Azerbaycan Bakü'den “Size Selam Getirmişem”

Çocukluğumun TRT’sinden bir sahne kafamın içinde patlayıp duruyor. Türk Hava Yolları’nın “TK332 sefer sayılı Bakü uçağı yolcularının...” diye tınlayan anonsu bilincimin üstünden, Huşeng Azeroğlu’nun orijinal şivesi ile söylediği türküsü ise bilinçaltımdan yükselip birbirine karışıyor:

“Köroğlu’nun nigarındanAzerbaycan diyarından
Size selam, size selam getirmiiişeeem!”

Yalnızca benim için değil, tevellütümüz tutan pek çok T.C. vatandaşı için TRT yıllarının Halit Kıvanç, Zeki Müren, İlhan İrem, Erol Evgin, Hababam Sınıfı, Devekuşu Kabare ile bezeli o güzel günlerin unutulmaz detaylarından biri de Azeri türküleriydi. Benim kuşağımın kafasındaki Azerbaycan, o güzel günlerden kalma bir dostluk türküsüdür. Bakü’ye ilk defa gitmek için hazırlanırken anılarımdaki bu nostaljiyle, “ata toprağı”, “dost ve kardeş ülke” Azerbaycan’la gerçek hayatta karşıma çıkacak şeyin birbiriyle çarpışmalarından ne çıkacağının merakı içindeydim. Tuğçe de benimle aynı hisler içerisindeydi, yalnızca benim ara sıra “Katar katar turnalardaaaan, yeşil başlı sunaalardan heeey!” diye bağırmalarımdan biraz şikâyetçi olmuş olabilir.

Uçağımız Haydar Aliyev Havaalanı pistine teker koyduğunda aklıma bu sefer modern zamanlardan anekdotlar gelmeye başladı. Bir dönem e-maillerde Azerbaycan Türkçesiyle bizim konuştuğumuz İstanbul Türkçesi arasındaki farkları işleyen komik mizansenler dolaşıyordu. Bunların biri de havaalanında yapılan “Falanca sefer sayılı uçak Bakü Havaalanı’na düştü” esprisiydi. Biz böyle bir anons duymadık Bakü’de ama neden olmasın? Sonraki günlerde dil kullanım farklılıklarıyla ilgili defalarca gülümsemedik değil.


Azerbaycan Halkı

Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki Azerbaycan halkını biz çok sevdik. Bunu bir klişe olarak söylemiyorum. Genci, yaşlısı, çoluğu çombalığıyla bu ülkenin halkı bize kendimizi evimizde hissettirdi. Yolda bizi durdurup gideceğimiz yere kadar götüren öğrenciler, “Türkiye’den mi gelmişseniz? Hoş gelmişseniz” deyip bize kapalı kervansarayı açıp bir de üzerine gönüllü rehberliğimizi yapan Bahadır Abimiz, sanat galerisindeki ressam, sokaktaki çalgıcı, restorandaki garson herkes bizi gördüğü için samimi bir mutluluk ifadesiyle konuştu bizimle. Bunu bir Türk vatandaşı olarak dünyanın her yerinde hissetmek pek de mümkün değil, malumunuz. Ama yüreğiniz serin olsun, Azerbaycan’ın bu güzel insanları bizi gerçekten seviyorlar. Hatta daha ileri gideyim, bizi bizim birbirimizi sevdiğimizden daha çok seviyorlar.

Azerbaycan’da 9,7 milyon insan yaşıyormuş. Bunun 2,5-3 milyon kadarı Bakü ve çevresinde yaşıyor. Ancak bu nüfusun daha fazlası, yaklaşık 30 milyon kadar Azeri Türkü ise İran sınırları içerisinde kalan topraklarda yaşıyor. Yani aslına bakarsanız Birinci Dünya savaşı sonrası, SSCB’nin kuruluş döneminde çizilen sınırlar aynı dili (hatta aynı dilin aynı lehçesini) konuşan halkı ikiye bölmüş. Bölünen parçaların nüfus olarak daha büyüğü bugün İran sınırları içerisinde yaşasa da Azerbaycan bugün bağımsız bir Türk Cumhuriyeti olarak Azeri kültürünün, nüfusunun ve egemenliğinin odak noktası.

