Berlin ITB Rehberi

Eğer seyahat meraklısıysanız dünyadaki önemli turizm fuarlarını kaçırmamanız gerek. Türkiye’deki Emitt’e daha önce katıldıysanız aşinasınızdır. Bir çok ülkenin kendi turistik destinasyonlarını tanıttığı, büyüklü küçüklü turizm işletmelerinin, otellerin, havayolları ve bir çok çeşitli kurumun katılım göstererek renklendirdiği bu fuarlar seyahat öncesi planlama aşamasında gezginler ve seyahat severler için önemli bilgi ve iletişim kaynakları.

Dünyanın en önemli turizm fuarlarından ITB her yıl Mart ayında Berlin’de düzenleniyor. ITB, Almanca Uluslararası Turizm Pazarı anlamına gelen Internationale Tourismus Börse kelimelerinin kısaltmasından oluşuyor. Özellikle Türkiye gibi Almanya ile turizm ilişkisi yoğun ülkeleri çok ilgilendiren fuar yalnızca sektörel bir etkinlik olmanın ötesinde halk içinde hem eğlence kaynağı, hem de seyahat bilgi ve görgüsünü arttırmak için bulunmaz fırsat.

Biz de bu bilinçle Gezimanya olarak 9-13 Mart 2016 tarihlerinde Berlin’de düzenlenen fuarı ziyarete gittik. Eh Gezimanya olduğumuz için de dönüşte size bir rehber oluşturup, bundan sonraki senelerde bu fuara katılmak isteyen olursa diye biraz bilgi paylaşmamız şarttı. Bu görev de bana kaldı.

Türkiye turizm sektörü her sene ITB’ye yoğun bir ilgi gösteriyor. Berlin’e ITB tarihlerinde gitmek istiyorsanız uçuşunuzu ve otelinizi uzun süre önceden ayarlamakta fayda var. Bizim uçuş tercihimiz Atatürk Havalimanı’ndan Berlin Tegel Havalimanı’na haftanın her günü uçan Onur Air oldu. Hem bilet fiyatlarında hesaplı olması, hem de senelerin verdiği Almanya tecrübesi bu tercihte önemli birer belirleyiciydi.

Berlin’de otel seçimi için ise size vermemiz gereken en önemli bilgi fuar alanına ulaşım. Berlin, bir çok merkezi noktası olan bir şehir. İşin güzel tarafı da bu merkezler arasında ve de merkezlerin her birinden de fuar alanına ulaşım oldukça kolay. Kolay, çünkü Berlin tam anlamıyla bir toplu taşıma cenneti. Bunu ilk olarak havaalanından şehre gitmeye çalıştığınızda fark ediyorsunuz. Fuarın da verdiği yoğunluktan olsa gerek ciddi bir taksi kuyruğunu görünce hemen alternatif aradık. Berlin’de biri Schönefeld, diğeri de Tegel olmak üzere iki havalimanı var. Eğer siz de bizim gibi Tegel Havalimanı’na uçtuysanız TXL isimli otobüs ile şehrin bir çok noktasına gidebilirsiniz. Kişibaşı 2.70 Euro ödeyeceğiniz biletleri ise otobüs durağının hemen yanındaki bilet satış makinelerinden nakit para ya da kredi kartıyla alabiliyorsunuz. Başındaki görevliler de yardımcı oluyor. Benim Almancam Tarzancadan hallice olduğu için bana yardım etmek için Almanca soru soran görevliye çaresizce İngilizce cevap verdim. Karşılığında aldığım Türkçe cevaptan sonra kafamı kaldırıp da esmer, bıyıklı amcayı görünce yaptığım hatanın farkına vardım. Berlin’e güzel bir merhaba oldu.

