Son dönemlerde her yerde mor renkli fotoğrafları görür oldunuz değil mi? Malum lavanta sezonu bitmeden herkesin bir fotoğrafı olmalı :).
Biz bundan 5 - 6 sene önce Tuğçe ile ilk kez, Fransa’nın Provence Bölgesi’nde Luberon köylerini ziyaret ettiğimiz sırada devasa lavanta bahçelerini görmüş ve hayran kalmıştık. Bu sene Kuyucak’a giderken açıkçası bu kadar geniş lavanta bahçeleriyle karşılaşmayı beklemiyorduk. O nedenle bu bizim için büyük bir sürpriz oldu.
Isparta’yı son birkaç seneye kadar hepimiz gülüyle bilirdik. İlkokuldan itibaren hangi ilimiz nesiyle meşhur konusunda Isparta’nın gülü hepimizin aklında yer etmişti ancak son yıllarda Isparta ve meşhur mor lavantalarının ünü gülünkini geçti desek yeridir. En azından turizm anlamında.
Peki, Keçiborlu’da, özellikle de Kuyucak’ta lavanta ekimi neden ve nasıl başladı?
Bundan yaklaşık 30 sene kadar önce çevredeki kuraklığı hisseden ileri görüşlü köylülerin bir kısmı fazla suya ihtiyaç duymayan lavantaları, kendi tarlaları boş kalmasın diye ekiyorlar. İşte o dönemde ekilen ilk lavanta fidelerinin kapladığı alan günümüzde 3.000 hektarı geçmiş durumda.
Lavanta Kokulu Köy
Lavantaların bulunduğu bölgeye ve yüksekliğe göre renkleri ile hasat dönemleri değişiklik gösteriyor. Mesela biz ilk olarak Lavanta Kokulu Köy olarak bilinen bölgeye gittik. Neredeyse iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık. Herkes bu lavantaları kaçırmamak için fotoğraf çekmeye gelmiş. Burada Lavanta Diyarı’ndan Hüseyin ve küçük kardeşi sevimli Alperen’le tanıştık. Hüseyin oldukça girişimci bir genç. Ailesiyle birlikte bu lavanta işini büyütmeye kararlı. Bizi traktörle aldı ve daha yukarıda olan ve Yayla 1 olarak bilinen lavanta tarlasına götürdü. Burası diğer bölgeye oranla daha tenha olduğu için hem rahat rahat gezinme, hem de arka planında boş tarlalar olan fotoğraflar çekme şansı bulduk.
Renk nefis, lavanta öbekleri kocaman. Her biri ekileli 30 seneyi geçmiş. Lavanta öbeklerinin üzerinde vızır vızır dolaşan arılar bal yapma derdinde. Bir de tam akşamüstü saatlerde gittiğimiz için renk daha da güzel ve etkileyici. Uçsuz bucaksız uzanan lavanta tarlaları sonsuzluk hissi veriyor.
Biz de tabii bunu fırsat bilerek pek çok fotoğraf çektik. Peki sizce bu lavanta rengi gerçek mi yoksa bu fotoğrafta photoshop hilesi mi var? İşte buna benzer bir paylaşımı Instagramhesabımızdan da yapmıştık. En çok beğenilen fotoğraf da moru en güzel görünen fotoğraf olmuştu.
Lavanta fotoğraflarının son dönemde gösterdiği sosyal medya performansı yadsınamaz. Bu yüzden Instagram’da bolca mor rengi coşturulmuş fotoğraf da görmeniz olası. Ancak bu gördüğünüz renk farklılıklarının tek nedeni de bu değil.
Çünkü gerek Isparta’da, gerekse Burdur’da lavantanın çeşitleri var. Yağ verimi daha yüksek olan ancak güzel fotoğraf vermeyen cinsin yanı sıra endüstriyel değeri diğerine göre daha düşük olan ancak mosmor canlı rengiyle estetiği daha güçlü bir türü de var. Yani bir nevi “Instagram lavantası”.
Yalnızca cins farklılığı da değil. Bu bölgeye geldiğinizde bulunduğunuz rakıma veya bitkinin konumuna, hatta yaşına göre lavantaların görünümleri büyük farklılık gösterebiliyor.
Bize bölgeyi gezdiren Hüseyin’in kardeşi Alperen komik bir çocuk. Başlıyor anlatmaya. “Bizimkiler burayı yaparken kimse inanmadı, babama “Deli misin?” demişler. Ama şimdi tüm köy gördü ve herkes lavanta ekmeye başladı”. İşte küçücük çocuk böyle güzel özetledi tüm olayı.
Lavanta'dan yapılan ürünler ziyaretçiler arasında büyük ilgi görüyor
Kuyucak’ta yaklaşık 150 hane var ve tüm köy geçimini lavantadan sağlar hale gelmiş. Lavanta ile ilgili yapılabilecek pek çok ürün yapıp pazarlıyorlar. En önemli ve en çok bilinen ürünü damıtılarak elde edilen lavanta yağı. 60 kilogram lavantadan sadece 1 kilogram lavanta yağı üretiliyor. Bunun yanı sıra bitkinin kendisi çay olarak içilebiliyor, kurutulmuş lavanta kokulandırma amaçlı kullanılıyor. Lavantanın kremi, sabunu, şampuanı ve kolonyası gibi pek çok ürünü var.
Pek de fazla bilinmeyen bir ürünü ise lavanta balı. Biz Kuyucak’a geldiğimizde arılar vızır vızır çalışıyordu. Oldukça lezzetli bir bal olduğunu söylemeliyim.
Lavantanın Faydaları
Lavantanın pek çok hastalığa da iyi geldiği söyleniyor. Kokusuyla kişiyi rahatlatmasının yanı sıra mesela burun akıntısı, karaciğer yağlanması, bazı alerjiler ve romatizma gibi rahatsızlıklara da iyi geliyormuş.
Tabii buranın turizm sezonu çok uzun değil. Haziran sonu gibi lavantalar iyice morarmaya başlıyor. Temmuz başındaysa çiçekleri patlıyor ve iyice mor renge bürünüyor. Ağustos gibi de hasat başlıyor. Ama tabii ki bu zamanlama tarlaların yüksekliğine göre bir iki hafta farklılık gösterebiliyor. Ancak şu da bir gerçek ki Türkiye’nin toplam lavantasının %90’ından fazlası bu bölgede yetişiyor.
Burdur Gölü’nün kuzeyinde yer alan Keçiborlu, Isparta’ya bağlı bir ilçe. İstanbul, Ankara ve İzmir’den Antalya’ya giden kara yolunun üzerinde bulunan bir kavşak konumunda olan Keçiborlu, lavantanın yanında tarihî ve doğal güzellikler açısında da oldukça önemli.
Keçiborlu Höyüğü ve Kılıç Höyüğü MÖ 3000 – 1200’lü yıllara Tunç Çağı’na tarihleniyor. Ayrıca Sinanbey Camii, Aslanlı Çeşme, Koca Çeşme gibi turistik atraksiyonların da bulunduğu Keçiborlu’da mesire ve yayla turizmi açısından elverişli köyler olan Senir, Tepecik ve Ardıçlı da görülmeye değer. Özellikle Senir ve Kılıç’ta bulunan gül bahçeleri de muhteşem renkleri ve kokularıyla aynı lavanta gibi ziyaretçilere enfes manzaralar sunuyor.