Azeri, Azeri Türkü, Azerbaycan Türkçesi, Azeri Lehçesi

Azerbaycan gezimizde öğrendiğimiz, daha doğrusu bu kadar hassas olunduğunu öğrendiğimiz bir konu var ki tüm yazılardan önce belki bundan bahsetmemizde fayda var. Bakü’de gezerken halkta böyle bir şey yoksa da sosyal medyada yaptığımız yayınlar sırasında kimi takipçilerimizden şöyle bir tepki geldi: “Azeri diye bir şey yoktur. Azerbaycan Türkü demelisiniz”, “Azeri lehçesi diye bir şey yoktur, Azerbaycan Türkçesi vardır”, “Azeri demeyin, Azeri demek hakarettir, hepimiz Türk’üz”.

Sevgili okurlar, sevgili Gezimanya takipçileri! Başta kendi milletimiz olmak üzere dünyanın her kültürüne, her milletine, onların etnik kimliklerine, dillerine ve kültürlerine büyük saygı duyuyoruz. Ancak bu isimlendirme saplantılarından ayrımcılık, düşmanlık gibi algılar yaratmak, böyle alınganlıklar göstermek doğru değil. Hem Türk, hem de Azeri (Azerbaycan Türkü, artık nasıl duymak istiyorsanız) sevgili takipçilerimiz için söylüyorum: Biz Azeri de desek, Azerbaycan Türkü de desek aynı kandan olduğumuz aynı güzel insanları kastediyoruz. Azerice de desek, Azeri lehçesi ya da Azerbaycan Türkçesi de desek hemen hemen bizim dilimizin aynısı olan aynı güzel dili kastediyoruz. Eğer yazılarımızdan, gönderilerimizden, videolarımızdan alınganlık gösteriyorsanız lütfen göstermeyiniz ve bizi hoş görünüz. Çünkü biz bu birlik ve kardeşlik bilincinde olduğumuz için zaten kimsenin kötü niyeti olmadığından eminiz ve rahat davranıyoruz. Ha bizden kötü niyet bekleyen varsa artık vicdanlarıyla baş başa bırakıyor artık bu güzel ülkeyi ve güzel insanlarını anlatmaya devam ediyorum. Siz isterseniz onlara Azeri deyin, isterseniz Azeri Türkü, biz onları aynı derecede sevdik.

Neft, Petrol, Doğalgaz

Huşeng Azeroğlu’nun Kafkas kostümleri, tar çalışı ve televizyon programlarında zarif figürlerle dans eden kızı kadar olmasa da Azerbaycan’la ilgili benim kuşağımın kafasına kazınmış anekdotlardan bir tanesi de Bakü-Ceyhan petrol boru hattıdır. Çocukluğumun ana haber bültenlerinde konuşulan konulardan bir tanesi de işte bu Azeri petrolüydü.

Hazar Denizi kıyılarındaki en önemli liman kenti olan Bakü’yü merkez alan 170 kilometre yarıçapında bir daire çizin. İşte bu daire bu bölgenin, hatta dünyanın en önemli petrol havzalarından birini oluşturuyor. Aynı zamanda Azerbaycan’ın hem bugün, hem de tarih boyunca zenginliğinin ve politik öneminin başlıca nedenlerinden birini. Bunu özellikle Yanardağ tarafına gittiğimizde daha iyi anladık ancak onu anlatmama biraz daha var, sabredin.

Ancak burada atlamadan geçmemek gereken o ki zamanında neft olarak bilinen ham petrol yağ olarak ısınma ve aydınlatma amaçlı yakılırken, sanayi devrimi sonrası rafine edilmiş ve dünyanın en değerli yer altı zenginliklerinden biri olarak önce SSCB’nin, bağımsızlıktan sonra da Azerbaycan Respublikası’nın can damarlarından olmuş. Hatta öyle ki 2. Dünya Savaşı sırasında Stalin’in orduları tarafından Hitler’in alt edilmesinde en büyük rolü soğukta donmayan ve antifrize daha az ihtiyaç gösteren Bakü petrolü olduğu söyleniyor. Hitler ise bunun çok iyi farkında olduğu için bütün derdi Bakü’yü almakmış. Hatta Bakü şeklinde bir pasta yaptırıp onu kesip yediği, Bakü’yü almak istediği söyleniyor.

