Renkli Örümcek Ağında: Berlin Metrosu Kullanım İncelikleri

Bu satırları okuyacakların büyük bir kısmının yaşı metrosuz Türkiye’yi hatırlar mı bilmem ama ben çok iyi hatırlayanlardanım. 30-35 sene önce İstanbul’da üniversite öğrencisiyken, modern anlamda toplu taşıma aracı sayılabilecek tek aracın kırmızı İETT otobüsleri -ve elbette troleybüsleri- olduğu günler. Dolmakalemlere ve güzel kağıtlardan yapılmış defterlere, ajandalara yeni yeni merak sarmaya başlamışım. Şu anda Türkiye’nin ve Fransa’nın sosyoloji alanındaki önemli akademisyenlerinden biri olan 35 yıllık sınıf arkadaşım -burada açık açık yazmam doğru olmaz ama kısaca öğrenci dayanışması diyebileceğim bir sebepten ötürü- gittiği yurtdışı seyahatinden dönerken benim için getirdiği hediye ajandanın arkasında görmüştüm ilk defa o renkli örümcek ağını. Üzerinde London Underground yazan haritayı dakikalarca inceleyerek mantığını çözmeye çalışmış ama bir türlü içinden çıkamamıştım. Onlarca farklı renkte daireler, yılankavi şekiller çizen hatlar birbirini kesiyor, küçük yuvarlak noktalar, elipsler, durak isimleri vs derken kafam iyice karışıyordu. Arkadaşım anlatsa da belki de hiç görmediğimden olacak nasıl kullanıldığını bir türlü anlayamıyordum ama vardığım tek sonuç: Metroya binmek için örümcek ağı şeklindeki bu haritayı kullanmak şart.

Hepsi nette var

Geçen hafta Avrupa’nın en eski ve etkin metro sisteminlerinden olan Berlin Metrosu’nda 14 yaşındaki kızıma metro sisteminin mantığını anlatırken yukarıdaki 35 yıllık hikaye ve o günkü cehaletim geldi aklıma. “Acaba günümüzde ilk defa yurtdışına çıkacak gençler de büyük Avrupa kentlerindeki metro sistemlerini kullanırken bu tür sıkıntılar yaşıyor mu?” dememe kalmadı, kızım aklımdan geçenleri okumuş olacak “hepsi nette var” diyerek söyleyeceklerimi ağzıma tıktı. Ama yılmadım. Konuyu kendisine sıkmadan özetlemeye çalışırken; “anlattıklarının çoğunu nette okumuştum ama ilginç bir iki şey de söyledin, kesin işime yarar, yazsana bunları” diyerek biraz gönlümü almak için, biraz da her şeyi bilirim havasındaki babayı baştan savmak için zekice bir strateji uyguladı.

Metro haritaları gelişmişlik göstergesi

Peşinen söyleyeyim; daha önce yurtdışına çıktıysanız ve bir Avrupa kentinde metro tecrübeniz olduysa yazının bundan sonrasını okuyarak vakit kaybetmeyin. “Canım ne var! Yurtdışına çıkmadık ama İstanbul’da da metro var” diyenlerdenseniz, sizin kaçışınız yok, o sayılmaz, yazının kalan kısmını okumanızda fayda var. Çünkü metro günümüzde büyük kentlerin olmazsa olmazı ama asıl önemlisi yaygınlığı ve etkinliği. Bunun göstergesi de metro haritaları. Yüz yılı aşkın bir süre, önce metroyu hayatına sokarak yaygın ve etkin şekilde kullanan bir kentle, modern kent anlayışı uygulamalarından uzak, çağı sonradan yakalamaya çalışan kentlerin metro haritaları karşılaştırıldığında en belirgin fark biri örümcek ağı şeklinde kentin en ücra köşelerine kadar yayılırken, diğeri üç aşağı beş yukarı aynı hat uzunluğuna sahip olsa da güzergahı düz bir çizgi gibi olup, arada sırada, sağa sola ayrılan ağaç dalı misali bağlantılardan ibarettir. Üzgünüm ki İstanbul metrosu -hayatı kolaylaştırmakla birlikte- ikinci türdeki kent metrolarına örnektir. Berlin metrosu ise atların çektiği bir metro olarak 1800’lü yıllarda hizmete açılmış, 1896-1902 yılları arasında elektrikli hale getirilmiş, geçirilen iki dünya savaşı, soğuk savaş ve bölünmüş bir kent tecrübesine rağmen gelişimini hiç durmadan sürdürmüş, tramvay ve otobüs ile de entegre edilmiş, 1943 yılında 737 milyon yolcu taşıyarak kırılması imkansız bir rekora imza atmış bir toplu taşıma sistemidir. Elbette kullanımı İstanbul metrosuna göre çok daha karışık olmakla birlikte temel esasları kavrandıktan sonra çok daha kolay, etkin, keyifli ve faydalıdır.


