İlk olarak söylemek gerekir ki tur şirketleri Siena’yı standart tur programlarına dahil etmiyorlar, birkaç görülecek yer daha ekleyerek bir ekstra tur programı çıkarıyorlar. Tavsiyem sadece Siena için bile bu ekstra tura katılmanız. İtalya’nın birçok yerinde Orta Çağ kasabaları göreceksiniz ama Siena kadar büyük bir Orta Çağ şehri göremeyeceksiniz.
Siena aslında İtalya’nın özellikle bankacılık sektörü konusunda önde gelen şehirlerinden birisi. İtalya haritası o kadar enteresan ki Siena’nın tam olarak hangi yönde olduğunu söylemek zor. Kuzeye yakın ve batıda olduğunu söyleyebiliriz ama coğrafi olarak Toscana Bölgesi’nde yer aldığını söylememiz yeterli olacaktır. Siena’yı basketbolseverler Ergin Ataman ve Mirsad Türkcan sayesinde tanımışlardır, tavsiyem muhakkak görmeleri de gerekiyor. Bizim için önemli olan; Siena’nın bankacılığı ya da basketboldaki başarıları değil, Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan tarihi şehir merkezi.
İtalya’nın hemen hemen her yerinde görebileceğiniz, muntazam düzendeki tahta pencere panjurlarını Siena’da da göreceksiniz. Yan yana dizilen, genellikle 3-4 katlı binalar İstanbul’daki arka sokakları andırsa da sokaklarının temizliği Avrupa’da olduğunuzu, genişliği ise yüzyıllar önce bile şehir bilincinin var olduğunu gösteriyor.
Siena’nın en ilgi çekici özelliklerinden birisi detarihi Palio yarışlarının yapılması. Siena merkezinde bu yarışlara katılan 17 semt-mahalle var. Bu mahalleler yüzyıllardan beri, bir tür at yarışı olan Palio ile yatıp kalkıyorlar. Her bir semtin bayrağı ve sembolü var. Bu semboller genellikle hayvan figürleri oluyor. Buradaki mahalle kültürü tam anlamıyla fanatizm. Çünkü herkesin doğuştan edindikleri mahallelilik hakları var. Mesela Bruco mahallesinde doğduysanız otomatik olarak buranın sembolü olan Tırtıl oluyorsunuz, gidip rakip Aquila semtini tutamıyorsunuz. Çünkü Aquilalılar sizin bir kartal olmanıza müsade etmiyor. Tek şansınız annenizin ailesine katılmak ama bu da hoş karşılanan bir durum değil yani bildiğiniz Game of Thrones durumu.
Şehrin tam merkezi sayılan, Palio yarışlarının yapıldığı Piazza Del Campo meydanına doğru ilerlerken yolların daraldığını ve her köşeden sallanan semt bayraklarını fark ediyorsunuz. Meydana geldiğinizde ise Palazzo Pubblico ve Mangia Kulesi’nin ihtişamı sizi karşılıyor. Meydana doğru ilerlerken birşeylerin farklı olduğunu anlıyorsunuz, yapılan yarışları izleyebilmek için meydan eğimli yapılmış. Yarışların yapıldığı tarihlerde binlerce turist buraya akın ediyormuş. İğne atsan yere düşmez misali. Ayrıca meydandaki tüm evlerin balkon ve çatıları paralel tribün oluyor ve ev sahipleri tarafından bilet kesiliyormuş. Yarış olmayan dönemde ise civardaki kafelerden birine ya da bir kaldırım taşına oturup bu güzel meydanın tadını çıkartıyoruz.
Şehirde tam anlamıyla kahverengi tonu hakim. Sanırım kahverengi olmayan tek yapı Duomo. İtalya’nın hemen hemen her şehrinde büyük bir Duomo görmek mümkün. Bana sorarsanız Siena’ya, Floransa’daki Duomo’nun benzerini yapmışlar. Tek başına bakıldığı zaman muazzam bir yapı ama iş şehirle bütünleştirmeye gelince, genel anlamda beyaz olduğu için maalesef beğenemiyorsunuz.
Siena ve Palio’nun sadece Fiat modelleri olmadığını görmek enteresan. Siena şehri hem yapı olarak hem de geleneksel tarihi olarak görülmesi, gezilmesi, bilinmesi gereken bir şehir. Büyük ihtimalle ekstra tur kapsamında gezeceksiniz ve birkaç saatlik vaktiniz olacak ama kesinlikle unutamayacağınız bir deneyim olacak.