Mozaik tutkum aslında ailece Gaziantep’e yaptığımız seyahat sonrası babamın mozaik yapmaya başlamasıyla başladı sayılır.
Her şeye meraklı ve el sanatlarına yatkın olan babam mozaik yapmak istediğini ilk söylediğinde, etrafta konuştuğu kişiler onun ne yapabileceğini pek tahmin edemiyorlardı. Zeugma Müzesi ziyaretimizi takip eden üçüncü ayda babam “Çingene Kızı” mozaiğinin aynısını yapınca ise çevrede bir hayret ve hayranlık, tüm ailede de mozaiğe karşı bir ilgi belirdi.
Takip eden dönemde pek çok mozaik müzesini gezdik. Dünyada iki senede bir yapılan Ravenna Mozaik Festivali’ni ziyaret ettik ki gerçekten müthişti.
Çok emek verilen bu sanat kesinlikle çok büyük sabır istiyor. İşte bu kez de Ürdün’ün mozaik başkenti Medeba’dayız.
Ürdün’ün başkenti Amman’ın 33 kilometre güneydoğusunda yer alan Medeba’ya akşamüstü saatlerinde ulaştık. Kudüs İsrail için ne ifade ediyorsa, Medeba da Ürdün için onu ifade ediyor. Üç büyük din için de dikkate alınmasının yanı sıra, burası Hristiyan âleminin en önemli hac mekânlarından biri.
Medeba’nın en önemli özelliği ise 6. yüzyıla tarihlenen meşhur “Ürdün Haritası Mozaiği”ne ev sahipliği yapması. 1884 senesinde ortaya çıkarılan bu mozaik harita yaklaşık 2 milyon taştan oluşuyor ancak ortaya çıkarılmasından 1896’da bilim insanlarının dikkatini çekene kadar geçen sürede büyük bir bölümü tahrip edilmiş.
Boyutları 21,5 metreye 7 metre. Ortodoks Kilisesi içinde yer alan mozaiğin üzeri halı ile kaplı.
Sadece dini törenler zamanında ya da günün özel saatlerinde halıyı kaldırıp mozaik gösteriliyor. Biz de bunu kaçıramazdık elbette. Harita o dönemde o denli detaylı işlenmiş ki şaşırmamak mümkün değil.
Haritanın bir diğer özelliği ise Kutsal Toprakların bilinen en eski haritası olması. Harita günümüzde Lübnan’ın Cübeyl kenti olarak bilinen Byblos’tan Mısır’daki Teb kentine kadar uzanan bölgeyi kapsıyor. Harita üzerindeki yer adları ise Yunanca.
Harita Kiseryalı (Caesarea) Eusebius’a ait Adlar Sözlüğü yapıtından yararlanılarak hazırlanmış. Kudüs bölgesi ile oldukça detaylı biçimde işlenmiş.
İçeride haritayı görebilme süremiz oldukça sınırlı. Kısa bir süre için halıyı kaldırıyor ve tören sonrası hemen örtüyorlar. Bu nedenle haritayı detaylıca anlamak için hemen kilisenin bahçesinde yer alan haritanın kopyasının asılı olduğu panonun önüne geçiyoruz. Rehberimiz burada bize enteresan bilgiler veriyor.
Buradan çıkıp Medeba sokaklarında dolaşırken burasının Amman’a göre çok daha düzenli, temiz ve turistik olduğu gözümüze çarpıyor. Hem bir hac merkezi, hem de mozaikleriyle ünlü bir kent olduğundan turizm açısından Ürdün’ün Petra, Wadi Rum, Dead Sea, Akabe gibi bölgelerinden hiç eksik kalır yanı yok.
Kentte o kadar çok mozaik mağazası var ki. Neredeyse 2 dükkândan biri mozaik atölyesi. Biz ise şehrin biraz dışında bulunan bir mozaik atölyesine gidiyoruz. Çok çok güzel bir yer.
Farklı modellerin işlendiği sayısız mozaik var burada. Benim de özellikle ilgimi çektiği için farklı modelleri fotoğraflıyorum.
Burada öğrendiğim şeylerden biri ise farklı bir yapım tekniği olduğu. Genelde mozaik yapılırken ana resim üzerine bir file geriliyor. Bu file üzerine de kesilen mermer ya da traverten taşlar kesilerek yerleştiriliyor. Meğerse bu yeni yöntemmiş. Bunun bir de antik, eski yöntemi varmış. O da bir kumaş parçası üzerine yapılacak motifi çizmek ve çizilen motif üzerine direkt kesilen taşları yerleştirmek şeklinde. Bu tarz yapım tekniğini de ilk kez burada görmüş oldum.
Medeba çevresinde görülmeye değer bir diğer nokta ise Nebo Dağı. Nebo Dağı’nın Hz. Musa’ya vadedilen toprakların gösterildiği yer olduğuna inanılıyor. Hatta, her ne kadar Musevilerin kutsal kitabı Tevrat’ta buna dair bir bilgi yoksa da, Musa peygamberin vefat ettiği yerin de burası olduğu söyleniyor.
Bu dağın tepesinde şehre hâkim konumda Roma dönemine ait bir akropol yer alıyor.
Yine aynı bölgede mozaiklerin sergilendiği bir müze de var. Mozaik başkenti Medeba, mozaik atölyeleri ve müzesi ile kesinlikle görülmeye değer bir yer.