 

Avrupa’da yüzyıllardır oynanan bir strateji oyunu

Yurtdışına ilk defa çıkıyorsanız ve metro kullanacaksanız örümcek ağı şeklindeki bu rengarenk harita gözünüzü hiç korkutmasın. Ne de olsa siz TEOG’dan üniversite sınavına ne badireler atlatmış bir gençliksiniz. Bunun mu üstesinden gelemeyeceksiniz. Unutmayın, kenti oradan oraya, yerin altından -bazen de üstünden- kat ederken, o harita sizin en önemli yardımcınız olacak. Önce anlamaya çalışın. Bana sorarsanız Berlin başta olmak üzere Avrupa’nın metropollerinde seyahat etmek aslında bir strateji oyunundan ibaret. Amaç bulunduğunuz noktadan, ulaşmak istediğiniz başka bir noktaya onlarca seçenekten en hızlı veya size en uygun olanı seçmekten ve ulaşım stratejinizi belirlemekten ibaret.

Strateji oyununun enstrümanları

Bunu yaparken, temel enstrüman da elinizdeki bu karmaşık haritadır. İşe, harita üzerinde kaç raylı sistem var ilk önce bunu tespit ederek başlamak lazım. Berlin’de raylı sistem yeraltı (U-Bahn, mavi kare içinde beyaz U harfi ile gösterilir) ve yerüstü (S-Bahn, yeşil daire içinde beyaz S işareti ile gösterilir) olmak üzere iki çeşittir. S-Bahn’ın devamı şeklinde bir de bölgesel trenler (RE ve RB  harfi ile gösterilir) mevcut olup, bu yazıda S-Bahn olarak tanımlanacaktır. Bu üç tip raylı sistemin birbirine entegre olduğu da daima akılda tutulmalıdır. Daha basit bir ifade ile metro (U-Bahn), tramvay ve bölgesel tren (S-Bahn) olarak tanımlanır. Bir de şehirler ve ülkeler arasında hizmet veren trenler vardır ancak bunlar bu yazıya konu edilmeyecektir. Yalnız gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husus şudur: Berlin’in raylı sistemi oluşturulurken U-Bahn yeraltından, S-Bahn ise yerüstünde gidecek şekilde kurgulanmış olsa da günümüzde bu ayrım ortadan kalmış ve U-Bahn yerüstünde giderken, S-Bahn’da yer altında gidebilmekte. Burada işi biraz karmaşık hale getiren şey birden fazla U-Bahn (10 hat) ve S-Bahn (onlarca) hattı olmasıdır. Sayı olarak çok gibi görünse de, bu fazlalık aslında sizin ulaşımınızı kolaylaştıran ve hızlandıran bir alternatif olacak. Gerek U-Bahn, gerekse de S-Bahn hatlarının her biri ayırt edilebilmeyi kolaylaştırabilmek için farklı renkte gösterilmiş ve farklı şekilde numaralandırılmıştır. U-Bahn hatları U1, U2, U3, U4, U5, U55, U6, U7, U8, U9 şeklinde numaralandırılırken, S-Bahn hatları da S3, S5, S7, S75, RE1, RE2, RE3, RE4, RE5, RE66, RB22, RB72 şeklinde numaralandırılmıştır. Berlin’deki turistik bölgelerin neredeyse tamamına yakını U ve S olarak tanımlanan hatlarla ulaşılabilecek şekildedir. Dolayısıyla RE ve RB hatları turistlerden ziyade Berlinlilerce kullanılan ve kentin dış bölgelerine gitmeyi sağlayan hatlardır.

