Venedik Notları

Adalar üzerine kurulmuş bir şehir… Burası 9 ayrı akarsudan beslenen bir körfez ve bu körfezde birbirine yakın pek çok ada bulunmakta…

Bir zamanlar insanlar buradan deniz tuzu elde ederlermiş. Ama bu adalarda yaşamazlar, sadece tuzları alıp yine kara tarafına giderlermiş. O zamanlar burada yaşayan halka Venetler deniyor. Bu halk barışçıl bireylerden oluşuyor ve savaşmayı bilmiyorlar. Tuzun öneminden dolayı da devamlı tehdit altındalar… Sonunda adalara doğru göçmek zorunda kalıyorlar. İlk dönemlerde bu adalarda derme çatma kulübelerde yaşıyorlar. Adalar arası geçiş yapmak için küçük köprüler yapıyorlar ve böylece burada tamamen denizle iç içe yaşayan bir toplum oluşuyor. Daha sonra Roma İmparatorluğu’na bağlandıktan sonra gelişmeye başlıyor.

Ortaçağ’da ise Venedik limanı çok işlek bir yer… Her gelen gemiden vergi alınıyor ve para kazandıkça ahşap binalardan taş mimariye geçiş başlıyor.

Bu arada Venedik ile Osmanlı çok sık ticaret yapıyor. İki devlet de çok iyi ilişkiler içinde… Osmanlı buraya Bursa’dan ipek getiriyor ve buradan da diğer ülkelere sevkiyat yapılıyor. Dahası Osmanlı’nın burada bir de ambarı var. Bu imtiyaz sadece Osmanlı’ya veriliyor. Ayrıca Venedik limanı serbest bölge konumunda… Günümüzde de ticari liman oldukça fazla iş yapıyor.

Kaldığımız yerden devam edelim… Donanmaları da güçlü… Ege ve Akdeniz’de pek çok adayı ele geçiriyorlar. Bu arada Venedikliler, Türklerden ve Araplardan öğrendikleri sayı sistemi ile ticaret aritmetiğini en üst düzeye çıkartmışlar. Bu nedenle bütün Avrupalı tacirler bu aritmetik sistemini öğrenebilmek için Venedik’te açılan pek çok okula gelerek eğitim alıyorlar. Nüfus o dönemde 120 bin civarında imiş, şimdi ise 55 bine kadar düşmüş.

Günümüzde Venedik nüfusunun % 50’sinden fazlası geçimini turizmden sağlıyor. Venedik 1 yılda yaklaşık 10 milyon turisti ağırlıyor. Bu güne kadar olan rekoru bir günde 150 bin turistmiş. Turistin çok olması ve her şeyin deniz yoluyla taşınması sonucu fiyatlar, İtalya’nın geneline göre daha pahalı…

Günümüzde Venedik’te adalar ile kara tarafını birbirine bağlayan 4 km uzunluğunda bir köprü bulunuyor. Adalar bölümündeki Venedik’te gondol ve deniz motoru gibi suda giden araçlar haricinde bisiklete bile binemezsiniz. Çünkü burası sadece merdivenli köprüler ve kanallardan oluşuyor.

Aynı zamanda Venedik, Murano camlarıyla da ünlü… Buradan camdan yapılmış birçok hediyelik eşya alabilirsiniz. Yalnız Çin malı Murano camlarına dikkat etmek gerekiyor. Çünkü uzmanı olmadıktan sonra ikisini birbirinden ayıramazsınız. Aslına bakarsanız ben Murano camından oluşan objelere sadece bakmakla yetindim. Çünkü bence bizim cam işçiliğimiz Murano’dan daha üstün… Ahhh! Şu reklamların gözü kör olsun! Aynı zamanda Piazza San Marco civarında büyük ve kaliteli mağazalardan çeşitli alışverişler yapmak mümkün… Kelepir ya da daha otantik ürünler ancak turistik merkezlerin dışında bulunuyor.

San Marco (St. Mark) Meydanı

Bu meydan, bütün dünyada özellikle güvercinleri ile biliniyor. Ünlü kafeler ve lüks mağazalara ev sahipliği yapıyor.

San Marco (St. Mark) Bazilikası

Dört İncil yazarlarından biri olan ve San Marco’nun kemiklerini muhafaza etmek amacı ile 1063 ve 1073 yılları arasında, Avrupa ve Bizans karışımı bir tarzda inşa edilmiş. Daha sonra Rönesans döneminde ve 17. yüzyılda bazı değişiklikler yapılmış ve olağanüstü derecede bol ve harika süslemeler eklenmiş.

Soğan şeklindeki kubbesi, haçın kolları üzerine inşa edilen farklı yükseklikteki küçük kubbeler tarafından destekleniyor. Ayrıca zengin süslemeleri bazilikaya “Altın Kilise” unvanını kazandırmış. Yapılan seferlerden dönerken getirilen hazineler de burada değerlendirilmiş.

1200’lü yıllarda Constantinople (İstanbul)’de hipodromu süsleyen 4 adet bronz at heykeli de burada orta giriş kapısının üzerinde sergileniyor. Aslına bakarsanız Dan Brown’ın son romanı “Cehennem” de belirttiği üzere; bu sergilenen heykeller gerçek heykellerin replikası imiş ve asılları içerde saklanıyormuş. 1797 yılında Napolyon tarafından Paris’e götürülen bu atlar, Fransız İmparatorluğu’nun sona ermesi ile yeniden Venedik’e getirilmiş.

Venedik'in Huzur Dolu Gondolları

Karşımda siyahi güzeller… Siyahın asaleti, ağırlığı ve ihtişamı karşısında bir kez daha şapka çıkarıyorum. Bunlar daha önceleri çok renkliymiş… Ama bir zamanlar; yani çok önceleri, yani rüyalarımda bile görmek istemeyeceğim zor zamanlarda insanların soluğunu kesen bir hastalık vardı. Adı: VEBA! İşte bu hastalık yine bir seferinde insanları kırıp geçirince bundan böyle renkli gondolların siyaha boyanmasına karar verilmiş ki insanlar bunları görünce hatıraları canlansın ve bu felaket unutulmasın.

Ama yine de sadece  dışlarını siyaha boyamışlar; içleri yine cıvıl cıvıl, çocuklar gibi sevimli, ilkbahar kadar coşturucu renklere boyalı… Gondolcu şarkı söyleyerek yavaş yavaş ilerlerken, karşıdan gelen diğer gondoldan bir tenor gür sesiyle sizi başka diyarlara alıp götürüyor ve Orta Çağ’ın kanal sokaklarında, zamanın rüzgârında bir oraya bir buraya savruluyorsunuz…

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
SİBEL AKINCI

Yazar Hakkında

SİBEL AKINCI

Ben Sibel Akıncı; bir zamanlar ev hanımı bir anne ile astsubay bir babanın  üç kız çocuğunun ortancası olarak Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde doğmuşum… Yıl 21 Aralık 1959… Bu arada ben dünyaya gelmek ü