Dediğim gibi Berlin’de toplu ulaşım gerçekten çok gelişmiş. Gerek U-Bahn denen metro, gerek S-Bahn denen şehiriçi trenleri, gerekse de tramvayları kullanarak geç saatlere kadar şehrin her noktasına kolayca ulaşım mümkün. Bunun dışında belediye otobüsleri de bir Alman klasiği olarak son derece dakik ve pratik. Zaten Almanya’da toplu ulaşım kullanıp da şu trenlerin, otobüslerin sürekli dakikası dakikasına tam zamanında gelip gittiğine şahit olmak hem güzel bir duygu, hem de bir Türk, hele ki İstanbullu olarak “Neden bizde böyle değil?” dedirtecek cinsten.

Biz otel tercihimizi Alexandarplatz’daki Vision Apartments’tan yana kullandık. Döneme göre fiyatları değişiklik gösterse de diğer oteller gibi burası da fuar döneminde daha yüksek ücretli. Biz gecelik yaklaşık 110 Euro ödeyerek bir apart otel odasında kaldık. Berlin’de daha hesaplı otel seçenekleri de var, buradaki linkten bulabilirsiniz.

Ayrıca daha fazla konfor isteyenlere yönelik seçenekler de tabi ki mevcut, ona da buradan bakabilirsiniz.

Nerede kalırsanız kalın, eğer toplu taşımaya çok uzak değilseniz Berlin’de hiçbir sorun yaşamayacağınızı söyleyebilirim. Hatta tercih olarak 5-10 dakika daha uzun tren yolculuğunu göze alıp merkeze çok yakın olmaktansa daha uygun bir fiyata daha konforlu bir otelde kalmayı tercih etmek çok mantıksız değil gibi.

ITB fuarı, Messe’de yapılıyor. Messe harita üzerinde tam olarak şurada:

https://www.google.com.tr/maps/place/Messe+Berlin/@52.501274,13.2721059,17z/data=!3m1!4b1!4m2!3m1!1s0x47a8508f8f548367:0x95c84fbfa3e8bec7?hl=en

ITB mobil uygulamasından ya da websitesinden zaten ulaşım bilgilerini alabiliyorsunuz. Ancak kısaca belirtmek gerekirse en pratik tercihiniz S-Bahn, yani şehir treni olabilir. Messe güney ya da Messe kuzey istasyonlarına şehirdeki herhangi bir S-Bahn tren istasyonundan ulaşabilirsiniz. Messe kuzey istasyonuna S41 ve S42 trenleri tüm şehri ring şeklinde dolaşarak uğruyor. S41 saat yönünde, S42 saat yönünün tersine çalışarak aynı hattı geziyorlar. Messe güney istasyonuna ise S5 ile rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Berlin’de toplu taşıma bileti fiyatları ucuz değil, ancak çok pahalı da değil. Hattın bölgesine göre yaklaşık 2-3 euro gibi paralar ödüyorsunuz her yolculuk için. Berlin’de günlük toplu taşıma bileti 7 Euro civarında. Eğer 7 gün geçerli 30 euroluk haftalık kartı alırsanız bu süre boyunca sınırsız olarak şehri gezme şansınız var. Eğer amacınız hem ITB’ye katılmak üzere Messe’ye gidip gelmek, hem de boş zamanlarınızda şehri gezmekse bu iyi bir tercih olabilir. Bu biletlerin dışında turist bileti seçenekleri de var, daha kısa ya da daha uzun süre geçerli güzel opsiyonlar. Biletleri bir çok istasyondaki makinelerden alabileceğiniz gibi bazı köşebaşı dükkanlarından da alabiliyorsunuz.

Biletinizi alır almaz geçerli hale getirmek için işaretlettirmeyi unutmayın. Çoğu durakta ve toplu taşıma araçlarının içlerinde bulabileceğiniz cihazlara soktuğunuzda kartınızın ucunu otomatik olarak kırpacak. Bunu yaptığınız anda bilet o tarihten itibaren kaç günlük biletse o kadar gün geçerli oluyor. Eğer bunu yapmazsanız ve bir kontrole denk gelirseniz ceza ödersiniz. Biz Berlin’de kaldığımız 5 gün boyunca hiç kontrole denk gelmedik ama bazen günde 2-3 kontrole denk gelenlerin hikayeleri de Internet’te dolaşıyor. Uyanıklık yapıp da J biletsiz gezmek isteyenlere bunu yapmamalarını tavsiye ediyoruz, biletini geçerli hale getirmek için kırpmayanlar da bu durumdan kurtulamıyorlar, dikkatli olmakta fayda var.

