Priştine, Kosova’nın başkentidir. Kosova, 2008 yılında Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan etmiştir. Priştine Kosova’nın en gelişmiş ve en kalabalık şehridir. Tüm Kosova’da olduğu gibi Priştine’de de hem Sırpça hem Arnavutça konuşulur. Çok az kişi İngilizce bilir. Priştine, Belgrad, Üsküp, Tiran gibi diğer Balkan başkentlerine hem karayolu hem demiryoluyla bağlıdır ve bu şehirlerin arasındaki mesafe oldukça kısadır. Priştine’nin kardeş şehirleri Ankara ve Tiran’dır. 2009 yılından beri Kosova IMF’nin yardım fonundan yararlanmaktadır. Kosova’nın en çok ticaret yaptığı ülkeler Balkan ülkeleri, ABD ve Türkiye’dir.
Priştine’nin beşeri tarihi MÖ 2. yüzyıla dayanır ancak şehir için ilk dönüm noktasının MS 518 yılındaki deprem olduğunu ve bu yüzden Doğu Roma İmparatoru 1. Justinianus’un şehri baştan aşağı inşa etmesi olduğunu söyleyebiliriz. İmparator bu şehrin adını “Justiniana Secunda” koyar. MS 6. yüzyılda Slavlar Balkanların büyük kısmını ele geçirir, Priştine’yi de işgal ederler. Tam 800 sene Kosova, Sırp Krallığı içinde kalır. Batı Avrupa ile Asya’nın ortasında bulunan bir konuma sahip olması nedeniyle Priştine ticaret için önem arz eder. Üstelik çinko, gümüş gibi madenler Priştine’deki dağlardan (özellikle Kopaonik Dağları’ndan) çıkmaktadır. Birkaç yüzyıl içinde burası önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelir.
1389’da Osmanlıların Kosova Savaşı ile Kosova’yı ele geçirmelerine kadar Sırpların hâkimiyeti sürer. Ancak Kosova ve Sırbistan 1389’dan 1912’ye kadar Osmanlının kontrolünde kalır. Yüzyıllar içinde, Arnavutlar ve Kosovalılar sayesinde Priştine’deki Müslüman nüfusu Hristiyan Sırp nüfusuna ağır basmaya başlar. 1912 yılının ağustos ayında Osmanlılara karşı ilk ayaklananlar Arnavutlar olsa da sadece 1 ay sonra yani eylül ayında Priştine’yi Sırplar ele geçirir ve 1918’de kurulacak Yugoslavya Krallığı’nın ilk tohumları atılır. Bu krallık, günümüzdeki 7 balkan ülkesinin (Bosna-Hersek, Hırvatistan, Kosova, Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Slovenya) sınırlarını kapsayacaktır.
2. Dünya Savaşı esnasında tüm Balkanları olduğu gibi Priştine’yi de işgal eden Naziler şehirdeki Musevileri Almanya’nın farklı şehirlerine götürür ve Museviler orada infaz edilirler. Priştine’nin nüfusu böylelikle 9.500’e düşmüştür. 1946 yılında ülkenin adı “Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti” olarak değiştirilir ve 1990 yılına kadar sosyalizmle yönetilir. Sovyet Rusya’da komünizmin çöktüğü 1990 yılından itibaren Yugoslavya’yı oluşturan halklar teker teker bağımsızlıklarını ilan ederler. 1999 yılında bazı Priştineli Arnavutlar şehri gönüllü olarak terk etmiş ve Arnavutluk’a gitmişlerdir. Ancak Sırplar Kosova’yı terk etmek zorunda kalmıştır. 6 Balkan ülkesinden sonra nihayet yedinci ülke olarak Kosova da 2008 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. 2017 yılı itibariyle Türkiye dâhil tam 114 ülke Kosova’yı bağımsız bir cumhuriyet olarak resmen tanımaktadır. Rusya, Sırbistan, Meksika, Arjantin, Çin, Hindistan, İspanya, İran Kosova’yı tanımayan ülkelerden birkaçıdır. Kosova Savaşı sona erdiğinde özellikle Priştine artık tanınmaz hale gelmişti fakat Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve ABD yardımıyla ülke yaralarını sarmaya başladı. Nitekim bu ülke ve kurumların iç savaş sırasında da Kosova’ya desteği olmuştur. Öyle ki Bill Clinton hükümeti sırasında yaşanan savaşın ardından birçok Kosovalı oğluna “Klinton” ismini vermiştir.
Avrupa içinde en genç nüfusa sahip ülke Kosova’dır. Nüfusun %70’i 35 yaş altındadır. Yıllarca önce Yugoslavya’nın sonra Sırbistan’ın kontrolünde kalan Kosova 17 Şubat 2008 tarihinden bu yana bağımsız bir cumhuriyettir ve bağımsızlık ilanından sonra başkent Priştine eğitimden turizme, sanayiden şehrin altyapısına kadar birçok alanda gelişme kaydetmiştir. Bu gelişme ve kalkınma projeleri Birleşmiş Milletler, ABD ve Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir. Ancak maalesef Kosova’da çalışma çağındaki nüfusun %40’ı işsizdir. Kosova Avrupa Birliği üyesi değildir ancak euro bölgesi içindedir ve para birimi eurodur. Kosova kendine ne kadar modern bir yüz kazandırmaya çalışsa da hala başkenti Priştine’de yüzlerce yıl geçmişin izleri görülür. Örneğin hem komünist rejimden kalan binaları hem Osmanlı mimarisini hem Hristiyan ibadethanelerini hem de iç savaşın izlerini gözlemleyebilirsiniz. Priştine’de internet maalesef hala kısıtlı olarak kullanılabilmektedir.
Priştine’de kendinizi ülkenizden uzakta hissetmeyeceksiniz. Priştine’nin sokaklarında göreceğiniz mimarî, Türkiye ile olan ortak geçmiş, Türkiye’deki birçok Balkan göçmeninin Priştine’de akrabası olduğunu bilmek, esnafla konuşurken Türk olduğunuzu söyleyince göreceğiniz muamele içinizi ısıtacak ve orada yiyeceğiniz yemekler ve tadacağınız içecekler sizi adeta evinizdeymişsiniz gibi hissettirecek. Ancak diğer yandan Priştine’de farklı bir kültür de göreceksiniz. Bu farklılıklar size hem uzak hem yakın bir Avrupa şehrinde olduğunuzu fark ettirecek. Priştine’de bazı detaylar size hem tanıdık gelirken hem de yabancı gelecek. İşte bu yüzden Priştine seyahati sizin için özel ve eşsiz bir deneyim olacak.
Tanıtım Videosu: https://www.youtube.com/watch?v=hkqPHRa5Dy4#