Bugün ise Bakü’yü gezerken burnunuza gerçekten de doğalgaz kokusu geliyor. Önce bize öyle geliyor sandık ancak sonradan öğrendik ki bu havza içerisinde yeri 10 metre kazsanız bu kokuyu duymak mümkünmüş. Yani bayağı bayağı petrol ve doğalgazın üzerinde kurulmuş bir kentte geziyoruz.

Bakü’ye İniş ve İlk İzlenimler

Bir kere Haydar Aliyev Havalimanı gerçekten çok güzel, modern ve iyi organize edilmiş bir havalimanı. Bizimkiler kadar kalabalık olmadığı için fazla bir zorluk da yaşamıyorsunuz. Türk vatandaşları olarak girişte vize almanız gerekli. Dilerseniz gelmeden de-vize de alabiliyorsunuz. Bunun için şu adresten işinizi görebilirsiniz: http://istanbul.mfa.gov.az/content/49. Dilerseniz İstanbul Akatlar’daki Azerbaycan Başkonsolosluğu’ndan da ücretsiz olarak vizenizi alabilirsiniz. Eğer havalimanına kadar vizesiz gelmişseniz de sorun değil, 10 dolar karşılığı havalimanında kapı vizesi alabiliyorsunuz. Azerbaycan vizesiyle ilgili detaylı ve güncel bilgiler için şuraya tıklayabilirsiniz: https://gezimanya.com/vize/azerbaycan-vizesi

Havalimanından çıkarken biraz para bozduruyoruz. Ülkenin para birimi manat. 1 manat yaklaşık olarak 2 TL tutuyordu bizim ziyaretimiz sırasında. Döndükten sonra TL öyle bir değer kaybı yaşadı ki umarım durum daha beter olmamıştır. Cebimizde biraz manat olsun istememizin sebebi otele kadar taksiyle gidecek olmamız.

Azerbaycan’da halkla yaşadığımız tüm güzel maceralar bir tarafa, taksicilerle yaşadığımız boğuşmaca bir tarafa. Anıları anlatmaya biraz negatiften başladık ama Azerbaycan’da yaşadığımız muhteşem güzellikte olmayan belki de tek anı (hepsi demiyorum) kimi taksicilerle yaşadıklarımızdı. Aynı bizde olduğu gibi Azerbaycan’da da taksiciler arasında çeşitli fazladan para koparma yöntemleri mevcut.

Bakü’de 3-4 değişik tip taksi var. Bazıları standart arabalar ve bunların çoğunda taksimetre yok, yani sürücünün insafına kalmış durumdasınız. Bazıları ise Londra tipi nostaljik tasarımlı taksiler. Bu nostaljik taksilerin bazıları beyaz, bazıları ise mor ve hepsinde taksimetre var. Yalnız şunu anladık ki Azerbaycan’da taksimetresi çalışan hiç bir taksi yok. Çünkü sorduğunuz zaman “Taksimetrem çalışmıyor” lafını duyma ihtimaliniz %90. Sanıyoruz bunun nedeni taksimetre ücretlerinin beklentilerden çok daha düşük olması. Taksiye bindiğinizde gideceğiniz yeri söyleyip hemen kısa bir pazarlık sürecine oturuyorsunuz. O yüzden Bakü’de bu açıdan kendimizi çok iyi hissettiğimizi söyleyemeyiz. Azerbaycan turizm yetkililerine belki de en büyük geri bildirimimiz bu taksi meselesinde olurdu.

Havaalanından şehre taksimetre 13-15 manat arası yazıyor. Şehrin içinde bir yerden diğeri ise 4-10 manat arası tutuyor. Ancak taksimetreyi açtırmazsanız 40-50 manat havaalanı için, en az 10-15 manat da şehir içindeki kısa mesafeleriniz için vermeye hazır olun.

Bakü’yü Gezmek

Otelimiz Park Inn Radisson bizi ağırlamak için çok güzel hazırlık yapmış. Kaldığımız süre boyunca son derece yardımcı olan, bize Azerbaycan’ı tanıtmak için çaba gösteren personele ve otel müdürü Evrim Hanım’a ne kadar teşekkür etsek az. Oteli tercih etmemizdeki en büyük neden ise konumuydu.

Bakü zaten çok büyük bir şehir değil ancak Radisson Park Inn öyle bir konumlanmış ki gezilecek hemen hemen her yere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Üstelik otelden çıkıp yolun karşısına geçtiğinizde her türlü ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz bir alışveriş merkezi de var. Daha ne olsun! 

