Bir sömestre tatilinde Şubat ayında Fas’a gitmeye karar verdik, Fas’ın 4 kentinden oluşacak gezimiz yaklaşık 10 gün sürecekti. İstanbul’dan kalkan uçağımız yaklaşık 4,5 saat sonra Fas’ın Kazablanka şehri havaalanına indi, 2 gün orada konakladıktan sonra otobüsümüzle Fas turuna başladık.
Marakeş Fas’ın önemli duraklarından birisi diyemiyorum, çünkü emin olunuz Fas’ın her tarafı görülmeye değer bir ülke, ben şu an için Marakeş i anlatayım. Önce şehir ile ilgili temel bilgiler vereyim. Marakeş, Fas'ın orta kısmında bulunan şehir. Ülkenin ilk başkenti olma özelliğini taşıyor, 1070- 1072 yıllarında kurulmuş, Atlas Dağları’nın dibinde bulunmakta ve Atlantik ile Fas arasında bir geçiş noktası oluşturmaktadır. Marrakesh veya Marrakech "Kırmızı Şehir" olarak bilinir. Fas'ın önemli şehirlerinden birisidir ve 2012 yılı verilerine göre nüfusu yaklaşık 1.100.000 kişidir.
Otobüsümüz yer yer karlarla kaplı Atlas Dağları’nı aştıktan sonra düz bir plato üzerinde bulunan Marakeş şehrine girdi. Akşam saatleriydi, otelimize yerleştikten hemen sonra daha önce hakkında bilgiler edindiğim, okuduğum ve en meşhur yerlerinden olan ve Camiü’l-Fena (Djemaa el-Fnaa ), “Fanilerin Meydanı” veya “Kıyamet Meydanı’’na geldik. Burası UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor.
Meydan akşam saatleri olduğu için oldukça canlı ve kalabalıktı. Saatler ilerledikçe kalabalık da artmaya başladı, meydanda hayvan oynatıcıları, yerel açık hava yemekçileri, hediyelik eşyacılar, meyve suyu, baharat satıcıları, falcılar, kına yapanlar, yerel müzisyenler gibi değişik satıcılar yerlerini hızla alıyorlardı. Ortam gerçekten çok hoş ve egzotikti, ayrıca hemen meydan çevresinde bulunan kafe ve restoranların üst katlarından da bu enteresan manzarayı seyretmek çok büyüleyici ve insanın adeta hayal alemine götürüyor. Ama şunu belirtmeden geçemeyeceğim, sokak yemekçileri ve meyve suyu satıcılarında hijyen diye bir şey yok, zaten genellikle de buralarda yerli ahali yiyip içiyorlar. Fas'ın milli yemeklerinden olan ve çeşitli et, sebze ve baharatların karışımından oluşan Tajine burada da vardı ama biz başka bir restoranda tadına baktık, oldukça lezzetli ve damak tadımıza uygun bir yemek.
Meydanda gündüz vakitlerinde ise birkaç hayvan oynatıcı ve dövmeci dışında fazlaca da bir hareket olmuyor. Ama hemen meydanın yanında bulunan faytonlar ile kısa bir şehir turu yapabilirsiniz.
Marakeş'in gezilmesi gereken yerlerinden biri de meydanın hemen arkasında bulunan labirenti andıran çarşı (souks), burada yerel el halıları, deri eşyalar, takı, yiyecek satıcıları, bakliyatçılar, antikacılar, kuyumcular, berberi sandaletleri, yerel müzik aletleri satıcıları, kumaşçılar, baharat, tütsü satan dükkânları görebilirsiniz. Bizim Mısır Çarşısı ile Kapalı Çarşı karışımı bir yer, öğleye doğru canlanan bu çarşının gezilmesini tavsiye ederim, hoşunuza gidecek bir şeyler bulabilirsiniz.
Şehrin gezilecek yerleri birbirine oldukça yakın, şehri gezmeye başladığımızda gözümüze ilk çarpan şey Kutubbiye Camisi’ydi. 72 metre yüksekliğindeki büyük minaresiyle her yerden görülüyordu. Bu devasa yapı şehrin hemen hemen her yerinden görüldüğü için labirenti andıran Marakeş sokaklarından kaybolmamak için mihenk noktası gibi düşünülebilir. 12. yüzyılda inşa edilen caminin her yüzü oymalar ve pencerelerle süslenmiş ve şehrin en önemli sembollerinden birisi olarak kabul ediliyor. Caminin etrafında da Kutubbiye bahçeleri yer alıyor, narenciye ağaçları ve bakımlı çiçeklerle oldukça güzel bir yerdi.
Gezimize devam edecek olursak, El Bahia Sarayı da gezilecek yerlerden bir diğeriydi. Saray 19. yüzyılda inşa edilmiş, kelime anlamı görkem ve ihtişamlı, dönemin veziri tarafından ailesi ve misafirleri için inşa edilmiş.
Saadi Mezarları, 16. yüzyılda Saadian Sultanı tarafından kendisinin, ailesinin ve mahiyetinin gömülmesi amacıyla yaptırılmış. Çok emek sarf edilerek motiflerle süslenmiş ve dönemin mimarisini simgeliyor, bu yapı içerisinde Sultan ve oğullarının mezarları bulunuyor. 1145’ten itibaren mezarlık olarak kullanılmış olan bölge, anıt mezar haline 16-18. yüzyıllar arası getirilmiş. 18. yüzyıl başlarında kapısının önüne duvar örülerek kapatılmış ve tekrar ziyarete açılması 1917’de gerçekleşmiş.
Gezilecek yerlere, labirenti andıran dar sokakları ve caddeleri ile her yana yayılmış, hayal edilebilen her şeyin satıldığı dükkânları ve tezgâhları ile safran kokulu Medina ile devam edebiliriz.
Menara Bahçeleri de yine gezilmesi gereken mekânlardan birisi, 12. yüzyılda yapılan Menara Bahçeleri geniş bir alan üzerinde meyve ve zeytin ağaçları, büyük bir havuz ve havuzun köşesinde piramit şeklinde çatıya sahip bir köşkten oluşuyor.
Şehrin modern yüzü de var tabii ki… Marakeş, egzotiklik ile modernliğin bir arada bulunduğu bir şehir. Surların dışına çıktığınızda ortam birkaç metre sonra değişiyor, aniden bambaşka oluyor ve modern bir batı şehriyle karşılaşıyorsunuz. Özellikle Beşinci Muhammet Caddesi üzerinde şık restoranlar, kafeler ve dünyaca ünlü markaların mağazalarını görebilirsiniz.
Fas turumuzu kış döneminde yaptık. Fas ülkemize göre oldukça güneyde yer almasına rağmen serin, hatta yer yer Atlas Dağları bölgesi ve Sahra Çölü de oldukça soğuktu.