Gül şehri Isparta… Türkiye’nin en önemli turizm noktalarından Antalya’ya 160 km uzaklıkta olan Isparta aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de memleketi. Haliyle şehirde onun ismini taşıyan bir üniversite ve bir de havalimanı var.
Dünya üzerindeki toplam gül üretiminin %65’i Isparta'da yapılıyormuş. Ancak bu bahsedilen oran bana biraz yüksek geldi. Isparta halı ve kilimleriyle de meşhur ama gül ve gül ürünleri üretimiyle Türkiye'de daha fazla bilinir durumda.
Kuyucak Köyü Lavanta Tarlaları
İlk durağımız Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak Köyü. Lavanta tarlası denilince akla ilk gelen yer Fransa’nın Provence bölgesidir. Fakat Kuyucak Köyü de Provence'ın tahtına ortak olmuş durumdadır.
Yeri geldiğinde çamaşırlarımıza, yeri geldiğinde evimize güzel kokular saçan lavanta, ballıbabagiller familyasından olan bir Akdeniz bitkisidir. 20’nin üstünde çeşidi olan lavanta Akdeniz ikliminde yetişir. Çiçek özünden yağlar elde ediliyor. Türkiye’ye has endemik bitkilerden birisi.
Lavanta çiçeğinden elde edilen yağlar kozmetik ürünleri ve parfüm yapımında kullanılıyor. Diğer bir özelliği de uyku bozukluğuna iyi gelmesiymiş. Kokusundan dolayı rahatlatıcı bir özelliği varmış. Yeşil haldeyken bile kokusu geliyor. Olgunlaşmaya başladığında rengi morlaşıp, yaprakları açıyor. Tam olgunlaşma zamanı temmuz-ağustos aylarıymış.
Kuyucak'ta bir mekanda köy kahvaltısı yaptığımız esnada fotoğraflama imkanı bulduk henüz olgunlaşmamış lavantaları.
Isparta'da Gül Hasadı
Gül için hasat zamanı başlamıştı. Gül Birliği denilen, gül suyu üretiminde öncü firmanın yetkilisi olan beyefendi hasadın nasıl yapıldığını gösterdi. Rosa damascena adı verilen gül cinsi, dünyada yapraklarında yağ olan tek gülmüş. Yaprakları çok ince ve toplanmazlarsa yere serilirmiş. O kadar kıymetli bir gül yani... Diğerleri de “rose” adı verilen gül cinsi.
Hasadı öğrendikten ve Beyefendi'den reçel tarifi aldıktan sonra yine Gül Birliği'ne ait olan gül yağı ve gül suyu tesisine doğru yol alıyoruz. Fabrikaya girer girmez gül kokusu sarıyor etrafı. Koca koca kazanlar var. İmbik adı verilen kazanda gül yağı ve gül suyu üretimi yapılıyor. 30 kg yaprak, 90 kg su ile karıştırılarak alttan ateş ile yakılıyor. 2 saat kaynayınca oluşan buhar, kazanın ucundaki borudan soğuk suya karışarak yoğuşma yapılıyor. Daha sonra ön tarafta damıtma usulüyle biriktiriliyor. Altta kalan maya (bizim tabirimizle gül suyu), üstte kalan ise gül yağı. 4 ton gülden 1 kg yağ çıkıyormuş.
Eğirdir Gölü ve Çevresi Gezilecek Yerler
Sonraki durağımız Isparta’nın bir diğer ilçesi Eğirdir. Son derece turistik bir ilçe. Bu arada, Eğirdir elmalarıyla meşhurmuş. Bu nedenle göl kenarında sembolik bir elma var.
Hızır Bey Cami
Eğirdir’de ilk durağımız Hızır Bey Cami. Anadolu Beylikleri döneminden kalan bir eser. 13. yüzyıl itibariyle yapılmış olan Cami, halen daha dimdik ayaktadır. Cami kısmında herhangi bir minare yok. Sol tarafında bulunan Dündar Bey Medresesi ile kompleks olarak inşa edilmiş. Avluda kemerli bir kapı, kapının ortasında da ince, gri renkli bir taş bulunuyor. O taş, kilit taşı. Taş çıkarıldığında kapı çöker. Burada klasik Selçuklu mimarisi göze çarpmaktadır.
Eğirdir Gölü
Şimdi sıra kente güzelliğini veren gölü görmeye geldi. Göller Yöresi'nin en büyük, Türkiye’nin 4. büyük gölüdür. ''Yedi renkli göl'' olarak da bilinir. En derin noktası 16 metre olup, kıyı uzunluğu 50 km ve genişliği 3-15 km arasındadır.
