Bugün, Sri Lanka’daki son günümüz ama uçağımız sabaha karşı 01.30’da kalkacağı için tüm günümüz bize ait. İlk durağımız, Kosgoda’da bulunan deniz kaplumbağalarının yetiştirildiği ve bakıldığı merkez. Yetiştirildiği derken, hakikaten bir nevi kurtarıldığı ve belli bir büyüklüğe getirildikten sonra denize bırakıldığı yer diyebiliriz.
Kosgoda sahilinde yumurtaların korunması için bu merkez özel olarak kurulmuş (Kosgoda Turtle Conservation Center, http://www.kosgodaseaturtle.org/). Özellikle yumurtlama döneminde her gece kaplumbağalar yumurtalarını sahildeki yerlere bıraktıktan sonra merkezde çalışanlar tarafından bütün yumurtalar toplanıp, merkezin içinde açık havada kumlu olan başka bir alana, toplandıkları gün not edilerek, tekrardan gömülüyor ve bundan sonra toprağın altından çıkacak caretta caretta’lar bekleniyor.
Bu toprak alanın yanında birçok havuz yapılmış ve değişik büyüklükteki kaplumbağalar burada yüzüyorlar. Burada büyütülen ve sürekli tutulan kaplumbağalar dışında diğerleri denize bırakılıyor. İşin başında hakikaten işine tapan biri var, o anlattıkça bizim bu konudaki bilgisizliğimiz iyice gün yüzüne çıkıyor.
Kaplumbağaların çeşitlerinden başlayıp, her birinin kabuğundaki farklılıklara kadar detayla anlatıyorlar çalışanlar. Hayatımda ilk defa caretta caretta tutuyorum elimle.
Çocuklara farklı büyüklükteki kaplumbağaları tutturuyorlar. En çok da gıdıklanan kaplumbağaya şaşırıyoruz. O sert kabuğunun altında gıdıklanabileceği hiç aklınıza gelir miydi? Ama bu cinsin özelliği imiş, dokununca çıldırıyor kendi etrafında deli gibi dönüyor, bir yandan da ısırmaya çalışıyor.
Sri Lanka’nın çay dışında çok önemli üreticisi olduğu bir başka şey de “tarçın”. Sri Lanka’nın güneyindeyseniz mutlaka almanızı öneririm. Dünya tarçın ihtiyacının ciddi bir kısmı Sri Lanka’dan karşılanıyor.
Senede iki kez hasadı yapılan ağaçların tepeleri ve dalları kesilip çubuk halindeyken fabrikalara getiriliyor. Tek tek tüm çubuklar soyuluyor. Kırık olan çubukların içerisine daha küçük kesilmiş tarçınlar kuruması için yerleştiriliyor. 4-7 gün boyunca güneş almayan bir ortamda kurumaları gerekiyor. Bunun için tarçın fabrikasının tavanlarından biraz aşağıya bölmeler eklenmiş ki tarçınlar içeride kurutulabilsin diye.
Tüm işçiler yere oturmuş, tek tek ağaçları sıyırma işlemini yapıyorlar, hepsinin elinde ucu kıvrık özel bir bıçak var. Aslında bu fabrikaya böyle turistik gezi yasak ama Namal, bu şirketin yönetimindeki kadroyu tanıdığı için bize özel izin alıyor. Bizim içinde çok farklı bir deneyim oluyor. Fabrikada çalışan işçiler, her yerdeki yerel halk gibi bizimle çok ilgili hemen nereden geldiğimizi soruyorlar. Türkiye’yi hemen hepsi biliyor, yüzlerinde o inanılmaz saf gülümseme ile başlarını sallıyor, Sri Lanka’yı sevdiniz mi diyorlar… Evet diyorum ‘bayıldık’... Hele siz ‘gözlerinden mutluluk akan insanlara bayıldık’ diyorum içimden.