Stratejinizi belirleyin

Strateji oynuna başlarken önce bulunduğunuz durağı ve gitmek istediğiniz durağın ismini haritada bulun. Bineceğiniz duraktan geçen hattın rengini tespit edin. Bu hat gideceğiniz duraktan geçiyorsa hiçbir aktarma yapmadan hedeflediğiniz durağa ulaşabilirsiniz. Bu istisnai bir durumdur. Genelde birkaç aktarma yapmanız gerekecektir. Ancak telaş etmeyin. Doğru yöne giden trene binebildiğiniz sürece aktarma yapmak gözünüzü korkutmasın. Berlin raylı sisteminde merkezi bölgede ring seferi yapan iki hat (S41 ve S42) dışındaki tüm hatların sefere başladığı ve seferin bittiği farklı yönlerde ilk ve son duraklar vardır. Hatları kuzeyden güneye veya doğudan batıya veya tam tersi yönde giden hatlar olarak düşünün. Örnek vermek gerekirse Berlin Metrosu’nun 1902 yılında devreye giren ilk elektrikli metro hattı U1, Knie (hatta sonradan yapılan ekleme ile başlangıç noktası Knie değil, Uhlandstr olmuştur) ve Warschauer Str durakları arasında çalışır ve 12 duraktan oluşur. Berlin metrosunun alamet-i farikası sayılan sarı renkli tren ya hattın sol ucundaki Knie durağından, ya da sağ ucundaki Warschauer durağından sefere başlar. Sefere başladığı durağa göre gittiği yöndeki son durak trenin önündeki ışıklı levhada yazar. Yani tren Knie  (Uhlandstr) durağından sefere başlamışsa, gideceği yön Warschauer durağı veya Warschauer durağından sefere başlamışsa, gideceği yön Knie (Uhlandstr) durağıdır. Yapacağınız tek şey gideceğiniz durağın, bindiğiniz durak ile trenin o yöndeki son durağı arasında olup olmadığından emin olmanız. Durakta sadece ilgili hattın detaylarını gösteren yönlendirci levhalara bakarak, hangi duraktan gelip, hangi durağa giden trene binmeniz gerektiğine kolaylıkla karar verip, ilgili perona yönlenebilirsiniz. Bunu basitçe 1902 yılında hizmete giren ilk hattın krokisi üzerinde açıklamak gerekirse: diyelim ki Möckernbrücke durağından, Oranien Strasse durağına gideceksiniz. Binmeniz gereken trenin yönü Warschauer Brücke (hattın en sağ ucundaki) olmalıdır. Bunun içinde Möckernbrücke durağına girdiğiniz andan itibaren U1 Warschauer Brücke şeklindeki levhaları takip etmeniz yeterli olacaktır.

Aktarmalı yolculuklarda ise durum biraz daha karışık olmakla birlikte basit bir iki püf noktası ile konu tereyağından kıl çekercesine kolaylaştırabiliriz. Raylı sistem hatları yüzlerce noktada birbirini keser. Ancak, hatların birbirini kesmesi demek, her zaman o hattan diğer hatta aktarma yapılabileceği anlamına gelmez. Aktarma yapılabilecek kesişme noktaları daire, elips veya iki daireyi birbirine bağlayan bir koridor (renkli örümcek ağına bakınız) ile işaretlenmiştir. Daire ile işaretlendi ise kesişen iki hat arasında kolayca, elips ile işaretlenmişse kesişen iki veya daha fazla hat arasında kısa bir yürüme ile, iki daireyi birbirine bağlayan bir koridor ile işaretlenmiş ise de metro içinde -nadiren de metro dışına çıkarak, yakındaki durağa- hatırı sayılır bir yürüme ile aktarma yapılabileceğini gösterir. Kısaca aşağıdaki metro krokisi üzerinde örnekler ile açıklayalım:
 