Otelde yaşadığımız müthiş bir Azeri yemekleri tanıtım gecesi oldu. Bir de otelin üst katında tüm Bakü’ye güzel bir bakış atabileceğiniz canlı bir kamera var. Ona da şu linkten ulaşıp Bakü manzarası izleyebilirsiniz: http://bit.ly/2yDBdaC

Her yere yürüyüş mesafesinde olmanın verdiği kendine güvenle ilk iş önümüze bir harita açıp plan yapmakla başladık turumuza. İlk gün sahilde turlayıp şehrin içini gezeceğiz. Ertesi günlerde ise tarihî mekânlara sıra gelecek.

Bakü’de Gezilecek Yerler

Olmazsa olmaz ara başlığımızı da attığımıza göre size genel bilgileri verebilirim. Bakü’de gezilecek yerlerin her biriyle ilgili ayrı ayrı bilgileri ise gezi notlarında bulabilirsiniz. İşte şurada: https://gezimanya.com/gezi-notlari/baku

Bir kere her şeyden önce Bakü’de kentin sokakları ve Hazar Denizi kıyısı gezmesi çok keyifli yerler. Yollar çok geniş, ara sokaklarda bile 3 şeritli caddeler görüyorsunuz. Trafik bize oranla çok daha azsa da şehrin girişlerinde bu durum zaman zaman değişebiliyor. Eğer siz de bizim gibi merkeze yakın bir yerde konaklıyorsanız yapmanız gereken hemen dışarı çıkıp kendinizi sokaklara atmak. İlk gidilecek yer ise Bakü Bulvarı. Şehrin kıyısı boyunca Hazar’a paralel uzanan bu bulvar pek çok önemli binayı barındırıyor ve kentin önemli noktalarını ulaşım sağlıyor. Hazar Denizi kıyısındaki 12 kilometrelik alan aslında halkın kullanımı için ayrılmış bir park: Denizkenarı Millî Parkı. Kafeler, eğlence parkları, müzeler ve yolda göreceğiniz heykel ve bahçe düzenlemeleriyle gerçekten hoş zaman geçirilen bir yer.

Sokaklarda gezerken birkaç şey yaşayacaksınız. Her şeyden önce şehrin güzelliği, caddelerin genişliği, mimarî bütünlük ve sokakların temizliği çok güzel gelecek gözünüze. Kimse mi yere bir tane çöp atmaz? Atmıyorlar! Aynı Avrupa gezilerinde özendiğimiz o sahneyi de bolca yaşadık: Yaya geçidine çıktığınızda arabalar duruyor. Aynı kandan, aynı ırktan olduğumuz bu kardeşlerimizin Azerbaycan’da kurduğu medeniyetin düzeyinden bence bizim, özellikle İstanbullular olarak almamız gereken dersler var.

Deniz Kenarı Millî Parkı ve Bakü Bulvarı sizi keyifli ağaçlık yollar ve yeşillikler içerisinden gezdirerek şehrin kalbinin attığı noktaya kadar getiriyor: Nizami Caddesi. İşte bu noktaya geldiğinizde ve sırtınızı denize verdiğinizde düz yürüyerek şehrin tam göbeğinde bir yürüyüş turuna başlayabilirsiniz. Arka tarafınızda ise Halı Müzesi (“Halça Müzeyi” diyor yerel halk) ve Mugam Merkezi gibi önemli yapılar da var. Bakü’de gezilecek yerlerin listesinde buralarla ilgili daha detaylı bilgi bulabilirsiniz.

Gelelim Nizami Caddesi’ne...

Nizami Caddesi

Burayı biraz bizim İstiklal Caddesi gibi düşünebilirsiniz. Ya da İstiklal Caddesi’nin eski hali diyeyim, anlayan anlar. Cadde yaklaşık 3,5 kilometre uzunluğunda. Nizami Küçesi yani Nizami Caddesi ismini ünlü Azeri şair Nizami Ganjavi’den almış. Dünya markalarının mağazaları, lüks restoranlar filan da hep burada. Bir nevi Nişantaşı da diyebilirsiniz. Muhtemelen en güzel yerlerinden biri ise Torgovaya isimli caddesi. Burada 50’ler ve 60’lardan kalma devlet binaları ile daha eski, 20. yüzyıl başları ya da 19. yüzyıldan kalma bazı başka binalar da göreceksiniz ki bunlar hakikaten sizi etkileyecek. Çocukluğumun önemli bir kısmı Ankara’da geçti. Babam ellerimizden tutup da kardeşimle beni eski TBMM binasına, Devlet Opera Bale’nin oralara, Ulus’a, Tandoğan’a götürdüğünde gördüğüm binalar, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarisinin bir benzerini gördüm ben bu caddede.