ITB alanına, yani Messe’ye vardığınızda önceden websitesinden yaptırdığınız kayda istinaden size bir giriş kartı veriyorlar. Bunun için özel kayıt masaları var. Daha önce kayıt yaptırmamışların kayıt masaları ayrı, sakın oraya girmeyin. Zaten ITB’ye gidecekseniz mutlaka önceden kayıt yaptırın, %30 civarında indirimli alıyorsunuz. Ama yanınızda kayıt numaranızı getirmeyi unutmayın ve de kaydolduğunuzda ıncık cıncık istedikleri bütün bilgileri websitesine girin yoksa kaydınızı tamamlamış olmuyorsunuz. Almanların kuralcılığını biliyorsunuz, illa bu bilgileri girmiş olacaksınız, sistemleri pek esnek değil. Şaşırdık mı? Hayır J Bu sene kayıt masasının giriş alanında (ta tren istasyonundan başlayarak) Türkiye tanıtım görsellerini görmek mümkündü. Bir de kayıt alanına girer girmez gördüğünüz, içerisinde bir batmobil arabayı da barındıran THY sponsorlu Batman vs Superman film tanıtım alanı da oldukça ilgi çekiyordu.

ITB alanına girdiğinizde çok geniş bir vestiyer bölümü göreceksiniz. Bu çok güzel bir şey çünkü Mart ayında Berlin soğuk olduğu için bu bölgeye üzerinizde kalın bir montla geliyorsunuz ve onlarca ısıtılmış hol arasında gezerken bu kalın montu ne üzerinizde taşımanız mümkün, ne de elinizde tutmanız pratik. Onun yerine 5 Euro vestiyer ücreti ödeyerek akşam fuar kapandıktan 1 saat sonrasına kadar montunuzu vestiyerde tutabiliyorsunuz. Hem Messe güney, hem de Messe doğu kapılarında vestiyer alanları mevcut. Aynı zamanda eğer fuardan direk havaalanına geçecekseniz (ki biz son günümüzde bunu yaptık), valizinizle gelip onu da vestiyer alanında tutmak isteyebilirsiniz.

Messe’ye geldiniz, kayıt yaptırıp da giriş kartınızı aldınız, kıyafetlerinizi ve fazlalık eşyalarınızı vestiyere bıraktınız, şimdi sıra geldi fuar hollerini gezmeye… Her şeyden önce bir plan yapmanızı öneririm. Çünkü alan gerçekten çok büyük ve görülecek çok fazla şey var. Messe tesisinde holler 25’e kadar numaralandırılmış ama aslen daha fazla hol var çünkü her bir holün de alt kat ve üst katları yine aynı numara sisteminde uzantı olarak kodlu. Örneğin Hol 3 diye bir şey yok, Hol 3.1 var, Hol 3.2 var gibi. Bu şekilde toplarsanız 40’ın üzerinde hol/salon mevcut ITB’de. Her bir hol ya büyükçe bir ülkeye ya da bir bölgeye ayrılmış durumda. Türkiye örneğin Hol 3.2’ün tamamını tutmuşken, aşağı yukarı aynı büyüklükteki Hol 1.2’de bir çok orta ve doğu Avrupa ülkesi bulunuyordu bu sene.

Benim tavsiyem özellikle görmek istediğiniz ülke ve şirketleri haritada işaretlemeniz ve bunlar en kolay birleştirecek rotayı çizmeniz. Tüm fuar alanında her salonda hiç durmadan yürüyüp aynı noktaya ulaşmanız yaklaşık 30 dakika rahatlıkla alacağı için ilgilendiğiniz yerlere baka baka yaptığınız bir turun birkaç saat süreceğini hesaplamalısınız. Baktınız ki çok ilginizi çeken başka yerler gördünüz, o zaman oralarda daha fazla vakit geçirebilir ve bu süreyi uzatabilirsiniz.

