Moskova… Masaldan çıkmışçasına rengârenk görüntüsünün yanında aslında tam bir tarih, sanat ama aynı zamanda bir siyaset şehri. Herkesin bildiği gibi soğanlı kubbeleri ile dünyaca ünlü Saint Basil Katedrali Moskova’nın en önemli simgesi. St. Basil Katedrali, Kızıl Meydan, Kremlin Sarayı, Moskova Müzesi, Lenin Mozolesi ve GUM alışveriş merkezi ise bu meydanla tam bir bütün. Tarihe birçok kez tanıklık yapmış bir yer Kızıl Meydan. Siyasetin beşiği Kremlin Sarayı’nı ve tüm bu ihtişamı içinde barındıran bir şehir Moskova.
Tabii ki tarihe bu kadar tanıklık etmiş eski bir medeniyet, şu an için yüz ölçüm olarak dünyanın en büyük ülkesi olan Rusya ve başkenti Moskova bunlardan ibaret değil. Nüfusu ele alındığında koskoca bir metropol ve dünyanın en zengin 5 şehrinden de bir tanesi aslında. Şehrin hemen hemen her noktası çok büyük parklardan oluşuyor ve bu parklardan her birini gezmek insanın belki de 1 gününü alıyor diyebilirim. Gorki Parkı ise gerçekten muhteşem ve şu ana kadar gördüğüm en büyük park diyebilirim. Izmailovo bölgesi ve Izmailovo Parkı ise apayrı güzellikte, yöresel ürün ve hediyelik eşya için alışverişi en iyi ve en uygun yapabileceğiniz yer bana göre burası. Poklonnoya Tepesi ise Moskova’nın en yüksek tepesi ve şehri yukarıdan görebileceğiniz bir nokta. Yaklaşık 1 hafta boyunca hemen hemen her semtini karış karış gezdiğim, havasını soluyup kültürünü tanıma ve o kültürün içinde kaybolma arzum Moskova’yı daha yakından tanımama fazlasıyla yardımcı oldu. Ancak burada en önemli faktör elbette Moskova metrosu. Havaalanından başlayıp tüm şehri neredeyse metro ile keşfettim diyebilirim. Moskova metrosu bir metrodan daha çok, adeta şehir rehberi oldu benim için.
Aslında lafı gevelemeden bu yazıda asıl önemle vurgulamak istediğim konu, benim Moskova’nın şifresi olarak adlandırdığım Moskova metrosu. Kentin hemen hemen her semtine ulaşım sağlayan Moskova metrosu gerçekten Moskova’nın şifresi. Moskova’yı gezmek için olmazsa olmazlardan… Çok az İngilizce konuşan Rusları göz önüne aldığınızda, ne kadar çok Moskova metrosuna ve hatta bu metronun hatlarını gösteren bir metro haritasına ihtiyacınız olduğunu çok daha iyi anlıyorsunuz. Moskova’da büyük bir çoğunluk İngilizce konuşmuyor, geriye kalanlardan çoğu da size cevap bile vermiyor. Hadi buna ihtiyacınız yok diyelim. Tabelalardan bakar çözeriz derseniz işte o an Kiril alfabesini göz önüne almanız gerekiyor. Şehirde İngilizce olarak yazılmış çok ama çok az tabela ile karşılaşıyorsunuz ve buna metro da dahil. Geriye tek bir şey yapmak kalıyor. O da benim yaptığım gibi metro hatlarını gösteren haritada çizili Kiril alfabesi ile tabelalarda yazan Kiril alfabesini eşleştirerek gideceğiniz ve ineceğiniz durağı saptamak… İşte Moskova’nın şifresi bu olsa gerek. Tarihi çok eskiye dayanan metrolarda ise kendinizi adeta bir sanat galerisinde gibi hissediyorsunuz. Metrolar tam bir müze havasında; çeşitli tablolar, duvarlara yapılmış yağlıboya resimler ve mozaiklerle süslü. Bazen bunlara bakarken bile yerin metrelerce altında çok güzel vakit geçiriyorsunuz.
Moskova’da kullandığım harap olmuş metro haritası ve Moskova rehberi
Moskova metrosu
Gittiğim her şehirde metro kullanırım ama Moskova’da hiç bu kadar metroya ihtiyacım olacağını ve bir metro haritasının buranın can damarı olacağını düşünmemiştim. Sonuç olarak ne yapmak lazım?!! Moskova’ya adım atar atmaz ilk olarak Moskova haritası ile birlikte Moskova metro haritasını acilen temin etmek lazım.
www.gezenkelebek.com