Gaziantep ve Yakınlarında Günübirlik Gezi Rotaları

Gastronomi alanında dünyanın tanıdığı bir şehir olan Gaziantep, tarihi ve doğal güzellikleri ile de keşfedilmeye değer! Hele ki Korona günlerinin baskısından biraz biraz kurtulduğumuz ve hayata, hayatın sunduğu güzelliklere daha farklı baktığımız şu günlerdesürprizlerle dolu bu keşif daha da cazip hale geliyor. Gaziantep neler mi vaat ediyor?

Elbette ‘bir kuşsütü eksik’ dedirten sofralar, daha önce hiç tanışılmamış lezzetler, kendine has saygın bir adap ilk akla gelenler. Ama bilinen bilinmeyen onlarca, belki yüzlerce medeniyetin izleriyle tütsülenmiş mistik bir yanı, doğanın cömert davrandığı doğal bir çekim alanı da var. Başta antik kentlerinden çıkan buluntuların sergilendiği Zeugma Müzesi olmak üzere muhteşem seyirliklere ev sahipliği yapan Gaziantep ve yakınlarındaki günübirlik gezi rotaları neler bilmek ister misiniz?

Önce şehrin içinden başlayalım, sonra yavaş yavaş eski medeniyetlerin izlerine ve yeşilin maviye karıştığı yerlere uzanalım ne dersiniz? Tabii sosyal mesafeyi koruyarak ve virüsten olabildiğince kaçarak!

Gaziantep

Tarihi Antep Evleri

Gezginlerin atası sayılan Evliya Çelebi ünlü Seyahatname eserinde Gaziantep’i evleriyle anar ve der ki ‘ şehirde her sokak başında kale gibi kapılar vardır ve her gece kandiller yanar.’

Restore edilerek günümüze kazandırılan tarihi Antep evleri işte o kale gibi kapıların arkasındaki, bir zamanlar kandillerle aydınlanan evler. Bu evleri başka evlerden ayıran en önemli özellikleri ise yüksek duvarlarıyla hem sokaktan, hem de diğer yapılardan soyutlanmış olmaları. Geneli 2 katlı, fakat aralarda 3 katlı olanlarına da rastlanabilen Antep evlerinin alt kattaki tüm pencereleri önlerindeki avluya bakıyor. Hemen hemen her evde bulunan ve hane halkını dış dünyadan ayıran bu ön avlulara ‘hayat’ denilmesi ise 2020 yılının hep hatırlanacak ‘hayat eve sığar’ sloganıyla adeta özdeşleşiyor. Evin içindeki tüm odaların kapıları avluya açılırken üst kata çıkmak için kullanılan merdivenler evin dışında bulunuyor. Üst katlardaki sokağa bakan pencereler ahşap kafeslerle gölgelenirken, pencerelerin üstlerindeki ‘kuş tagası’ denilen küçük deliklerle de odalara hem hava hem de ışık giriyor.

Tarihi Antep evlerinin yapımında kullanılan taşlar ise bölgede oldukça fazla rezervi bulunan kalkerlerden oluşuyor. Havara denilen yumuşak kalker ve keymıh denilen sert kalker taşları bir yandan evleri daha dayanıklı kılarken bir yandan da yazın serin, kışın sıcak tutan bir ısı dengelemesi sağlıyor.

Türktepe, Bostancı, Kozluca, Eyüboğlu ve Eblahan mahalleleri gibi şehrin değişik noktalarında, ayrıca Gaziantep merkezinin biraz dışındaki Şehreküstü’nde de tarihi Antep evlerini görebiliyorsunuz. Ama bu evlerin dizildiği sokaklarda yürümek  ve geçmişe bir yolculuk yapmak için en bilinen adres Bey Mahallesi. Şehrin merkezinde konumlanmış mahalle ünlü Bakırcılar Çarşısı’na yürüme mesafesinde olup, restore edilmiş bu evlerin içinde hizmet veren müzeleriyle de görülmeye değer! Sanki saklambaç oynayan çocukların arasına katılmış gibi hissettiren Oyun ve Oyuncak Müzesi ile hemen yanında bulunan Atatürk Anı Müzesi bu müzelerden ilk akla gelenler. Artık kafe ve butik otellere dönüştürülen evlerin sağlı sollu uzandığı ve 1900’lü yıllara kadar farklı dinlerde birçok hanenin komşu olarak  hoşgörüyle yaşadığı bu mahallede yan yana duran cami ve kiliselere de rastlayabiliyorsunuz. Eski günleri merak eden ve özleyenlere…

Gaziantep Botanik Parkı

2009 yılında açılan Gaziantep Botanik Parkı sadece doğanın güzelliklerini sergilemiyor, aynı zamanda doğayı tanıtıyor, öğretiyor ve korumanın önemini kavratıyor. Gaziantep ve civarındaki çocuklu gezileriniz için vazgeçilmez bir rota olan bu park, göz ve gönül dinginliği için de birebir.  Ülkemizdeki ve dünya florasındaki birçok bitkinin muhteşem bir koleksiyonunu barındıran bahçede merak ettiğiniz her bitki hakkında bilgi edinebiliyorsunuz. Gül Bahçesi, Osmanlı Bahçesi, Endemik Tıbbi Bitkiler Bahçesi, Zen Bahçesi, Japon Bahçesi, Kaya Bahçesi, Açık Tohumlu Bitkiler Bahçesi, Renk ve Koku Bahçesi, Su bitkileri Bahçesi ve ekolojik sınıflar olmak üzere 10 farklı kategorideki bitki türlerinin sergilendiği bahçeler peyzajlarıyla da tatlı bir etki yaratıyor.