1. Gene Möckernbrücke durağından U1 hattına binelim ve Uhlandstr yönünde hareket edelim. Trenimiz gittiğimiz yöndeki ilk durak olan Gleisdreieck durağına gelmeden hattımız kırmızı çift çizgi ile işaretli RE3, RE4, RE5, pembe renkli  S1 ve koyu yeşil ile işaretli S2 ve S25 S-Bahn hatlarıyla kesişse de bahsettiğimiz üç işaretten hiç birinin harita üzerinde işaretlenmemiş olması nedeniyle aktarma maksadıyla bu hatlara geçiş mümkün değildir. 

2. Gleisdreieck durağındaki daire işareti kırmızı renkli U2 hattına kolayca geçebileceğimizi gösterir. 
 
3. Nollendorfplatz durağındaki elips işareti ise kısa bir yürüme ile kırmızı renkli U2 hattına ve koyu yeşil ile işaretli U3 hattına kolayca geçebileceğimizi gösterir. 

Stratejimizi belirledik. Artık sıra geldi stratejilerimizi hayata geçirmeye, yani bilet alarak yolculuğa başlamaya.
 

Bilet fiyatları, çeşitleri ve püf noktaları

Biletler metro girişlerine yerleştirilmiş otomatlardan kolayca alınabilmekte. Kolayca diyorum zira Berlin’de Almanca dışında yaygın şekilde konuşulan ikinci dil Türkçe olduğu için makinaların tamamında Türkçe seçeneği yer alıyor. Bilet alma işlemini başlattığınız ilk adımda dili Türkçe olarak seçerseniz, işlem kolaylığı açısından kendinizi İstanbul metrosundaki kadar rahat hissedersiniz. Asıl zor olan, ne tür bilet alacağınıza karar vermek. Bunu da adım adım anlatmaya çalışayım:

1. Berlin şehri toplu taşıma için merkezden Berlin dışına doğru A, B ve C şeklinde 3 bölgeye (renkli örümcek ağına bakınız) ayrılmıştır. Elimizdeki örümcek ağı şeklindeki harita hangi durakların hangi bölgeye dahil olduğunu açıkça gösterir. Tercihinizi buna göre yapın. Tegel Havalimanı da dahil olmak üzere turistik bölgelerin neredeyse tamamına yakını A+B bölgesi (Potsdam ve Schönefeld Havalimanı’nı kapsamaz) içinde kalır. 

2. Biletler tek seferlik, 4 yolculuk bileti, ve günlük bilet olmak üzere başlıca 3 ana gruba ayrılır. Bir de başka biletler denilen özel durumlar için kullanılacak bilet seçenekleri vardır. Özel durumdan kast edilen bisikletle yapılan yolculuklar ve 5 kişiye kadar grupların bir arada seyahatlerinde kullanabilecekleri günlük küçük grup biletleridir. Size uygun bilet seçeneğini gideceğiniz bölgeye ve seyahat edeceğiniz süreye göre seçmeniz en doğrusudur. 

3. Tek seferlik biletler 2 saat boyunca geçerli olan ve sınırsız indi-bindi hakkı veren biletlerdir. Şayet A+B bölgesini kapsayacak bir bilet alırsanız bunun size maliyeti 2.70 euro olacaktır. 6 yaşına kadar olan çocuklar için seyahatler ücretsiz, 14 yaşına kadar olan çocuklar için ise indirimli bilet fiyatı 1.70 euro’dur. 

4. Gün içinde seçtiğiniz bölgede tek kişi için sınırsız seyahat imkanı veren günlük biletler ise gene A+B bölgesi için 7.00 euro, 7-14 yaş aralığındaki çocuklar için ise indirimli bilet fiyatı 4.70 euro’dur. 

5. Günlük biletler günün hangi saatinde alındığından bağımsız olarak sabah saat 03.00’e kadar sınırsız sayıda kullanılabilmektedir. 

