İstikameti şehir merkezinden 10 km uzakta bulunan Wilanow Sarayı. Bu saray o dönemki kraliyet yolunun en sonunda bulunuyor. Eğer otobüs ile giderseniz, Wilanow durağında inip, trafik ışıklarından karşıya geçerek parkı sağınızda bırakacak şekilde yaklaşık 5 dakika yürüyorsunuz.
Burada birkaç kafe dikkatinizi çekebilir… Özellikle de adı “Cafe Karabela” olan… Dışında da bir Osmanlı askeri resmi var. Sarayın dışında kurulmuş ufak ufak kermes alanları var.
Giriş ücreti 5 zloty. Bu saray Kral’ın mimarı Augustyn Locci tarafından 1677-1680 senelerinde Kral 3. Jan Sobieski’ye yapılıyor. Bir İtalyan çiftliğini andırıyor. İtalyanca adı ise “Villa Nuova”. Kral 3. Jan Sobieski’nin Wilanow sarayında ölmesinin ardından bu saray dönemin aristokrat aileleri tarafından kullanılmaya başlanıyor. Wilanow Sarayı, 1683 senesinde Türk ordusunu Viyana’da durdurarak buralara İslamiyet’in yayılmasını önleyen Kral 3. Jan Sobieski’ye ithaf edilmiş ve onunla özdeşleştirilmiş.
Sarayın içinde o döneme ait eşyalar, resimler, tablolar bulunmakta. Sarayın çıkışına doğru o dönemdeki baskı ve haberleşme tekniklerini anlatan bir Polonyalı ile tanışıyoruz. Bizim Türkiye’den geldiğimizi öğrenince bizimle daha yakından ilgileniyor. O dönemi onun ağzından dinliyoruz: “Savaş döneminde, Avusturya ve Almanlar Polonya’ya saldırmak üzereyken, Polonya kumandanı ordusuna belinize kalın kuşak sarın ve kuşağınıza kılıç takın emrini vermiş. Avusturyalılar ve Almanlar tam saldıracakken karşılarında kılıçlı kuşaklı orduyu görünce, bunu Osmanlı ordusu zannedip, geri çekiliyorlar. Ve böylelikle saldırı olmuyor. O yüzden bizim Osmanlı’ya bir teşekkür borcumuz var” diyor. 17. yy’da Osmanlılar da Polonya topraklarına saldırmış ancak kıyım yapmadığı ve düzgün savaştığı için Osmanlılar’a daha bir farklı baktıklarını dile getiriyor.
En önemlisi de Lehistan daha harita üzerinde yokken Lehistan’ı ilk tanıyan ülke Türkiye... Bu nedenle “Türkiye’ye saygı duyuyoruz, çünkü Türkiye de bize saygı duyuyor” diyor.
Polonya’da sanki her köşe de bir hüzün var, bir göz yaşı var. Dolaşırken insan soramıyor savaşı, o kadar belli ki yüzlerinden çok derin iz bıraktığı... Biz sormadan Saraydaki arkadaşımız kendi cümleleri ile çok net açıklıyor; “İlk savaşta, Avusturya, Rusya ve Almanya birleşerek bize karşı savaştı. İkinci savaşta Almanya ile Ruslar saldırdı. Üçüncü savaşta ise, Almanya geldi ve hepsini aldı” Ne denebilir ki!
Soru sormak istiyorum ama bir türlü olmuyor, sorduğum bir soru yaralarını tırmalayacakmış gibi geliyor, yok... ağzımdan soru cümlesi çıkamıyor. Bu keyifli sohbet için teşekkür ederek bir ferman alıyoruz ve çalan çanlar arasında, bahçeden yürüyerek Lazienski parka doğru gidiyoruz.
Varşova’da konaklamaya gelecek olursak, şehir tam bir cüzdan dostu diyebilirim. Birçok otelde çok uygun fiyatlarda konaklayabiliyorsunuz. Bu otellerden biri olarak Apple Inn, şehir merkezinde yer alan merkezi otellerden bir tanesi. Bilim ve Kültür Sarayı'na 400 metre mesafede yer alan otel, Varşova eski şehir merkezine de 2 kilometrelik bir mesafede bulunuyor. Eğer 3 haneli rakamlardan daha düşük otellere bakıyorsanız Ibis Warszawa Stare Miasto’yu da düşünebilirsiniz. Varşova’nın eski şehir merkezine 10 dakikalık bir mesafede yer alıyor ve Polonya'nın en büyük alışveriş merkezi Arkadia'ya sadece 15 dakikalık yürüme mesafesinde. Varşova'nın Marszalkowska ve Aleje Jerozolimskie gibi başlıca caddelerinin yakınında bulunan bir diğer ideal otelde Apartamenty SCSK Żurawia. Otelin konumu Varşova’nın finans merkezinin içinde. Bu otellerin yanında Varşova’da ki diğer otellere isterseniz buradan booking.com’a girerek bakabilirsinizde.
Yorumlar