Bu sabah başka bir heyecanla uyanıyorum, yıllardır görmeyi istediğim bir başka güzelliği göreceğim; Petra’yı. Nebatilerin Kayıp Şehri, Gizemli Kent, Gül Kenti…
Latince anlamı “taş” olsa da bence “GÜL şehri” adı çok yakışmış. Neden Gül şehri derseniz, daha sonra antik kentte göreceğiniz tüm kayalar ve bu kayalara oyulmuş tüm tapınak renklerinin adeta gül rengi olması ve günün her saati inanılmaz tonlara bürünerek değişmesi nedeniyle.
Petra fotoğraf karelerinde gördüğünüz, kayalara oyulmuş o muhteşem yapıdan ibaret değil elbette. Emin olun sizi çok şaşırtacak hayrete düşürecek büyüklükte ve umduğunuzun çok ama çok daha fazlasını verecek kadar muhteşem.
Biz Petra’ya sabah 08.00’de girdik ve akşam kapanma saati olan 18.00 e kadar bitiremedik. (15,5 kilometre yol yürümüş ve 23 bin adım atmışım ama bitiremedim…) Bence, yaklaşık 100 kilometrekare alana yayılmış olan Petra’yı gezmek için 2 gün ayırmalısınız, hatta çok detaylı gezmek isterseniz belki 3 gün. Ayrıca bir kez de gece gelmeli ve mum ışıkları ile o müthiş mistik havayı mutlaka yaşamalısınız.
Önemli bir kavşak noktasında bulunan bu kenti, Arap Yarımadası’ndan gelen ve Petra’nın en büyük krallığı olan Nebatiler kurmuş. Kent zamanla ticaret yollarını kontrol etmeye başlayarak Çin ve Hindistan’dan baharat, tütsü, yağ, parfüm, Orta Doğu ülkelerinden de çeşitli ürünleri kervanlarla Akdeniz’e oradan da dünyanın dört bir yanına ulaştırarak büyük bir ticaret merkezi olmuş. Artık bölgenin en zengin devletlerinden biri.
Ancak bu şatafatlı yaşam MS 400 yıllarına kadar sürer. Ekonomik sıkıntılar üzerine bir de deprem yaşayan Petra, zamanla unutulur, Nebati Krallığı’nın başkenti iken tarihin tozlu, sararmış sayfaları arasında kaybolur ve yeryüzünden silinir. Ta ki 1812’de İsviçreli arkeolog ve kâşif Johann Burckhardt gözlerden uzak kalan bu kente gelip tekrar keşfetmesine dek. Petra’nın bir adının “kayıp kent” olmasının nedeni de bu.
Kayıp bir kentken, arkeologların, tarihseverlerin ve gezginlerin vazgeçilmez rotalarından biri olan, dünyanın her yerinden gelen turistlerin akın etmeye başladığı Petra; UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ve 2007’den beri de “Dünyanın Yeni Yedi Harikası”ndan biri. Ayrıca Peru’nun gizemli şehri Machu Picchu ile kardeş şehirler.
Bugün bir adı da “Wadi Musa” olan kentin her köşesinde görecekleriniz ruhunuza işleyecek, şaşıracak, sonra bu şaşkınlığınız hayranlığa dönüşecek.
Şimdi gelin, her karesi ruhunuza işleyecek, 2.200 yıllık bu antik kenti gezmeye başlayalım. Attığınız her adımda, basacağınız her taşta binlerce yıl öncesine gitmeye hazırsanız, döndüğünüz her köşede, baktığınız her karede size bir sürpriz sunacak, hayranlıkla fotoğraflayacağınız muhteşem bir tapınak, rölyefler, kaya mezarları ya da bir kült merkezi, bir tiyatro, belki sadece kayalar görecek, hayranlık ve heyecan duyacaksınız.
Antik kent öylesine büyük ki sayısız “shuttle”lar :) göreceksiniz…
Her adımda sizi deve ya da eşeklere binmeniz için ikna etmeye çalışacaklar ama bence Petra’nın ruhunu hissetmek istiyorsanız kesinlikle yürüyerek gezmelisiniz. Özellikle de 800 basamakla çıkılan bölümde bence eşekler kesinlikle yasaklanmalı. Yol zaman zaman daralıyor ve siz bu “shuttle”lara yol vermek için kayalara yapışmak zorunda kalıyorsunuz, ya da tepede yolcusunu indirip son sürat aşağı inen hayvancıklar oldukça ürkütücü ve tehlikeli olabiliyorlar. Çıkmak biraz yorucu olsa da yer yer aralıklar ve düzlükler var, hatta bu düzlüklerde satış yapan tezgâhlarda oyalanarak dinlenebilirsiniz. Kısacası yorulmadan da çıkabilir, sonra gördüğünüz muhteşem yapının karşısındaki kafede bu güzelliği seyrederek fotoğraflarken kahve ya da çayınızı yudumlar ve kendinizle gurur duyarsınız.
800 basamak tırmanılan yerde ne var? Ne göreceğiz derseniz, yarına kadar sabretmeniz gerekecek... Ancak kesinlikle tırmandığınıza değecek güzellikteki bu yeri, kutsal kalmasını istedikleri için hep gizli kalmış bu tılsımlı mekânı, attığım binlerce adımda gördüğüm olağanüstü tabiat harikası ve insan yapımı eserleri, vadiye ulaşmak için yürümemiz gereken 2 kilometrelik yolda beni etkilemeye başlayan ilginç güzellikleri, müthiş Petra’yı sizlerle paylaşacağım.
Yazı dizisinin birinci bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/her-kosesinde-bir-hazine-saklayan-kucuk-komsumuz-urdunYazı dizisinin ikinci bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/dunyanin-hala-yasanilan-en-eski-sehri-amman
Yazı dizisinin üçüncü bölümü için tıklayın:https://gezimanya.com/GeziNotlari/colde-bir-roma-kenti-dogunun-pompeisi-ceras
Yazı dizisinin dördüncü bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/urdunun-col-kaleleri
Yazı dizisinin beşinci bölümü için tıklayın: https://gezimanya.com/GeziNotlari/tarihi-kral-yolu-uzerindeki-muhtesem-mozaikler-medeba