Safranbolu'ya Gitmek İçin Sudan Sebepler

Deniz kuşları, denize kıyısı olan kentlerin simgeleridir. Birçok denize komşu şehirde kendimi kuş seslerini dinlemeye vermesem bile, deniz kuşlarının seslerinden denize yakın olma hissini alırım hep.

Bu defa da öyle oldu. Uçan birkaç martı, adeta yırtınırcasına çıkardıkları seslerle denize yakınlığımı hissettirdi. Oysa ki Karadeniz’de dolaşan bir martı olup buraya, yani Safranbolu’ya gelmek 65 kilometre uçmayı gerektiriyor.

Bir kez daha Gezimanya.com ve Safranbolu Belediyesi'nin (www.safranbolu-bld.gov.tr) davetlisi olarak Safranbolu’dayım. Acaba bu defa Safranbolu’da daha öncekilerden farklı bir şeyler görebilecek miyim diye düşünürken martılarla karşılaştım. Su kuşlarıyla... Denizin kokusunu taşıyan beyaz özgür kuşlarla. Belki daha önce de gördüğüm ama farkedemediğim bu ayrıntı Safranbolu’yu gezerken başka şeyler de görmemi sağladı.

Sizi Safranbolu’ya getiren birkaç neden vardır. İstanbul, Ankara, İzmit gibi bir yerde yaşıyorsanız, hafta sonu tatilinde ulaşılabilecek bir yer olmanın dışında yöreyi tanıtan her görsel malzemede karşılaşabileceğiniz eski kentin mimari dokusu olan karakteristik evler, bu evlerde konaklama yapabilme imkanı, bölgeye has lezzetler ve o güzel lokumu bu nedenlerin en başında gelir. Zaten Safranbolu’ya gelmişseniz bunlarla karşılaşmadan da dönemezsiniz. Elbette evlere hayran kalacak, fotoğraflarını çekecek üzerine bir kaç hayalinizi ekleyeceksiniz. Geri dönerken sevdiklerinize bir kaç kutu lokum alacak ve birkaç da hediyelik eşya dükkanını ziyaret edeceksiniz. Ama Safranbolu sadece bu kadar mı?

Eğer bir tur programıyla veya burayı gezmek için bilgileri internetten toplayıp kendi imkanınızla Safranbolu’ya geliyorsanız, her yeri gezip, görüp geri döneceğinizi düşünebilirsiniz. Aslında biraz da öyle oluyor gerçekten. Çünkü Safranbolu’yu da, birçok tarihi kentte olduğu gibi birilerinin belirlediği birkaç “Görülmesi Gereken Yer” tadında işaretlemişler. Eski çarşıyı dolaşmak, Cinci Han’ı (www.cincihan.com) görmek tabii ki müthiş bir şey bu şehirde. Yemeniciler arastasını turlamak, kahve molası vermek elbette etkileyici Safranbolu’da. Ama birkaç detay bir “Gezi Otomasyonunun” arasında kaybolup gidiyor. Paldır küldür koşturmanın Köprülü Mehmet Paşa Camii bahçesindeki Güneş Saatinin anlamını geriye atması gibi, ya da Hıdırlık Tepesine çıkıp fotoğraf çektirmenin, dünyanın görülebilecek nadir “Açık Namazgah”ının çok daha önünde durduğu gibi.

Fazlasıyla benzer detay var aklımda ve notlarımda. Ama Safranbolu’da en çok atlanan ve görülmeyenin "Su" olduğunu farkettim. Ne tur programlarında, ne Safranbolu gezi yazılarında, ne de kentin tanıtımlarında buranın bir ”Su Kenti” olduğuna kimse dokunmamış.

Tokatlı Kanyonu başta olmak üzere şehrin her tarafından geçen su yolları, dereler Safranbolu’da doğal bir çekicilik yaratıyor. Su yollarının çevrelediği, yamacına evlerin yapıldığı konaklar, Safranbolu’nun hikayelerini saklayan yerler adeta. Anadolu’nun sularına sahip çıkamadığımız bir çok kentinin yanında, Safranbolu’da hala dereler akıyor, hala su sesleri yankılanıyor ve Akçasu Mahallesinde olduğu gibi Kaçak Lütfiye Camii'nin altından ziyaretçilerini selamlayarak akıp gidiyor. Kenti gezerken su seslerinin güzelliği ve beni hiç bırakmaması öylesine etkiledi ki denizden içerde olduğumuz mesafeye rağmen, su kuşlarına bile şaşırmadım.

Bu arada Safranbolu’yu sadece eski çarşıya sıkıştırmadan bir cazibe noktası eklemek adına yapılan olağanüstü doğa güzelliklerini seyredebileceğiniz “Kristal Teras” çok başarılı bir girişim olduğunu belirtmeliyim.

Safranbolu nadir bulunan ve değerli Safran’ın ismini taşıdığı gibi en değerli hayat kaynağını da yok olmaması için saklıyor bağrında. Suyun bu kadar harika hissedildiği pek yer kalmamışken Safranbolu, Unesco’nun 1994’de yaptığı gibi korunmayı sonuna kadar hak ediyor. Safranbolu’da su seslerini dinlemeye çalışın, eğer görürseniz su kuşlarına da el sallayın.

 
Yapmadan Dönmeyin!

*Safranbolu eski çarşıdan golf araçlarıyla yapılan ve iki parkuru bulunan çevre turuna katılın.
*Tokatlı Kanyonu'nda suyun kenarından yürüyerek kısa bir doğa yürüyüşü gerçekleştirin.
*Mutlaka Kazan Ocağında Nebire hanımın lezzetli yemeklerinden tadın. Özellikle etli yaprak dolması ve piruhi ile ev baklavasının tadına bakın.
*Arasta Kahvesi’nde közde Türk kahvesini yudumlayın.
*Mutlaka ama mutlaka altından su akan müthiş yapıyı yani Kaçak Lütfiye Camii'ni görün.*Yörük Köyünde, Yörük sofrasında ıspanaklı-peynirli gözleme sipariş edin.