Yükselen Güneydoğu: Halfeti

Urfa’da her günümüzü dopdolu geçirdikten sonra, yapılacak, görülecek birçok şeyi ardımızda bırakarak Gaziantep’e doğru yola çıkıyoruz. Yolumuz üzerinde bulunan ve hepimizin çok sevdiği Halfeti’ye bir kez daha uğramadan geçmeyeceğiz elbette. Ama önce Birecik yoluna sapıyoruz.

Birecik ve Kelaynaklar

Birecik ilçe merkezinde Fırat Nehri’nin karşı yamacında doğal, sert kalker kayalık bir tepe üzerinde yükselen, Beyaz Kale de denilen 13. yüzyıl eseri, Birecik Kalesi karşılıyor bizi. Asurlar, Pers, Makedonya, Roma, Bizans ve Arapların egemenliklerini altına giren ilçe 1517’de Osmanlı topraklarına katılmış.

Birecik Kasabası aynı zamanda da Kelaynak kuşlarının yurdu olarak tanınır. Haliyle biz de Birecik ilçesinden geçerken, soyu tükenme tehlikesi altındaki kelaynak kuşlarını görmeden geçmedik elbette. “Kelaynak Üretme ve Koruma İstasyonu”nda (Koruma altına alınan ve özel menüyle beslenen kelaynak kuşları, tüysüz kafaları nedeniyle bu ismi almış.)

İri, parlak ve siyah renkteki Kelaynaklar dünyada çok az sayıda kalmış nadir bir kuş türü. Nesilleri tükenmek üzere olan kuşlar sadece Birecik ile Fas da koruma altındalar. Kayalık veya yarı çöl kurak yaşam alanlarını seven kuşlar kışı Afrika ülkelerinde ve Arabistan’da geçirmekteler. Uçuşları insanı hayrete düşürecek kadar güzel ve zarif kuşlar tek eşlilikleri ile de ünlü. Rivayete göre Nuh Peygamber bu kuşları bereket sembolü olarak “Tufan”da gemisine almış.

Hem suda hem toprakta yürüyebilme özelliğine sahip, kırmızı yüzleri ve uzun kıvrık gagalarıyla türüne has göçmen kuşlarının nesli, ne yazık ki tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Suriye’de sürüp giden savaştan bu kuşları bile olumsuz etkilenmiş, göçlerine izin verilmiyor, telden büyükçe bir kafes içinde hapis gibiler. “Sadece insanlık değil tüm canlılar, dünya için zararlı bu utanç verici savaşlar bitsin artık!” diyoruz ve Halfeti’ye doğru yolumuza devam ediyoruz.

Halfeti: Siyah Gül'ün Kenti

Aman sakın kara gül alıp götürmeyin, yazık olur, onlar vatanından ayrılınca solup gidiyorlar.

Birecik’ten Halfeti'ye bir müddet Fırat Nehri boyunca çok güzel manzaralar eşliğinde gidiyoruz. Halfeti 35 km uzaklıkta ancak yol oldukça bozuk olduğu için 1 saate yakın sürüyor. Bir tepe üzerinden yolumuza devam ederken birden Fırat'ın üzerinde kurulmuş baraj gölünün tepeden görüntüsü sonra da Halfeti’nin müthiş manzarası görüntüye girdiğinde daha önce buraya gelmemiş arkadaşlar kadar benim de nefesimi bir kez daha kesiyor. Burada bol bol fotoğraf çekmeden geçmiyoruz tabii.

Okullar açılıp turizm mevsimi bitmek üzere olsa gerek oldukça tenha, gezi tekneleri yoğun yaz günleri yorgunu, gölde tembel tembel salınmakta, biz de yavaş yavaş yürüyoruz boş sokaklarda, zira burası “Citta Slow” “Yavaş Şehir”.

 

 

 

 

6 sene önce ilk kez geldiğim ve hayran kaldığım Halfeti ve Fırat yine o kadar sakin ki uykuya dalmış sanırsınız. Halfeti ilçesi, Türkiye'den 9 şehrin, dünyadan 154 şehrin dâhil olduğu, Uluslararası Koordinasyon Komitesi toplantısında “Cittaslow” (Sakin Şehir) unvanını almış. Fırat Nehri’nin altında kalan taş mimarisiyle “Saklı Cennet” ve “Kayıp Kent” olarak da anılan Halfeti, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bir belde haline geldiğinden olsa gerek, son gördüğümden beri kıyıdaki restoran ve tur teknelerinin sayısı artmış, tabii bu sonucu da suyu biraz daha kirletmiş. Ama yine de çok şirin ve mütevazı, kıyıdaki balık restoranların gerisinde de köylü kadınlar gözleme yapıyor, hediyelik eşyalar satmaya çalışıyorlar. Köyün ilerisinde 1800’lü yıllarda Ermeni taş ustaları tarafından yapılmış tarihi Ulu Cami yer almakta. Ancak köyün tepesinde yapılmakta olan ve otele benzeyen çirkinden de öte modern yapı şehrin tüm güzel, şirin havasını mahvetmiş, ne yazık ki...