Kanlıpınar ve Kocapınar Eğirdir Gölü'nü besleyen pınarlar. 1996 yılında milli parklar idaresinin yönetimine geçen göl, sit alanı ilan edilmiştir. Gölde bir de Altınkum Plajı var ama çok sığ. Yerin altından geçen bir kanal vasıtasıyla 20 km ilerideki Kovada Gölü beslenmektedir.
Eğirdir Seyir Terası mükemmel bir manzaraya sahip. Kahvemi içerken bir yandan da büyülü manzarayı seyrettim. Gölün kenarında ince bir ada var ki... Yerleşim alanı olarak da kullanılan bu adanın adı Yeşil Ada. Göl ile Yeşil Ada arasında ise bir zamanlar Belediye tarafından Atatürk’e armağan edilen Can Adası bulunuyor.
Davraz Kayak Merkezi
Gölün arkasında bulunan Davraz Tepesi kışın kayak merkezi olarak kullanılıyor.
Eğirdir Kalesi
Eğirdir Kalesi'nin ise yapılış zamanı bilinmemekle birlikte M.Ö. 4. yüzyılda inşa edildiği sanılmaktadır.
Kemik Hastanesi
Eğirdir’de 1952 yılında açılan hastane, Türkiye’de açılan ilk kemik hastanesiymiş.
Kovada Gölü
Bir başka güzellik de Kovada Gölü. Göle inmeden önce milli park statüsündeki ziyaretçi merkezine gidiyoruz. Burası aynı zamanda bir hayvan müzesi. Hayvanların ölmüş bedenleri dondurulmuş halde sergileniyor. Görevliden aldığımız bilgiye göre sadece ayı Kars’tan gelmiş. Kars’ta bir tırın çarpması sonucu ölmüş, diğer hayvanlar çevredenmiş.
Sonrasında da Müze'nin yanındaki patika yoldan 5-6 dakikalık bir yürüyüş sonrası göl alanına ulaşılıyor. Göl'deki su fazlalıkları civardaki köyler için de enerji üretiminde kullanılıyormuş. Dediğim gibi Eğirdir Gölü altından gelen sularla besleniyor. İlk bakışta sığ bir göl olarak görünüyor. Üzerlerinde sazlıklar ve yapraklar var. Doğa harikası bir yer...
Göl civarında da çok fazla ağaç türü ve bitkiler var. Bunlardan biri de pelit meyvesi. Ağaç sincabının yediği bu meyvenin kahvesi de yapılıyor ama Türkiye’de çok yaygın değil.
Yazılı Kanyon Tabiat Parkı
Sonraki durağımız da Isparta Sütçüler mevkinde bulunan Yazılı Kanyon Tabiat Parkı.
Yazılı denmesinin nedeni Hierapolis'te (Pamukkale) köle olarak dünyaya gelen ve özgürleştikten sonra ‘Hür İnsan’ şiiriyle bilinen önemli bir filozof Epiktetos’un kaya üzerine yazdığı şiirdir.
Kanyon girişi piknik alanı olarak kullanılıyor. Göksu Nehri'ni solumuza alarak yürüyüşe başlıyoruz. İki tane köprü var Kanyon'da. 2. köprüyü geçince Kral Yolu denilen yolda bir kayanın üstünde yazılı bulunuyor şiir. Türkçe tercümesi de yer alıyor hemen yanında.
Kayanın ortasında bulunan pencereye benzeyen delik mumluk. Tam ortada bir masa kurulu, İsa’yı temsil eden ekmek ve İsa’nın kanını temsil eden şarap mevcut. Ekmeği şaraba banarak İsa’yı anarlarmış. Yerleşimin bu kadar üst kısımda olmasının nedeni de hem Tanrı’ya yakın olma hem de inzivaya çekilmekmiş.
Yürüyüş yapıp fotoğraflarımızı çektikten sonra aynı yolu yürüyüp tekrar Isparta’ya dönüyoruz. Şehir merkezinde Süleyman Demirel’in anıtı var.
Her noktası gül kokuyor gül şehrinin. Gül ürünleri satan mağazalar var. Şampuan, krem, sabun, kolonya, parfüm hatta gül kokulu tespih bile var. Ve dondurma... Çok farklı markalarda var ama benim tavsiyem İrfando markası. Maraşlı İrfan Usta’nın kurduğu bir marka zincirinde gül aromalı ve lavanta aromalı dondurma denedik. Fiyatı da gayet uygun.