Berlin'den 1 saat uzakta yer alan Potsdam şehrine günübirlik gittik. Berlin elbette çok güzel bir şehir ancak Potsdam'a gitmek için çok sabırsızlanmamızın üç nedeni var. Bunlardan birincisi meşhur Glienicke Köprüsü'nü görecek olmamız.
Glienicke Köprüsü (Glienicker Brücke) Potsdam ve Berlin şehirlerini birbirine bağlamak maksadı ile 1907 yılında inşa edilmiştir. Köprünün tarihi öneme sahip olmasının nedeni ise, eminiz dönem filmlerini seyredenlerin gözlerinin önlerine gelecektir, Doğu ve Batı güçleri arasında üst düzey casusların değişimlerinin yapıldığı yer olmasıdır. Bu nedenle Casuslar Köprüsü olarakta adlandırılmaktadır. İlk değişim 1962 yılında, Sovyet casusu Albay Rudolf Abel ile vurularak düşürülen ABD casus uçak pilotu Francis Gary Powers olmuştur.
Köprüde fotoğraflarımızı çekiyoruz ve bir süre sonra Potsdam'a giriyoruz. Hedefimizde bizi şehre getiren ikinci neden var. Burası "Berlin'de hakimler var" ünlü sözünün söylendiği yer. Önce hikayeyi anlatalım (alıntıdır):
Prusya Kralı Büyük Friedrich, Potsdam Ormanları’nda gezinirken bir değirmenin bulunduğu tepenin yanındaki durur ve değirmeni satın alınmasını ve yerine muhteşem bir saray yaptırmak ister.
Değirmenin sahibi bulunur ve arazinin değirmenle birlikte satın alınmak istendiği söylenir. Ama değirmenci teklifi kabul etmez. Değirmenci kralın huzuruna çıkarılır. Kral, değirmenciye “Arazine saray yaptırmak istiyorum” der ve değerinden fazla paralar önerir. Fakat değirmenci satışa razı olmaz.
Kral sinirlenir ve “Sen benim Prusya Kralı Friedrich olduğumu bilmiyor musun?” diye sert çıkar.Değirmenci “Biliyorum. Biliyorum. Senin kral olduğunu biliyorum. Ama ben de bu değirmenin ve arazinin sahibi Sans-Souci’yim” yanıtını verir.
Kral “Madem benim kim olduğumu biliyorsun, o halde zorla alabileceğimi de biliyor olmalısın. Bakalım o zaman ne yapacaksın? Benim binlerce askerim var. Senin kimin var?” der.
Değirmenci tarihe geçecek şu sözü söyler:
“Berlin’de hakimler var. Ben de onlara güveniyorum.”
Kral bu cevap üzerine şu ünlü sözü söyler:
“Hiçbir güç, hiçbir iktidar, kral dahi olsa adaletten üstün değildir.”
Kral İkinci Friedrich bu yel değirmeninin Prusya Krallığı devam ettikçe korunmasını ister ve onun daha altında olan tepeye sarayını diker ve adını da “Sans-Souci Sarayı” koyar.
Ve bizi buraya getiren üçüncü nedene geliyoruz. Önce yine hikayeyi anlatalım (Sunay Akın'dan):
31 Aralık 1917. Berlin´de bir otelde yılbaşı kutlamaları yapılacak‚ Osmanlı heyeti var orada. Aralarından biri‚ yukarıdaki öyküyü anlatıyor. Ve;
- Hadi Potsdam çok yakın. Gidip adaletin simgesi olan o değirmen ve sarayı yanyana görelim.Kimse gelmiyor ve o öyküyü anlatan tek başına kalkıp gidiyor.
Herkes yılbaşı kutlarken o gidip adaletin simgesini izliyor uzun uzun...O adam‚ Mustafa Kemal Atatürk...
İşte bugün de sapasağlam ayakta duran Değirmen-Historic Mill of Sanssouci ile Kral'ın Eski Sarayı (Sanssouci Palace).
Büyük bir keyifle değirmen ile saray ve bahçesini geziyoruz. Buradan Yeni Saray'ı (New Palace) ve karşısında yer alan Potsdam Üniversitesi'ni görmeye gidiyoruz. Mimaride ikiside birbirini kıskandırsa da biz her ikisini de hayranlıkla seyrediyoruz.
Artık Potsdam Şehri'nin içerisine girerek kalan zamanımızda şehri tanımak istiyoruz. Şehir içerisinin de çok keyifli olduğunu söylemeliyiz. Bir anda kendimizi Hollanda da sanıyoruz zaten burası Little Amsterdam olarak bilinen Hollanda Mahallesi (Hollandisches Viertel). Mahalle, Hollanda stilinde kırmızı tuğlalardan yapılmış 150 evden oluşuyor.Rus esirlerin yaptığı ahşap evler de bizce çok güzel (Alexandrowka).
Aslını Berlin'de gördüğümüz Brandenburg Kapısı'nın aynı adı taşıyan bir başka örneği ile Nauen Kapısı (Nauener Tor) şehir içerisinde gördüğümüz Kapı'lar.
Üzerinde çok sayıda cafe ve dükkanların dizildiği Brandenburg Caddesi'nde kesinlikle yürüyüş yapmalısınız. Caddenin bir ucundan diğer ucuna yaklaşırken St. Peter und Paul Kirche gittikçe büyüyecek. Peter ve Paul Kilisesi'nden sonra kısa bir yürüme mesafesindeki St. Nicolas Church'da görülmeli, unutmadan söyleyelim bu kilisenin önünde ünlü heykeltraşımız Mehmet Aksoy'un eseri de bulunmaktadır.
Diğer gezi yazılarımız için http://haydigeziyoruz.blogspot.com.tr