Karadeniz turu 4-5 günde tamamlanacak bir tur değildir. Çok meşakkatli bir doğa turudur. Süre ne kadar uzun olursa, doğayla o kadar güzel vakit geçirme şansınız olur. Hepsinden biraz biraz görerek bölgeyi tanıma fırsatım oldu. Dar bir kıyı şeridi ve hemen dibinden yükselen tepelerin sonunda sıra dağlar sahil boyunca devam eder. Eğer dağlar ne kadar denize uzak ise şehir o kadar büyük oluyor.
Samsun Atatürk Heykeli
İlk durağım Samsun’da, Bandırma Vapuru ve Atatürk Heykeli önünde kısa bir mola verdik. Vapur aslına sadık kalınarak yapılmıştır. Manevi değer büyük olan bu vapurun içinde Atatürk’ün el yazısıyla yazdığı belgeler ve bazı kıyafetleri yer alıyor.
Samsun İlkadım ilçesinde yer alan Atatürk Parkı'nda Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel'in 1927 yılında yaptığı heykel yer alır. Bronzdan yapılmış 8,5 yüksekliğindeki heykelin çevresinde hemen sizinle fotoğrafları çıktı olarak paylaşan fotoğrafçılar yer alır. Yakın mesafede çok meşhur pideci bulamadık. Ama zaten Samsun’da olduğumuz için çok da yer aramadan Öz Terme Pidecisi'ne daldık ve memnun olduk.
Ordu - Boztepe
Buradan kısaca Ordu’nun derelerine değil tepelerine geçtik. Boztepe’ye çıkıp teleferiğin yakındaki geniş alandan şehri avuçlarımızın içinde aldık. Stadyum dahi ufacık gözüküyordu. Teleferiğe binememenin acısı hala içimde saklıdır. Tatilimde şöyle ilginç bir şey yaşadım; fındık için Giresun, çay için Rize iken ben fındık alışverişimi Ordu’dan çay alışverişimi Giresun’dan yaptım. İkisinden de memnun kaldım. Özellikle tarçınlı fındığı mutlaka deneyin.
Sahil şeridini takip ettiğinizde Ordu ve Giresun şehirlerinin havalimanı olarak 2015 yılında hizmete açılacak ORGİ Havalimanı denizin üstünde sizi selamlar. Deniz doldurularak yapılan havalimanı dünyanın 3’üncü, Avrupa ve Türkiye’nin bu konuda ilki olma özelliğini taşıyor.
Kapalı bir havada dalgalar "t" şeklindeki dalgakıranlara vururken Giresun’a vardığımda "Çok yaşadık, siz de görün" diyen ak sakallı amca tabelası bizi nöbette bekliyordu. Türkiye’nin en uzun yaşayan insanlarının bu bölgeden çıktığını biliyordum. Acaba neden böyle? Yayla havası, bal, tereyağ, çay, fındık… Kıyıdan araç ile giderken şirin bir ada gözüme rastladı. Giresun Adası diye bilinen ufak ada için çeşitli efsaneler bulunuyor. Yolculuğuma devam ederken Tirebolu Çay fabrikasına uğradık. Butik üretim yapan bu fabrika çayda çok iddialıydı. Alanı gezerken kısa bir bilgilendirme aldık. İyi çayın nasıl içildiğini kendilerinden dinledik:
- Demlik porselen, bakır veya camdan olmalıdır. Asla çelik olmamalıdır.
- Kesinlikle musluk suyu kullanmayın.
- Çayı demliğe koymadan demliğe su ekleyin. Eğer önce çay koyuyorsanız da suyu üzerine akıtmayın. Kenardan sabit bir noktadan süzün.
- Son olarak da bölgedeki gözlemim; kimsenin süzgeç kullanmadığı yönünde. Her çayda çöpleri görürsünüz.
Karadeniz’de araçla kıyı şeridi boyunca uzun yol kat ettim. Volkan Konak ve Kazım Koyuncu dinlerken çay dolu yamaçlara baktım. Arkasındaki tepeleri düşündüm. Bazen vadilerin arasından gelen ırmaklara gözüm daldı. Yönümü Karadeniz’e çevirdim. Yağmur yağdı, tepeler çıktım kar bastırdı ama ertesi günü güneşli havada mısır ekmeğim ve mıhlamamla huzur dolu kahvaltımı yaptım. Yoruldum, gördüm ve gezdim… Ey gidi Karadeniz!