Merkez ilçe Şehitkamil’de bulunan Botanik Park’a Zübeyde Hanım Bulvarı’nı takip ederek gidebiliyorsunuz.

Birecik Baraj Gölü

Gaziantep’in merkezine yaklaşık 80 km mesafede bulunan Birecik Baraj Gölü iki ilin sınırlarını da kapsadığı için Şanlıurfa ile paylaşılan bir bozkır sahili desek yeridir. Fırat Nehri üzerinde 2000 yılında açılan ve elektrik üretimi ile ekim alanlarının verimine büyük katkısı bulunan bu dev baraj, kıyılarıyla da bir mesire alanı olarak hizmet veriyor. Özellikle bahar aylarında her iki ilden geleni gideni arttıkça artıyor. Korona ve yaz sıcağının bunaltıcı etkisine iyi gelen manzarası ve sakin atmosferiyle günübirlik rota alternatifleri arasında değerlendirebileceğiniz baraj gölünün altında ise Zeugma Antik Kenti gibi birçok muhteşem tarih hazinesi gömülü. Hem Gaziantep’i hem de Şanlıurfa’yı maviyle tanıştıran Birecik Baraj Gölü kıyılarında piknik ve tekne gezisi gibi keyifli aktiviteler dışında görülecek sıra dışı yerler de var. Öyle ki bu muhteşem atmosferde fotoğraf çekmeye de, yazıp çizmelere de doyamıyorsunuz. Peki, nereler mi o sıra dışı yerler?

Birecik Baraj Gölü

Halfeti

Yılın her dönemi gezilebilen ve her mevsim ayrı bir güzelliğe bürünen Halfeti, Birecik Baraj Gölü’nün, daha doğrusu Fırat Nehri’nin suları altında kalmış çok eski bir yerleşim. Eski Halfeti’de suyun altına gömülmüş 14 köy bulunuyor. Yeni Halfeti ise eski yerleşimin 7 km ötesinde konumlanıyor. Şanlıurfa sınırları içinde bulunan ilçe ile Gaziantep arasındaki mesafe ortalama 100 km ve yolun büyük bir kısmını otobandan gidebiliyorsunuz.

Doğu turizminde ‘kayıp kent’ olarak anılan ve yöre halkının da ‘Fırat’ın gelini’ dediği Halfeti’nin tarihinin M.Ö 9. Yüzyılda başladığı sanılıyor. Şimdiki ismini Bizans döneminde alan bu mistik ilçe Yunanlılardan Araplara birçok farklı medeniyetin de izlerini taşıyor. Genel hali oldukça sessiz olan bölgenin bu dinginliği Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi' den de tescilli ve Halfeti 2013 yılından bu yana ülkemizin 11. sakin şehri. Dilerseniz Gaziantep’e yakın Yavuzeli’nden Halfeti yönüne doğru tekne turuna çıkıp eski yaşamların kalıntıları üzerinde bu sessizliği dinleyebiliyorsunuz. Tüm teknelerin uğradığı Savaşan Köyü’nde suyun altında kalan Ulu Cami’nin minaresi bu güzel turun en ilgi çeken noktası. 1807 yılında yapılmış caminin su yüzünde kalan tek minaresi Halfeti’nin de kapak yüzü ve ilçe en çok da bu fotoğraf karesiyle hatırlanıyor. Bu arada Halfeti’nin ülkemizde siyah gül yetiştiren tek yer olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Aslı kan kırmızı olan güllerin iplere dizilip güneşte kurutulmasıyla oluşan bu karalık sadece bu ilçeye özel ve mevsiminde giderseniz satın alabilirsiniz. Kıyıya demirlemiş yüzer restoranlarda oturmak isterseniz bölgeye has Şabut balığı ve haşhaş kebabını tadabilir; iki yakayı birbirine bağlayan asma köprüden sessizce maviliğe bakan boş yamaç evlerini izleyebilirsiniz.

Rumkale

Fırat Nehri’nin Merzimen Çayı ile birleştiği noktada, sarp bir kaya üzerinde yükselen Rumkale hakkında tarih boyunca süregelmiş birçok rivayet var. En bilineni ise Hristiyanlığın yeni yeni yayılmaya başladığı Roma döneminde Hz. İsa’nın Yohannes adındaki havarisinin Rumkale’ye geldiği, İncil’den bir parçayı da burada bir mağaraya sakladığı! Kalenin de bu dönemde yapıldığı söyleniyor.

