi var.
Ve gerçekten de hiç cami yok, sanırım bu Türkiye’de bir ilk ve tek, tıpkı Türkiye’nin İlk Köy Tiyatrosu olduğu gibi, her sene mayıs ayının ilk haftası Bademler Tiyatro Şenliği yapıldığı, Türkiye’nin ilk Çocuk Oyuncakları Müzesi'nin olduğu gibi…
Bademler Köyü’nün bir özelliği de, Türk Sineması’nın çok ünlü filmlerinden biri, 1963 yılında Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü kazanan Susuz Yaz filmi burada çekilmiş olması.
Bu köyü benim gibi kısa sürede gezmek yerine kalmak, yaşamak gerekir, en azından yolunuz buralara düşerse mutlaka ziyaret etmelisiniz, hele de benim gibi bir Pazar günü burada olursanız, meydanda her pazar kurulan yöresel pazardan köy ürünleri alış verişi de yapabilirsiniz.
Ben Seferihisar, Sığacık’a doğru yoluma devam ediyorum.