6. Gün içinde seçtiğiniz bölgede 5 kişiye kadar, birlikte seyahat eden kişiler için sınırsız seyahat imkanı veren günlük biletler ise gene A+B bölgesi için 19.90 euro’dur. Bu biletler de günün hangi saatinden alındığından bağımsız olarak sabaha saat 03.00’e kadar sınırsız sayıda kullanılabilmektedir. 

7. Ne tür bir bilet alırsanız alın, bu biletler otobüsler dahil tüm toplu taşıma araçlarında ilave bir ücret ödemeden geçerlidir. Tek yapmanız gereken otobüslere binerken bileti şöföre ibraz etmeniz, hepsi bu. 

8. Biletler konusundaki en kritik husus, alınan biletin mutlak surette durak girişlerindeki okuyuculara okutularak aktif hale getirilmesidir. Bu yapılmadığı sürece biletiniz olsa dahi kontrollerde biletsiz muamelesi göreceğiniz akıldan çıkarılmamalı. 

9. Bilet makinaları 20 euro kadar kağıt para ve kredi kartı kabul etmekte. Ancak zaman zaman makinalar yabancı kredi kartları ile işlem yapılmasına müsade etmez. Hazırlıklı olup, her daim yanınızda nakit para da bulundurmak faydalı olacaktır. Diğer yandan kağıt paranız 20 euro’dan büyükse bilet alabileceğiniz diğer bir alternatif de metro duraklarında bulunan ve büyük bir kısmı Türkler tarafından işletilen bakkal benzeri dükkanlardır. Bilet fiyatları makinalardakinden farklı değildir. Hatta makina kullanımı konusunda sıkıntı yaşayacağınızı düşünüyorsanız bu bakkalları kullanmak pratiklik de sağlayacaktır. 

10. Berlin metrosunun Avrupa’daki diğer metrolardan farklı olarak göze çarpan en önemli özelliği işletmeci tarafından yolculara duyulan güvendir. Metro girişlerinde ve çıkışlarında Londra, Paris veya New York metrolarının aksine turnike bulunmaz, kesinlikle bilet kontrolü yapılmaz, elinizi kolunuzu sallayarak binip gidersiniz. Ancak bu durum “yırttık, ulaşımı bedavaya getirdik” şeklinde yorumlanıp, hiç kontrol olmadığı anlamına gelmemelidir. Zaman zaman metro duraktan ayrılmadan, tam kapılar kapanırken vagonun 3 kapısında birden içeri şimşek hızıyla eşzamanlı giren görevliler bilet kontrolu yapar. Biletsiz seyahat edenlere 40 euro ceza uygulanmakta. Cezanın parasal boyutu kaçak yolculuktan caydırmasa da, vereceği mahcubiyet bence yeteri kadar caydırıcı görünüyor. Kontrollerin sıklığı konusunda ipucu vermek için bu satırların yazarının 4 günlük seyahati sırasında 2 defa bu kontrollere şahit olduğunu söylemek sanırım yeterli olacaktır. 

11. Bu ceza uygulamasının herhangi bir sebepten dolayı haksız olduğunu düşünüyorsanız, olay yerine polis çağırılmasını talep etme hakkınız bulunmakla birlikte, polisin olay yerine gelmesi ile haksızlığınız kesinleşirse konu mahkeme safhasına devşirilerek iş kabahatten çıkıp, suç evresine geçecektir. Suçlu bulunmanız halinde ise inanın ceza 40 euro’dan çok daha ağır olacaktır. 

12. Dilini bilmediğiniz kentlerde metro duraklarının isimlerini akılda tutmak -özellikle Paris metrosunda- son derece güçtür. Ancak, bu durum Berlin metrosunda Almanca bilmeseniz de diğer kentlere göre daha kolaydır. Çünkü durak isimleri genelde bulundukları meydan ve cadde isimleri ile veya tarihi kişilerin isimleriyle anılır. Biraz tarih bilgisi, birkaç tane de Almanca kelime bilmek durakları kolayca hatırlamanıza yardımcı olacaktır. Bilinmesi gereken kelimeler meydan anlamına gelen “platz” ve cadde anlamına gelen “strasse” veya kısaltması olan str den ibarettir. Durak isimleri demişken Berlin metrosunda özellikle eski hatlardaki durak isimlerinin tarihi bir hikayesi olduğunun altını bir kez daha çizmek lazım. Özellikle Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra Doğu ve Batı Berlin metro hatlarının birleştirilmesi hususunda önemli çalışmalar yapılırken durak isimlerinin taşıdığı tarihi önemin korunması yoluna gidilmiştir.