Azerbaycan’da hayran olunacak bir şey de kesinlikle sanat. Yalnızca halı ve şebeke (vitraya benzeyen, yapıştırma kullanmadıkları bir cam süsleme sanatı) gibi geleneksel el sanatlarından bahsetmiyorum. Gerek klasik müzik, opera ve bale gerekse de mugam ismi verilen geleneksel müzik Azerbaycan’da hem halkın sahip çıktığı, hem de SSCB döneminden beri çok usta olduğu sanat dalları. Aziza Mustafa Zadeh’i herhalde bilmeyeniniz yoktur. Cazın prensesi ünvanlı bu sanatçı caz müzikle mugam müziğinin sentezini yapan müthiş bir isim. Dünyada tanımayan müziksever yok gibidir.

Nizami Caddesi’nin yaya trafiğine kapalı bölümüne Targovi (ya da Torgovaya) diyorlar. Rusçada tüccarlar caddesi anlamına geliyormuş. Geceleri de ışıklandırdıkları bu alan, zaten genel olarak pahalı olan Bakü’nün en üst düzey fiyatlandırılan yerlerinden birisi. Hatta dünyanın en pahalı caddelerinden biri olarak geçiyor. Öyle ki bu caddede bir süpermarket bulmanız bile bir hayli zor. Sanıyorum kirayı karşılayamıyorlar. Bu kısmı standart turisti çok üzen bir şey değil tabi ki. Siz Çeşme Meydanı’nda güvercinlere yem atabilir, neoklasik binalar arasında yürüyüş yapıp şehrin atmosferini soluyabilirsiniz. Hele ki bir Azerbaycan Devlet Opera Balesi binası var ki önüne geçip dakikalarca izleyebilirsiniz.


İçeri Şeher

Her kadim şehir gibi Bakü’de de bir eski kent merkezi var elbette. İstanbul’daki Sultanahmet’e bir analoji yapmak yanlış olmaz. Bakü’de Azeri lehçesiyle İçeri Şeher dedikleri eski kent, içindeki Kız Kulesi (Gız Kalası) ve Şirvanşahlar Sarayı ile birlikte UNESCO Dünya Kültür Mirasları Listesi’nde yer alıyor. Bununla ilgili detaylı bilgiye UNESCO web sitesinden ulaşabilirsiniz. Şurada: http://whc.unesco.org/en/list/958

İçeri Şehir, Kız Kulesi ve Şirvanşahlar Sarayı kendine özel bir yazıyı hak ediyor. Onun linkini de şöyle koyalım: https://gezimanya.com/azerbaycan/bakude-gezilecek-yerler 

Yalnızca Şirvanşahlar Sarayı ve Kız Kulesi değil, İçeri Şehir’de kervansaraylardan tarihî eczanelere kadar pek çok eski ve değerli yapı bulunuyor. Pek çoğu trafiğe kapalı sokaklarında gezerken keyifli kafelere, sanat galerilerine ve güzel tasarımlı kapıları olan binalara rastlamanız son derece imkân dâhilinde. Bakü’nün bu kısmına en az bir yarım gün ayırmanızı tavsiye ederiz.

Dağüstü Park

İster taksiyle gidin ister yürüyerek Halı Müzesi’nin oradan başlayıp yukarı tırmanın isterseniz de fünikülerle gidin, orada tepede bir yer var Bakü’de, manzarası enfes. Hemen dibinde Şehitler Hıyabanı isimli Türk-Azeri askerlerine adanmış şehitliğin yanında yine Bakü’nün keyifli yürüyüşlerine yakışır bir park alanı var. Alanın ucuna doğru yürüyünce en güzel Bakü manzarasını burada göreceğinizi anlayacaksınız. Tüm Hazar Denizi kıyı şeridi bir gerdanlık gibi önünüze serilecek. Gündüz de gece de ayrı bir keyif buraya bakmak. Arkanıza dönüp baktığınızda ise ışık oyunlarıyla modern bir estetik sunan meşhur Alev Kuleleri’yle karşılaşacaksınız.


