Polonya gezimizde durağımız bu sefer Polonya'nın İstanbul'u olan Krakow şehri. Polonya'nın eski başkenti ve en büyük üç şehrinden birisi. Ülke olarakPolonya'nın turistik açıdan hakettiği yerde olmadığı herkesin malumu ancak Krakow'u görünce böyle bir güzellik nasıl değerini bulmaz diye söyleniyoruz. Değerini bulmuş Prag şehrini bilen gezginler için şunu söyleyebiliriz, Prag'ı sevdiyseniz Krakow'u da seveceksiniz. Emin olun eksiği yok, fazlası var.Örneğin şehre yakın mesafede bulunan Auschwitz Nazi Toplama Kampları ve Wieliczka Tuz Madeni sözünü ettiğimiz fazlalıklara örnektir. Biz her ikisini de ziyaret ettik, Nazi kampları ile ilgili iki bölüm halindeki yazımıza Gezimanya'da ulaşabilirsiniz.
Gezilecek yerler: Krakow gezimize ihtişamlı Wawel Kalesi (Wawel Castle) ile başlıyoruz ki size de tavsiyemiz budur. Biz aracımız ile direk buraya geldik ve buradan yürüme mesafesindeki şehir merkezine yürüdük. Belki biraz yorucu olabilir ancak Krakow mutlaka yürüyerek gezilmesi gereken bir şehirdir. Wawel Kraliyet Kalesi(1333-1370), Krakow manzaralı bir tepe üzerinde yer alıyor ve etrafı surlarla çevrilidir. Hemen yanında Vistül (Visla) Nehri akıyor. Bin yıl öncesine dayanan kale, şehrin kalbinde tüm görkemiyle duruyor. İçinde Krakow Katedrali (Katedra Wawelska), Katedral Müzesi (Katedra Museum), önünde Aziz John Paul II’nin heykeli ve Kraliyet Sarayı ile bu kutsal alan, Polonya halkının kimliğini belirleyen kendi ulusal ve kültürel sembollerindendir. Şemasını yayınladığımız Wawel Kalesi ile ilgili, bilet ücreti dahil, tüm bilgilere https://www.wawel.krakow.pl adresinden ulaşabilirsiniz.
Kalenin alt tarafında bulunan ve bir Katolik Kilisesi olan St. Bernardino Kilisesi (St. Bernardino's Church) Kale gezisinden sonra yavan kalsada hiç değilse dışarıdan incelemeyi hakediyor. Aracımızı burada bırakıyor ve bizi şehir merkezine götürecek olan Grodzka Caddesi'nde yürümeye başlıyoruz. Grodzka Caddesi şehrin en önemli caddelerindendir. Cadde üzerinde çok sayıda çeşitli dükkan göreceksiniz ancak St. Peter and Paul Kilisesi önüne gelince mecburen duracaksınız. 1597-1619 yılları arasında inşa edilmiş Kilise'nin önünde yer alan 12 Havari'nin Heykelleri bizim de çok ilgimizi çekiyor. Zamanı doğru kullanma adına sadece heykelleri inceliyor ve devam ediyoruz.
Grodzka Caddesi bizi direkt Ana Meydan'a (Rynek Glowny) çıkarıyor. Kale ile Rynek Glowny arası yaklaşık 1 km. ve 10-15 dk. yürüme mesafesindedir. İşte burası Avrupa'nın en büyük ortaçağ pazar meydanı olup, saatlerinizi ayıracağınız, şehrin en önemli turistik noktasıdır. Grodzka Caddesi'nin hemen bitiminde karşınıza çıkacak bu meydana yürürken yanından geçeceğiniz ilk yapı Wojciech Kilisesi (Church of St.Wojciech) olacak. Meydanın ihtişamından dolayı belki hiç dikkatinizi çekmeyebilir ama kilise Polonya'daki en eski taş kiliselerden biridir.
Meydan'da dikkatimizi ilk çeken, hikayesini önceden bildiğimiz, St. Mary's Basilica (Bazylika Mariacka) oluyor. Polonya Gotik mimarisinin en iyi örneklerinden olan Katedral ile ilgili bildiğimiz hikayeler şunlardır. İki kulenin yapımını iki kardeş üstlenir. İki kardeş en güzel kendi yaptığı olsun ister ama bittiğinde uzun olan daha çok beğenilir. Kısa kuleyi yapan, diğer kardeşi bıçaklayarak öldürür. Kullandığı bıçak ise Bazilika'nın karşısında bulunan Kumaş Pazarı Binası'nın girişinde, kapının üst kısmında asılı durmaktadır. İkinci bir başka hikaye ise 13. yüzyılda Krakow'u Tatar istilasından kurtaran şehir muhafızının hikayesidir. Tatar ordularını kuledeki muhafız görüyor ve kapıların kapanması işareti anlamındaki melodi sesini trompeti ile çalarken bir Tatar oku boğazına saplanıyor ve muhafız ölüyor. Günümüze kadar halen aynı melodi kuleden yayınlanıyor ve vurulduğu anda melodinin yarım kaldığı noktada melodi kesiliyor.