Diyeceksiniz ki nereden biliyorsun? Bu konuda 2005 yılında Estonyalı grafik tasarımcısı Anton Koovit U8 hattı üzerindeki durak isimleri hakkında kapsamlı bir çalışma yapmış ve bunu kişisel web sayfasında yayımlamıştır. Bu çalışmaya göre Berlin’deki metro durak isimleri ve bunların yazılı olduğu isim levhaları aslında kentin tarihinde de bir yolculuk anlamına gelmektedir. Koovit’in yaptığı çalışma göstermiştir ki durak isimleri yazılırken kullanılan yazı karakterleri Nazilerin seçtiği Gotik yazı tipinden, 70'lerin sonlarındaki Retro harflere, günümüzün yeni yazı karakterlerinden Neuzeit Grotesk ve Wiener Rundblock yazı karakterlerine kadar onlarca farklı tarzdan oluşmaktadır. Ve her birinin ayrı bir tarihi hikayesi vardır. Londra Metrosu’nda 1916 yılından beri metro durak isim levhalarında geleneksel bir yaklaşımla New Johnston yazı tipi kullanılmakta olduğu düşünülürse Berlin Metrosu’nun emsallerine göre ne kadar renkli ve ilgi çekici olduğu aşikardır. Her ne kadar Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra açılan yeni duraklarda günümüz standart yazı karakterleri kullanılsa da bazı metro duraklarının hayalet istasyon adıyla anılması ve U8 hattı üzerindeki Pankstrasse durağının 1977’de Doğu Alman hükümeti tarafından nükleer savaş sığınağı haline dönüştürüldüğünü söylersem sadece bu özelliklerinden dolayı bile Berlin metrosu ile seyahat etmek başlı başına turistik bir aktivite olarak görülebilir. 


 

Son notlar

Yazdıklarım size karışık gelse bile gözünüz korkmasın. Berlin metrosu Avrupa metropollerindeki ve New York’taki metrolara göre hem çok daha sakin ve düzenli hem de mesai saatlerinde bile birçok Avrupa kentindekinden daha tenhadır. Telaş etmeyin, bir metroyu kaçırmanız halinde bir sonrakini yakalamanız hafta içi 3-5, hafta sonu da taş çatlasın size 8-10 dakika kaybettirecektir. Onun için metro içinde deli dana gibi koşturmaya gerek olmadığı gibi “aman kaçıyor“ deyip, gideceği yönden emin olmadığınız vagondan kendinizi içeri atmayın. Yanlış yön, bir sonrakini beklemekten çok daha fazla vakit kaybettirecektir size. Yalnız unutulmaması gereken bir husus da aktarmalarda çoğu zaman hatırı sayılır mesafeler yürünmesi gerektiği. Metroya in-çık, aktarmadan aktarmaya dakikalarca yürümek yerine, güzel havalarda kısa mesafedeki durağa sokakta yürüyerek gitmek daha cazip gelebilir.
 
Ne olursa olsun göz korkutan bu renkli örümcek ağının çalışma esaslarını çözmeniz, yukarıdaki ipuçlarının yardımı ve yarım saatlik bir denemeyle mükemmel bir tecrübeye ve hatıraya dönüşecektir.

Oğuz Otay

Yazar Hakkında

Oğuz Otay

Seyahat için doğmuş olmasından mıdır bilinmez kırkı çıkar çıkmaz Diyarbakır havaalanından uçağa binerek ilk seyahatini yaptı. Çocukluk yıllarında ailesinin görevi gereği spor kafileleri ile birlikt