ITB 2016’da Türkiye salonu gerçekten büyük ve zengindi. Ancak renklilik açısından çok güçlü salonlar da vardı. Örneğin Latin Amerika ülkelerinin bulunduğu Hol 3.1’deki standlar güzellikleriyle göz doldururken Hol 10.2’deki Batı Avrupa ülkelerinin standlarındaki sofistike sunumlar ve enteresan ikramlar da çok ilgi çekiciydi. Belçika standında gurme çikolata ikramına denk gelip akşamüstü Ren bölgesi şaraplarının tadımı için Almanya standına da uğramak fena bir fikir değil sanki :)

Bir diğer eğlenceli bölge ise Afrika ülkelerinin tanıtım yaptığı Hol 20 ve Hol 21 alanlarıydı. Buralardaki dans gösterileri özellikle güzeldi. Her ülke kendi dansçılarını getirmiş ve ziyaretçilere tanıtımlarını bu otantik danslarla yaptılar. En etkileyicilerinden biri Ruanda savaşçılarının dansıydı:

Öğrenciler için de enteresan olanakların olduğu standlar Hol 4.1’deydi. Özellikle yurtdışında yüksek lisans yapmak isteyenler öğrenciler için gerek değişim programı seçenekleri, gerekse de Work & Travel gibi opsiyonlar sunan acentalar bu bölümdeydi. Aynı alanda sosyal sorumluluk projeleri veya gönüllü çalışma kampları, gibi farklı turizm anlayışlarına hitap eden seçenekleri bulmak da mümkündü.

Bir diğer renkli ve güzel düzenlenmiş alan da LGBT turizminde aktif, çoğunluğu Avrupalı, acentaların bulunduğu alandı. Hol 3.1’in batı kısmının önemli bir kısmı bu gay travel seçenekleriyle doluydu ve gerek stand tasarımı, gerekse de konseptlerdeki ilginçlikle en dikkat çekici alanlardan biri de burasıydı. Dünyanın bir çok yerinde, özellikle de Avrupa’da gitgide artan bir turizm trendi olan eşcinsel turizmini kendi yurdumuzda henüz düşünmek zor. İnsanların kişisel tercihlerine saygı duyan ve bu bakış açısıyla hizmet veren bir turizm anlayışını geliştirmeyi bir kenara bırakın, bizim ülkemizde maalesef yerli ya da yabancı turistleri kısıtlayıcı anlayışları ileride daha sık göreceğimizden korkuyorum.

ITB’de holleri ve salonları gezerek çok keyif alabilir, bir çok yetkiliyle görüşüp kafanızdakileri sorabilir ve bilgilendirici dokümanlar edinebilirsiniz. İzleyeceğiniz enteresan gösteriler ve tadını çıkaracağınız ikramlar ise işin başka bir güzel tarafı. Ancak ITB sadece fuar pavyonu dolaşmaktan ibaret değil. Özellikle bir turizm profesyoneli olarak katılım gösterdiyseniz fuarın ilk 3 günü boyunca gerçekleştirilen bir çok basın toplantısı, panel ve açılış konuşmasında dünya turizm sektörünün yetkilileri ve önde gelen kişi ve kurumlarını dinleme fırsatı bulabilirsiniz. Bir çoğu City Cube ismi verilen ve hollerin ortasında yer alan toplantı salonu alanında yapılan bu etkinlikler ITB Berlin’in daha sofistike ve entelektüel tarafını oluşturduğu kadar bazı eğlenceli toplantılara da ev sahipliği yapıyor. Bizim bu seferki seyahatimiz daha ziyade salonlarda stand ziyareti odaklıysa da bundan sonra katılımımızı daha dengeli planlamaya karar verdik. Bu seneden dikkatimizi çeken bazı güzel seanslar; Türkiye Basın Konferansı, Profesör Wolfgang Henseler’in “Dijital Dönüşüm” başlıklı açılış konuşması, Google’ın Genel Müdür Yardımcısı Oliver Heckmann’ın “Seyahat Mikro Anları” başlıklı söyleşisi ve Tripadvisor’dan Adrian Hands’in “Seyahat Yaşam Döngüsü” başlıklı semineriydi. Sonraki senelerde gidecek olursanız, aynı sizin için önemli ülke ve şehir salonlarını işaretlediğiniz gibi önemli göreceğiniz konuşmaları da işaretleyerek zaman planlamanızı ona göre yapmanızı tavsiye ederim.