Gaziantep Nizip ilçesi sınırlarında bulunan Rumkale ilk görüşte karadan kopuk bir ada gibi algılansa da, Birecik Barajı sularının altında kalmış Kamışlı Köyü’ne bağlanan bir yarımada. Merak uyandıran yedi burçlu kalın sur duvarlarının ardında ise yüzyıllardır doğa koşullarına direnerek ayakta kalmış Barşavma Manastırı ve Aziz Nersen Kilisesi’nin kalıntıları bulunuyor. Savaşan Köyü’nde suyun üzerinde yükselen tek minare gibi hüzünlü bir doğa manzarası vadeden kaleye şehir merkezine 70 km mesafedeki Yavuzeli’nin Kasaba Köyü’nden ya da Halfeti’den kalkan teknelerle ulaşabilirsiniz.

Rumkale

Dülük Antik Kenti

600 bin yıllık tarihiyle sadece ülkemizin değil, dünyanın da en eski 25 yerleşim yerinden biri Dülük Antik Kenti. Taş işlemeciliğinin acemilikten ustalığa dönüştüğü binlerce yıl görmüş bu kent,ilk matematik işlemlerinin yapıldığı kanıtlayan bulgularla da tarih içinde önemli bir yer teşkil ediyor.

Gaziantep kent merkezine yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta bulunan bu tarih şöleni bölge Kutsal Alan ve Antik Kent olarak ikiye ayrılıyor. Ve bir yandan Gaziantep Arkeoloji Müzesi ile Almanya Münster Üniversitesi’nin ortaklaşa yürüttüğü kazılar devam ederken, bir yandan da sokaklarında çocukların oynadığı, yaşlıların kahvede oturduğu geleneksel mahalle yaşamını sürdürüyor.

Kentin Keber Tepesi olarak bilinen yüksek kesimlerinde ise kayalara oyularak yapılmış oda mezarlardan oluşan ve içlerinden lahitler çıkarılan Nekropol bulunuyor. Keber Tepesi aynı zamanda Paleolitik döneme ait çakmaktaşı atölyeleri ve bu atölyelerden çıkan aletlerle antik kentin en çok buluntu veren yerlerinden. Tarihi İpek Yolu üzerindeki antik kenti gezerken mağara ve mezarlarda yaşam ve ölümü simgeleyen mitolojik tanrıların olduğu birçok taş kabartma sahne de göreceksiniz. Dülük Antik Kenti’ne Gaziantep merkezinden toplu taşımayla gidebileceğiniz gibi, aracınızla Yavuzeli yönünü takip edip, gişelerden önce Beylerbeyi köy yoluna girdiğinizde de ulaşabilirsiniz. Dülük Antik Kenti içinde yer alan Mitras Tapınağı’nın ayrı bir dünya ve ayrı bir değer olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

Dülük Antik Kenti

Mitras Tapınağı

1998 yılında keşfedilen Dülük Antik Kenti, çok eski çağlarda inanılan Mitras dininin Anadolu’da bilinen ilk yeraltı mabedine ev sahipliği yapıyor. Tapınağı gezmek isterseniz ışıklandırması ve yol düzenlemesiyle ziyaretlere hazır. Binlerce yıl öncesine uzanan mitolojik bir yolculuğa benzeyen bu tapınak keşfinde karşılaşacağınız kabartmalar ise hem sanat, hem din hem de tarih konusunda görebileceğiniz en eski resimler. İki salondan oluşan bu ilginç mabette Hititlerin tapındıkları baştanrı Teşup’a boğaların kurban edildiği kabartma sahneler oldukça ilgi çekerken, hayvan figürleri ve astrolojiyi simgeleyen takımyıldızlarda resmedilmiş.

Dülükbaba Ormanı

Gaziantep civarında esintili ağaç altı bir köşe, hamak kurabileceğiniz karşılıklı iki dal, gözünüze çalınan yemyeşil çimlik bir alan arıyorsanız en doğru adreslerden biri şehrin ilk mesire yeri olan Dülükbaba Ormanı. Gaziantep’in en yüksek konumunda bulunan, halkın ‘sahre’ adını verdiği yemekli kır gezilerinin en bilindik adresi de burası. Hazır Dülük Antik Kenti’nden bahsetmişken ve tarih severlere ‘mutlaka görün’ diye ısrar etmişken karaçam, sedir ve badem ağaçlarıyla donanmış bu ormana da uğramamazlık etmeyin. Ya da bir hafta sonu veya bir tatil rotası oluşturup doğa yürüyüşlerine, kamp ve pikniğe gidin. Gaziantep Şehitkamil Belediyesi’nin yaptığı peyzaj çalışmalarıyla huzur veren bir mesire alanına dönüştürülmüş ormanın içinde bungalov dinlenme alanlarının yanı sıra bir botanik göl de bulunuyor.

Dülükbaba Ormanı Gaziantep şehir merkezinin sadece 8 km uzağında yer alıyor ve yaklaşık 40 kilometrelik büyük bir alana yayılıyor. Dilerseniz kamp kurabiliyor, dilerseniz karavanınızla da konaklayabiliyorsunuz.