Ağaçlar burada tek tek soyularak kurutuluyor ama sonrasındaki paketleme işlemini görmek için başka bir fabrikaya daha gidiyoruz, hem buradan tarçın almak da mümkün olacak.
Diğer fabrikada da bizi kapıda karşılayıp fabrikanın içerisini gezdirirken tarçınların nasıl küçük boyuta gelip paketlendiği ile ilgili bilgi veriyorlar.
Öğlen yemeğini yedikten sonra son durağımız Colombo’ya doğru yola çıkıyoruz. Yolda, Kalutara Bodiya adlı tapınakta duruyoruz. Burası Budizm’in en önemli yerlerinden birisi Sri Lanka’da.
Kalutara, Kral Devananpiya Tissa zamanında kralın hükümdarlığını uzatabilmek için 32 adet Sri Maha Bodhi ağacını Sri Lanka’nın değişik yerlerinde yetişmesi için yollar, bunlardan birinin de Kalutara’da dikildiği biliniyor, bu da burayı özel ve kutsal kılıyor.
Tapınak, Portekiz ve İngiliz istilası sırasında farklı amaçlarla kullanılsa da 1931 yılında Kalutara Budistlerine verilmiş. 1976 yılından itibaren de halkın kullanımına açılmış. İçerisinde Buddha’nın aydınlanmasının hikâyesini anlatan resimler var ve hepsi tavana yakın olarak resimlenmiş. Hikâyeyi okumak için tüm tapınağı daire halinde dönmeniz gerekiyor. Tapınağın kenarında olduğu nehrin ve dışarıda Buddha heykellerinin bulunduğu yerde dua edenlerin fotoğraflarını çektikten sonra buradan ayrılıyoruz.
Bundan sonraki durak başkent Colombo; ama Colombo’ya vardığımızda kısa bir şehir turu planlamamıza rağmen ilk kez inanılmaz bir yağmura denk geliyoruz. Sanki gök yarılıyor diye bir terim vardır ya aynen öyle. Namal, çok şeker, ‘size yağmur denk düşmesin’ diye çok dua ettim diyor. Hakikaten de Nuwara Eliya’daki akşam dışında hiç yağmura rastlamadık. Ama muson dönemini düşünmek bile istemiyorum.
Namal bizi havaalanına bırakmadan Colombo’da birkaç yeri dışarıdan gösterip, Sri Lanka yemekleri yiyebileceğimiz bir restorana götürüyor. Seyahat boyunca en sevdiklerimden biri olan Bittara Aapa (yumurtalı pirinç ekmeği) yiyorum yanında yine baharatlı harika bir dhal eşliğinde.
Sri Lanka’ya giderseniz mutlaka ama mutlaka içine yumurta kırılmış bu geleneksel ekmekten yemeyi unutmayın ya da sade olanın içerisine yöresel yemeklerden koyabilirsiniz.
Ayrılık vakti geldi. Indika ve Namal’a sarılıp en güzel dileklerle ayrılıyoruz. Bir sonraki görüşmeye kadar…
Yazı: Banu DemirYazı ve Fotoğraflar: Banu-Göksel Demir
banuyollarda (Instagram/Twitter)
YAZI DİZİSİNİN TÜM BÖLÜMLERİ
gezimanya.com/GeziNotlari/mutlu-insanlar-ulkesi-sri-lanka
gezimanya.com/GeziNotlari/mutlu-insanlar-ulkesinde-sigiriya
gezimanya.com/GeziNotlari/mutlu-insanlar-ulkesinde-kandy
gezimanya.com/GeziNotlari/mutlu-insanlar-ulkesinde-kandy-ve-nuwara-eliya
gezimanya.com/GeziNotlari/mutlu-insanlarin-ulkesinde-nuwara-eliya-yala-yolu
gezimanya.com/GeziNotlari/mutlu-insanlar-ulkesi-sri-lanka-yala-bentotagezimanya.com/GeziNotlari/mutlu-insanlar-ulkesi-sri-lanka-bentota