Blogger’lar için de güzel haberim var. Berlin’deki ITB fuarının ilk günlerinde bloggerlarla markaları bir araya getiren speed-dating seansları düzenleniyor. Önceden kayıt yaptırıp da ücretini ödeyerek dahil olabileceğiniz bu seanslarda markalar sizin takipçi tabanınızla ilgilenirse size değişik sponsorluk imkanları tanıyabiliyor. Türkiye’de blogger’lık üzerinden hayatını geçindiren insan sayısı çok fazla olmasa da dünya çapında bu pek böyle değil. Bir çok Amerikalı, Avrupalı, İngiliz, Avustralyalı blogger yalnızca seyahat blogger’lığı ile hayatını geçindiriyor. Bu yüzden bu sene Berlin’deki ITB’yi gezerken birkaç tanıdık isme de denk geldik. World Tourism Forum ( http://www.worldtourismforum.net/ ) sırasında Bloggercasting (www.bloggercasting.com) olarak İstanbul’da ağırladığımız Alex Tienda ve Jonathan Howe’u fuarın değişik bölümlerinde sponsor adaylarıyla görüşürken yakalayıp fotoğraf çektirdik.

ITB Berlin’de bir gün gerçekten çok yorucu geçiyor. Bol bol yürüdüğünüz, zaman zaman gürültülü olabilen ortamlarda bir çok kişiyle konuşarak yorulduğunuz zamanın ardından güzel bir akşam yemeği iyi gidiyor gerçekten de. Berlin bu açılardan güzel ve bol alternatifler sunan bir şehir. Eğer daha önce Berlin’e gelmediyseniz ama Almanya’nın genelini biliyorsanız biraz endişeli olabilirsiniz çünkü Almanya’nın genelinde market ve restoranlar erken saatlerde kapanır. Ancak gece hayatıyla da ünlü olan Berlin bu açıdan Almanya’da bir istisna. Size birçok restoran tavsiyesi verebilirim ama bu yazıyı daha fazla uzatmaya niyetim yok. Bizim tercihimiz Luardi İtalyan Restoranı oldu. Otelimizin bulunduğu Alexandarplatz’a 10 dakikalık yürüyüş mesafesindeki bu aile işletmesinin puanları oldukça yüksek. Normalin biraz üzerindeki fiyatına rağmen menüsüyle bu puanları fazlasıyla hak ettiğini söyleyebilirim.

Eğer seyahat işiyle profesyonel ya da amatör olarak ilgileniyorsanız ya da seyahat tutkunuysanız ve dünyada değişik destinasyonlarla ilgili bilgi almak için can atıyorsanız size tavsiyem fuarlara gitmek. Yalnızca Internet’teki bilgilerle yetinmeyin çünkü dünyanın dört bir köşesinden ülkelerin turizm yetkililerinin gelip de sizinle temas kurmak için bu fuar alanlarına akın ediyorlar. Türkiye’de Emitt gerçekten de iyi bir alternatif, İngiltere ve birkaç ülkede daha aktif WTM, Dubai’deki ATM diğer popüler fuarlar. Ancak içlerindeki kuşkusuz ki en büyük ve en etkileyicilerinden birisi Berlin’deki ITB. Kaçırmayın derim!