Katedral ile ilgili tüm bilgilere http://mariacki.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Avrupa'nın bu en büyük meydanının ortasında, yapımı 13. yüzyıla dayanan, Kumaş Pazarı Binası (Sukiennice) bulunmakta. Katedral ile Sukiennice arasında Polonya'nın en önemli şairlerinden olan Adam Mickiewicz'in Heykeli (Adam Mickiewicz Monument) bulunmaktadır. İstanbul'da yaşamının son dönemini geçirmiş olan şair, Beyoğlu semtinde, Serdar Ömer Caddesi, Tatlı Badem Sokak 23 nolu binada oturmuş ve yine üç katlı bu binada gözlerini kapamıştır."Polonya'nın, komşu düşmanlar tarafından ezilmesine hiçbir devletin ses çıkarmadığı günlerde, tek dostumuz Türkler olmuştur. Biz Türkleri düşmanımızın önünde eğilmediği ve Polonya'nın işgalini kabul etmediği için, üstün bir millet olarak severiz." diyen şair, bizim tarihimizde de yer almış ve Beyoğlu'nda yaşadığı ev, 1984 yılında Adam Mickiewicz Müzesi'ne dönüştürülmüştür.
Sukiennice kapısında asılı bıçağı görüp içeri giriyoruz. İçeride özellikle turistlere yönelik eşyalar satan dükkanlar bulunmaktadır.
Kumaş Pazar'nın diğer tarafında ise Town Hall Kulesi (Town Hall Tower) bulunmaktadır. Kule, eski Krakow Belediye Binası'nın 1820 yılında ana maydanı açmak için yıkılması ile kalan parçasıdır. 170 metre yüksekliğindeki kule, 13. yüzyılda taş ve tuğladan yapılmış olup, günümüzde Krakow Tarih Müzesi (Krakow Historical Museum) olarak kullanılmakta olup, en üst katında bir gözlem güvertesi halen ziyarete açıktır (7 Zloty). Bu güzel meydanda turistlere hizmet eden atlı arabalar ise halen ortaçağda yaşıyor hissi veriyor.
Meydan'da uzun bir süre geçiriyoruz ve Krakow'un bir başka ünlü caddesi olan Florianska'ya giriyoruz ve zaten uzaktan Florian Kapısı (St. Florian's Gate/Brama Florianska) bizi çağırıyor. Kapı'dan çıkmadan sola döndüğünüzde karşınızda Czartoryski Museum'u göreceksiniz. Czartoryski Müze'yi daha önce duymamış olabilirsiniz ama Da Vinci'nin "Lady with an Ermine" adlı tablosu ile Rembrandt ve Raphael'e ait tabloların da sergilendiğini söylersek başka söze gerek kalırmı? Müzeyi gezin ancak dışardaki, duvar kenarındaki yağlı boya tablolara da bakmamazlık etmeyin diyoruz. Kapı'dan çıkmadan sağa döndüğünüzde ise Tiyatro Binası'nı (Juliusz Slowacki Theatre) göreceksiniz. İçini bilmiyoruz ancak dış mimarisi çok güzel.
Kapıdan geçtiğimizde kendimizi bir parkta buluyoruz ve önümüzde bir gözetleme kulesi Barbakan Krakowski duruyor. 1498 yılında Gotik tarzda inşa edilmiş olan kule, bir zamanlar şehir duvarlarına bağlanmış ve kente girişlerde burada sıkı kontroller yapılmıştır. Avrupa'da hala ayakta kalabilen üç sağlam karakoldan biridir ve günümüzde çeşitli sergilerle özellikle turistler için cazibe merkezi olarak kullanılmaktadır.
Parktan çıkıp, caddeyi geçip Grunwald Anıtı'na geliyoruz. Kral Wladyslaw Jagiello'nun at üzerindeki bu heykeli II.Dünya Savaşı'nda yerle bir edilmiş, savaş sonrası resim ve maketleri incelenerek yeniden yapılmış. Anıttan sonra hemen yürüme mesafesinde bulunan Krakow'un en büyük AVM'si olan Galeria Krakowska'ya gidip biraz dinleniyoruz. Aracımız Wawel Kalesi'nin orada, yolumuz çok uzun ama tüm bu güzellikleri bir kez de dönerken göreceğiz, yorgunluğa ise hiç aldırmıyoruz.
Krakow'a 15-20 kilometre uzakta bulunan meşhur Wieliczka Tuz Madeni'ni (Wieliczka Salt Mine) görmeden buradan ayrılmak gezinizi eksik bırakır. Bizim tavsiyemiz bir günlük araç kiralayarak hem Auschwitz Nazi kamplarını, hem de Wieliczka Tuz Madeni aynı günde gezmenizdir. Maden 13. yüzyılda kullanılmaya başlanmış, göçük nedeniyle kapandığı dönemler olsa da tuzun çok kıymetli olduğu eski dönemlerde çok yüksek miktarlarda üretim yapmış. Kilometrelerce uzunluğa sahip ancak turistler bunun küçük bir bölümünü görebiliyor ama küçük dememize bakmayın, rehber eşliğinde bir kaç saatte ancak gezebiliyorsunuz. Merdivenlerle onlarca metre döne döne 53 kat indikten sonra çok sayıda galeri, heykel ve kilise görüyoruz ki bunların tamamı tuzdan yapılmış. Mağaranın tabanında yeraltı gölü ile gezi bitiyor ve asansör ile yukarı çıkıyoruz. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde olan madeni gezmek emin olun önemli bir deneyim olacaktır. Madenle ilgili her türlü bilgi için www.wieliczka-saltmine.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Diğer gezi yazılarımız için www.haydigeziyoruz.blogspot.com.tr