Burası Asurların, Yunanlıların, Süryanilerin, Bizanslıların yaşam sürdüğü tarihten bir parça. Yöreye tarih boyunca, her hükümranlıkta da değişik isimler alan şehir, Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara geçtiğinde, zamanımızda da kullanılan Urumgala ve Rumkale adlarını almış. Doğu, kuzey ve batıda doğal kayaların yontulmasıyla, doğal bir sur oluşturulmuş, bu doğal surun üstüne sert kalker kesme taşlarla sur duvarları yapılmış. 7 burç ve çok sayıda mazgal pencereleri ile gölü adeta göz hapsine alarak arkasındaki yaşamı korumakta. (Aziz Nerses Kilisesi, Barşavma Manastırı)

Hem doğa hem tarihle içine olduğundan oldukça çok turist çekmekte. Son aylarda burada çekilen bir TV dizisi de kasabayı daha popüler yapmış olacak ki yerli turist kaynıyor.

1 saat sürecek bir tekne turu alıyoruz, tur sırasında esmer güzeli gencecik bir delikanlı hem kaptan hem de bize yöre hakkında bilgiler veriyor. Etraf yemyeşil cennetten bir parça, buraya boşuna doğunun Bodrum'u demiyorlar. Fırat Nehri üzerinde kurulan Birecik Barajı Gölü'nün çevresindeki dağlar baharın her tondaki yeşilleri ve renk renk çiçekleri ile huzurlu bir sessizlik içinde, derken görkemli ve büyüleyici bir kale çıkıveriyor karşınıza. 

Bölgedeki illerin tarım arazilerini sulamak, elektrik üretimini artırmak amacıyla yapılan Atatürk Barajı, dünyanın en verimli arazilerinden biri Harran Ovası’nı sularken, Halfeti ilçenin bir kısmı ve Savaşan köyü sular altında kalmış.

Kaleyi ve hemen yanındaki koyda sıralanmış balık restoranlarını geride bırakırken ileride görüntümüze giren Birecik Barajı’nın yapımı ile sular altında kalan köy sessiz, hüzünlü görünüyor. Ancak turistlerin yoğun ilgisinden, teknelerden gelen müzik sesleriyle biraz keyiflenmiş gibi. Köy camisinin minaresinin bir bölümü suyun üstünde, kaptanımız bize bilgiler aktarırken birazdan caminin tepesine çıkacağını söylüyor, gerçekten de minarenin yakınına geldiğimizde suya bakıyoruz, caminin teras çatısının üzerindeyiz.

Çok canlar alan Fırat bu kez köyleri, yerleşim yerlerini yutmuş. Bir zamanlar çocuk cıvıltıları ile capcanlı köy meydanındaki cami minaresinin su üstünde kalan kısmı gökyüzünü seyrederken sular altındaki köy ıssız ve sessiz.

Köydeki boş ve ıssız taş evler de hüzünlü. Rehberimiz bize köyün su altında kalmasıyla birlikte, köyün 15 kilometre uzaklıkta kurulan yeni yerleşim merkezine taşındığını, köylülerin kesinlikle mağdur edilmediklerini hatta yüklüce paralar aldıklarını, her sene açtıkları mağduriyet davası ile de daha da zengin olduklarını anlatıyor.

Tekne turu almanızı kesinlikle tavsiye ediyorum, o müthiş kaleyi, batık şehri başka türlü görme olanağınız yok. Tur 1 saat sürüyor, kişi başı 15 TL ama özel bir tekne almak isterseniz mutlaka pazarlık yapın (biz 200 TL’ye anlaştık). Tekne turumuzun sonunda, turumuza başlamadan önce sipariş ettiğimiz gözleme, Şaput balığı, salatadan oluşan öğle yemeğimizi yiyoruz.

Son bir söz… “Fırat'ın suları altında kalan Saklı Cennet veya Kayıp Kent adıyla da anılan bölgenin halkı, bu durumuyla Güneydoğu'nun turizm merkezlerinden biri haline gelen eski köylerinin taş işlemeli evleri, Arnavut kaldırımlı dar sokaklarının yerine yeni, modern yerleşim yerleri Karaotlak’ta daha mı mutludurlar?” diye düşünmeden edemiyorum.

Rum Kale ve Savaşan Köyü'nü anılarımıza bir kez daha alarak, çok güzel geçen bir günün sonunda “bu yörede güneş bir başka batar” sözünü doğrularcasına, muhteşem bir gün batımı manzarasını da fotoğraf karelerimize alıp Gaziantep’e doğru yola devam ediyoruz. 

Yükselen Güneydoğu yazı dizisinin tüm bölümleri:
https://gezimanya.com/GeziNotlari/yukselen-guneydogu-sanliurfa

https://gezimanya.com/GeziNotlari/yukselen-guneydogu-harran

https://gezimanya.com/GeziNotlari/yukselen-guneydogu-halfeti

https://gezimanya.com/GeziNotlari/yukselen-guneydogu-gaziantep

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.