Ölü Deniz ismini duymuşsunuzdur. Yok yok bizim Fethiye’deki Ölüdeniz’i söylemiyorum, Ürdün – Filistin / İsrail arasında bulunan ve tarihi çok eskilere kadar dayanan iç denizden bahsediyorum. Eğer Ölü Deniz ya da Dead Sea ismiyle bilmiyorsanız da Lut Gölü ya da Lut Çukuru isimlerini mutlaka duymuşsunuzdur.
Coğrafi kaynaklara bakacak olursanız buranın en büyük önemi, dünyanın en alçak noktası olmasından ileri geliyor. Tarihî ve dini kaynaklar ise Lut kavminin cezalandırılarak sularının dibine gömüldüğü, lanetli göl olarak biliyor. Hatta bazı mezhepler batıl inançları gereği Ölü Deniz’in sularına bile girmiyorlar bu lanet yüzünden.
Biz ise dünyanın her yerini gezmeyi düstur edinmiş olduğumuz için tekrar Ölü Deniz’e gitme fırsatını tabii ki kaçırmadık. Geçtiğimiz sene mayıs ayında gerçekleştirdiğimiz İsrail seyahatimiz sırasında Lut Gölü’nü (Dead Sea) ziyaret etmiştik, ama tabii İsrail kıyısından. Bu kez de Ürdün tarafından ziyaret ettik ki size karşılaştırmalı aktarabilelim.
Lut Gölü olarak da bilinen Dead Sea, yani Ölü Deniz dünyanın en alçak noktası. Yüzeyi deniz seviyesinin 429 metre altında. Yaz aylarında ortalama sıcaklığın 40 derecelerde olduğu bölgede bizim ziyaret ettiğimiz mart ayında bile kavurucu bir sıcak vardı.
İsrail tarafından Ölü Deniz’i ziyaret ettiğimiz sırada tesisler bize epey bakımsız ve tabelalar çok yetersiz gelmişti ama bu durum Ürdün tarafında hiç de öyle değil. Ölü Deniz boyunca çok lüks oteller ve spa merkezleri var. Sanki Ürdün tarafında Ölü Deniz’i pazarlamayı İsrail tarafına göre daha iyi becermişler.
Biz bu bölgede Kempinski Hotel Ishtar Dead Sea’de kaldık. Otelimiz oldukça konforlu ve geniş odalara sahipti. Hemen Ölü Deniz kenarında yer aldığından buradan ayrılıp başka bir tesise gitme gereği duymadık. Bu ilginç denize kendi otelimizin önünden girmeye karar verdik.
50 kilometre uzunluğunda ve 15 kilometre genişliğinde olan Lut Gölü, çevredeki nehirlerden besleniyor. Bu nehirler arasında en önemli olanı ise Ürdün Nehri. Nehir göle doğru akarken beraberinde çok sayıda mineral ve tuzu da buraya taşıyor. Bu nedenle Lut Gölü’nün tuz oranı %35. Haliyle kaldırma kuvveti de çok yüksek. İsteseniz de suya batamıyorsunuz.
Tabii tuz oranı çok yüksek olduğundan gözlere dikkat edilmesi konusunda etrafta çok sayıda tabela var. Ayrıca uzun süre suda kaldığınızda da vücudunuz yanmaya başlıyor.
Yüksek tuz oranı nedeniyle Lut Gölü’nde herhangi bir canlı da yaşayamıyor. Göl tabanı balçık. Çamurun arasında sivri taşlar da olduğundan yürürken dikkat etmek gerek.
Buradaki tuzlu ve mineralli suyun şifalıolduğu söyleniyor. Özellikle pek çok cilt hastalığına iyi geldiği için çevrede çok sayıda spa ve sağlık merkezi var. Eğer direk Lut Gölü kenarına inerseniz şu aşağıdaki gibi bir süreç bekliyor sizi...
Önce büyük kâseler içinde yer alan, mineralli kili -ki buna “Ölü Deniz minerali” ya da “Ölü Deniz kili” diyorlar – tüm vücudunuza sürüyorsunuz.
Yaklaşık 15 dakika bekliyorsunuz. Bu sırada kil üzerinizde kuruyor. Haliyle cildiniz geriliyor. Kil iyice kuruduktan sonra denize giriyorsunuz ve üzerinizdeki kili temizliyorsunuz. Çıkıp deniz kenarındaki görevlilerden bu kez de Ölü Deniz tuzu alıyor ve bu tuzla tüm vücudunuza ovuşturuyorsunuz. Aynı peeling gibi. Açılan gözenekler biraz daha yanmaya başlıyor. Ardından hemen deniz kenarına kurulmuş duşlarda duş alarak üzerinizdeki tuzu akıtıyorsunuz.
Bu süreç beni hayli zorlasa da Tuğçe halinden memnun gibiydi. Ben bu tarz şeylere çok inanmasam da bu kil ve tuz, kozmetik ürün olarak şişelenip dünyanın parasına satıldığı için sanırım işe yarıyor. Ya da en azından işe yaradığıyla ilgili sağlam bir kanı yerleşmiş durumda piyasaya.
Lut Gölü’nün kutsal kitaplardaki hikâyesinden yazının başında kısaca bahsetmiştim. Kur’an’da olduğu gibi İncil’de de geçiyor Lut kavminin hikâyesi. Hz. Lut tarafından eşcinselliği yasaklaması için uyarılan Lut kavmi, bu uyarıları dinlemediği için bütün kavim balçık ve taşların altına gömülerek cezalandırılıyor.
Ölü Deniz Antik Yunan ve Mısır tarihinde de yer bulan bir yer. Dünyanın ilk sağlık merkezlerinden biri Büyük Herod döneminde burada kurulmuş. Mısırlılar ise mumyalama için Lut Gölü’nden elde edilen kimyasalları kullanıyorlarmış.
Her sene mayıs – haziran döneminde ise Lut Gölü kenarında Çamur Festivali düzenleniyormuş. Kim bilir belki de bir sonraki sefere bu dönemde gideriz.