Nebo Dağı: Kutsal Topraklara Giden Yolun Son Durağı, Medeba

Bugün kutsal bir yere gidiyoruz. Rotamızda Hz. Musa’nın Mısır’dan Kutsal Topraklara yaptığı yolculuğun son durağı Nebo Dağı var. Amman’dan bir saat uzaklıkta Medeba'daki Nebo Dağı, hem Museviler hem Hıristiyan dünyası için çok önemli bir bölge ve kutsal bir dağ.

Hz. Musa Mısır’dan Kutsal Topraklara yaptığı göç sırasında verdiği kısa bir mola sırasında, bu dağın tepesine çıkar. Burası kavmine hitap ederek parmağıyla Kudüs yönünü işaret eder “İşte kutsal topraklar orası... Oraya yerleşeceğiz…” dediği yer.

Hıristiyanlar için, Hz. İsa’nın haç yolu üzerinde buradan geçtiğine inandıkları için, önemli bir yer ve ilk haç yeri olarak kabul edilmekte. Tevrat’a göre ise Hz. Musa’nın “Vadedilen Topraklar”ı gördüğü, aynı zamanda da öldüğü dağ, yani Mısır’dan Kutsal Topraklara yaptığı yolculuğun son durağı.

Kutsal alanın bulunduğu tepeye ilginç heykellerin, ufak bir kafenin bulunduğu bir yoldan ulaşacaksınız.

Tepe oldukça esintili, tedbirli gitmenizi öneririm.

Daha sonra karşınıza çıkan kilise, 4. yüzyılın sonunda Hz. Musa'nın ölüm mevkiini işaretlemek için inşa edilmiş.

Farklı dönemlere ait olan 6 mezar, zemini altında kayadan oyulmuş olarak bulunmuş. Günümüzde restore edilmiş halini göreceğiniz kilisenin içine girmeden dönmeyin zira papazlara ait olan bölümün zeminde çok özel ve güzel mozaikleri mutlaka görmelisiniz.

Kilisenin hemen önünde, üzerine iki yılanın dolanmış olduğu, yere saplanmış bir asa bir heykel göreceksiniz. Bu heykel eski Papa II. John Paul burada gerçekleştirdiği ve 20.000 inançlı insanın katıldığı bir törenin anısına dikilmiş.

Ancak bu heykelin başka bir hikâyesine de var… Hz. Musa bir gün bu dağda bir ateş görünce kavmini Hz. Harun’a emanet ederek dağa çıkar. 40 yıl kaldığı dağda bir ağaç aracılığıyla Tanrı’yla iletişim kurar. Ancak geri döndüğünde kavmi inancından sapmıştır ve artık altın bir ineğe tapmaktadırlar. Hz. Musa kavmini eski inançlarına döndürmeye çalışsa da, kimseyi ikna edemez. Bunun üzerine kavmi için Tanrı’dan kendisi af diler ve asasını yere atar, asa yere saplanır ve işte o anda asanın üzerine yılanlar dolanır (Şekil olarak baktığınızda da “tıp” amblemi ile çok benzer olduğunu göreceksiniz). İşte bu asa heykeli Musa’nın asasını attığı yerde durmakta.

Bugün, bu asa Tanrıya inananlar için şifanın sembolü. Kilisenin önündeki bahçede bir harita ve seyir terası da bulunuyor.

Tepeden baktığınızda aşağıda uzanan topraklar, uzaklarda kuş bakışı görünen Kızıldeniz, batmakta olan güneşin son ışıkları altında muhteşem bir manzara seriyor önümüze.

Keşke diyorum, bu “Kutsal Topraklar” uğruna yıllardır süren savaşlar olmasaydı, binlerce can yitirilmeseydi…

Otelimize gitmek üzere tepeden aşağı virajlı bir yoldan inerken müthiş manzaralar bize eşlik etmeye devam ediyor.

Yarın Ürdün’de son günümüz ve adını ve hakkında çok şey duyduğum Ölüdeniz’e, Lut Gölü’ne gireceğimiz için heyecanlanıyorum doğrusu. 

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.