Azeri Yemekleri

Eh bu kadar gezince insan yorulup acıkır, öyle değil mi? Azeri mutfağı bizim yemeklerimize çok yakın. Yani kendinizi hiç yabancı hissetmeyeceksiniz. Birçok kebap çeşidi bizimkine benziyor ama daha az acı ve baharat kullanılıyor. Aslen bir mantı çorbası olan düşbere, bizim gözlemenin daha küçük ve malzemesi çok hafif farklısı olan kutab (qutab) ve kapatılmamış büyükçe bir Gürcü mantısını andıran hınkal burada mutlaka denemeniz gerekenlerden. Denediğinizde unutmayacağınız başka bir lezzet ise safran ve kuru meyveyle yapılarak çıtır çıtır bir yufkanın içinde servis edilen şah pilavı. Neleri tattığımızla ilgili daha detaylı bir yazı okumak isterseniz, sizi şöyle alalım: https://gezimanya.com/GeziNotlari/azerbaycan-mutfagi 


Bakü’nün Çevresi

Bakü’nün sokakları keyifli, insanları güzel, eski şehirde görecek değerli alanlar ve hatta UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nden eserler var. Pekâlâ, bunları gezdiniz, deniz kenarında keyifli bir yürüyüş yaptınız ve Nizami Caddesi’nde alışverişi hallettiniz ve Bakü bitti mi? Tabii ki hayır. Bakü’nün çevresinde gezilmesi gereken en az 3 tane önemli nokta bulunuyor. Tabii ki başka turlar, gezilecek farklı yerler de var ancak bu 3 nokta Bakü’de gezilecek yerlerin olmazsa olmazları.
 
İlk görmeniz gereken yer Ateşgah, yani Zerdüşt Mabedi. İslam bu coğrafyaya gelmeden önce, yani 7.-8. yüzyıllarda burada Mecusiler, yani bizim ateşetapan olarak bildiğimiz dinin mensupları ayin yapmaya başlamışlar. Nedeni ise yerin altından çıkan doğalgaz nedeniyle hiç sönmeyen bir ateşin tam burada yüzyıllardır yanıyor olması. Daha sonra üzerine 18. yüzyılda yaptırılan tapınak bugüne kadar dayanmış. Gerçekten buraya kadar gelince gidilip görülmesi gereken bir yer.

Sönmeyen bir ateş de Yanardağ ismini verdikleri yerde var. Hem Ateşgah, hem de Yanardağ Bakü’nün merkezine yaklaşık 30 kilometre mesafede yer alıyor. Yani pek uzak değil. O yerin dibinden çıkıp da söndürülemeyen doğalgaz ateşi en net şekilde burada görülüyor, yani Yanardağ denilen bölgede.

Son olarak da Gobustan bölgesindeki kaya resimlerini ve çamur volkanını görmenizi tavsiye ederiz Bakü’ye gelip de çevresini gezmek istiyorsanız. Özellikle yağmurlu havada buraya gelirken dikkat etmekte fayda var çünkü dizinize kadar çamura batmanız işten bile değil.

Dikkat ettiyseniz bu anlattığımız 3 tane gezilecek yerin 3’ü de Bakü’deki petrol ve doğalgaz rezervlerinden kaynaklanan enteresanlıklar taşıyor. Eee, bu şehre tarih boyunca boşuna Siyah Şehir dememişler. Burada her şey petrol üzerine dönüyor.

Peki, buralara nasıl gidebilirsiniz? En kolay yolu bölgede size rehberlik edecek tur şirketlerinden hizmet almak. Bizi Azerbaycan Travel International (ATI) gezdirdi. Tecrübeli turizmciler tarafından görece yeni kurulmuş bir şirket. İşlerini çok iyi biliyorlar, o yüzden gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Fiyatları da piyasaya göre epey uygun. Ofisleri İçeri Şehir’de Kız Kulesi’ne yakın, şu adresten kontaklarını bulabilirsiniz: http://ati.az/az/SLUG

Bakü’ye Neden Gidilir? 

Bakü neresinden bakarsanız bizim beklentilerimizin çok üzerinde bir şehirdi. Hem eski şehirdeki (İçeri Şehir) Orta Çağ mimarisini, hem Çarlık Rusyası ve Sovyet Rusyası etkilerini yansıtan binaları çok iyi korumakla kalmamışlar, modern zamanlarda yapılan binaları da şehrin dokusuyla barışık tasarlamışlar. Tabii ki göze fazla modern görünen birkaç bina da yok değil Bakü’de. Ancak yine de gezerken şehrin genel anlamda göz zevki, konfor ve dolaşma keyfi verdiğini söyleyebiliriz.

İnsanları tekrar etmeye gerek duymuyorum. Bir T.C. vatandaşı olarak Azerbaycan’da karşılandığınız kadar dostlukla çok az yerde karşılanırsınız. İnanmayan gidip bir çay söylesin ve biraz beklesin. Hemen gelip sohbet açacak birileri olacaktır. Özellikle de eğer saçınız, sakalınızla ilgili bir farklılığınız varsa. Aslında farklılık dediğime bakmayın çünkü standart bir kirli sakal, top sakal ya da bizim her 2 erkekten birinde göreceğiniz saç modeli bile Azerbaycan’da çok ilgi çekiyor. Burada bizi gezdiren rehberimiz Türknaz’a sorduk bizim buralı olmadığımızı nasıl anladıklarını. E tabi yani sonuçta birbirimize benziyoruz, bir Türk’le Azeri’yi yüz hatlarını bakarak ayırt etmek pek mümkün değil ki, değişmiş-karışmış olsak da büyük oranda aynı ırkız sonuçta. Türknaz dedi ki: “Saç ve sakal şeklinizden anlaşılıyor en kolay”. Ondan sonra dikkat ettik, gerçekten de Bakü’de sakal-bıyık bırakmış ya da saçını klasik kısa erkek tıraşı dışında kestirmiş neredeyse tek bir adam bile görmedik. Gittik, döndük, ben bunun nedenini hala çözemedim çünkü ülke büyük ölçüde modern ve dünyaya açık bir yer. Ama bu tıraş konusunda hayli klasik olduklarını söyleyebiliriz.

Eğer merakınız varsa Bakü’deki müzelerin de oldukça tatmin edici olacağını söyleyebiliriz. Başta ilginç mimarisiyle Haydar Aliyev Merkezi olmak üzere Bakü’de gezilip görülecek pek çok müze var. Tagiyev Tarih Müzesi, Nizami Edebiyat Müzesi ve Modern Sanatlar Müzesi muhtemelen daha derin kültür gezginlerini ve meraklılarını çekecektir. Ancak “ben hiç müze insanı değilimdir” diyeceklere bile Halı Müzesi, Bağımsızlık Müzesi, Minyatür Kitaplar Müzesi, Ali Şemsi Atelyesi gibi ilginç seçenekler sunuyor bu kültür şehri. Bakü gerçekten de bir kültür şehri. Gittiğinizde bir opera izlemek ya da klasik müzik konseri dinlemek isterseniz Devlet Opera Bale’nin gişesine bir uğramakta fayda var. Ya da Huşeng Azeroğlu’nu benim gibi kulağının derinlerinde hissedenlerdenseniz ya Mugam Müzesi’nde bir konser denk getirmeli ya da kafelerde tar çalan üstatlardan birini yakalamalısınız.

Bakü’ye Nasıl Gidilir?

Bakü’ye THY’nin her gün 4 seferi var. Bakü’ye gidiş-geliş, konaklanacak yer, vize bilgileri gibi detayları Gezimanya Bakü Rehberi üzerinden izlemenizde ve güncel bilgiye ulaşmanızda fayda var. Benim buradaki tavsiyem ise 3-4 günlük bir hafta sonu rotası olarak Bakü’yü değerlendirmeniz olacaktır. Merkezî bir noktada kalırsanız şehrin önemli bir kısmını yürüyerek 1,5-2 günde gezebilirsiniz. 1 ya da 2 günü de bölgedeki diğer aktivitelere ayırmak mantıklı olacaktır. Akşamları muhteşem Azeri yemeklerini tadar, belki bir de konsere denk gelirsiniz.

Gerek Azeri halkının sıcaklığı, gerek Bakü’nün güzelliği, gerekse de yemeklerin lezzeti bir perşembe-pazar seyahatini fazlasıyla haklı kılıyor. Hem belki siz de benimle aynı yaşlardaysanız kulağınızın bir yerlerinden size seslenen Huşeng Azeroğlu’nun “selam getirdiği” Azerbaycan diyarını böylece görmüş olursunuz.