Karadağ, Avrupa’nın resmi olarak bilinen en genç devleti ve Yugoslavya’yı oluşturan 6 ülkeden biridir. 1992 yılında Yugoslavya dağıldığında Sırbistan ile birlikte Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’ni devam ettirmek isterlerken yapılan referandum sonucu % 55 oyla Karadağ Cumhuriyeti olarak 2006 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Halk, Slav kökenlidir ve Karadağca adı verilen bir dilleri vardır. 700.000 nüfuslu bir ülkedir, nüfusunu Ortodoks, Katolik ve Müslümanlar oluşturur. Yasalara göre evlenme veya başka bir nedenle sonradan Karadağlı olmak mümkün değildir. Karadağlı doğuluyor ancak olunamıyor anlayacağınız.
Karadağ insanının hayatının merkezinde sanat ve spor vardır. Bu alanlarda çok başarılı olurlar. Orijinal adı daha doğrusu tüm dünyada adı Montenegro iken, neden bizde Karadağ? Karadağ, çok dağlık bir bölgedir. İtalyanlar bir gece işgal için geldiklerinde karanlıkta dağlık olduğunu fark ederler ve Montenegro derler. Montenegro, İtalyancada Karadağ demektir. Tüm dillerde Montenegro iken, sadece Türkçede Karadağ olarak kullanılmaktadır.
Karadağ’ın en gözde şehri, turistlerin ziyaret noktası cennet Kotor’dur. Osmanlı’nın Adriyatik kıyısında kendi sınırlarına dâhil edemediği tek şehirdir. Balkan kıyısındaki, Adriyatik kıyısından 28 kilometre içeri girintiye sahip tek fiyorda sahiptir. 4 büyük koyu vardır Karadağ’ın. Bir tanesi Kotor Koyu’dur ve doğal bir liman özelliği göstermektedir.
Marinanın tam karşısında bulunan kapı, şehrin ana giriş kapısı. İsmi de Deniz Kapısı. 19. yüzyıla kadar liman bu noktaya kadar uzanmaktaymış, daha sonra deniz doldurulmuş. Toplamda 3 kapı bulunuyor Kotor’da ama ana giriş için sadece Deniz Kapısı kullanılıyor. Diğer kapılar da sağ arka ve sol arka bölümde.
Kotor da Budva gibi 15., 16. ve 17. yüzyılda olmak üzere 3 büyük deprem görmüş ve en şiddetlisi 1667’de olmuştur. Deniz Kapısı farklı bir yerdeyken deprem sonrası şimdiki yerine alınmıştır.
Kapının üst kısmında Yugoslavya eski devlet başkanı Tito’nun bir sözü yer alıyor: “Bizim olmayana gözümüzü dikmeyiz, bizim olanı da kimseye vermeyiz”. 21 Eylül 1944, II. Dünya Savaşı sonrasında Kotor’un bağımsızlığını ilan ettiği tarihtir.
Kotor, koruma amaçlı inşa edilmiştir. Bu sebeple dışarıdan görünmez. Orta Çağ şehir mimarisi hâkimdir ama mükemmel değildir.
Şehrin büyük meydanı, Silah Meydanı’dır. Askerlerin materyallerinin üretildiği ve saklandığı yerdir; bu sebeple bu adı almıştır. Bu meydandaki önemli yapılardan biri, Prens Sarayı’dır. Zamanında şehre bakan tarafında bir balkonu bulunmaktaydı ve askerler 2 yıl süreyle görev yaparlardı.
Bu meydandaki ilgi çeken yapı, Saat Kulesi. Hemen önündeki konik yapı, ibadet sütunu. Yanında bulunan dişli çark da Kotor Time Machine olarak anılıyor. Merkezde nerede aktivite varsa, o yönü ve saati gösterirmiş.
Başka bir önemli meydan da Çiçek Meydanı. Eskiden ismi Fırın Meydanı’ymış, şu anda da hâlâ çok sayıda fırın var o meydanda.
Aziz Tripun Kilisesi, tarihte önemli yer tutan yapılardan. Aziz Tripun, Kapadokya’da yaşadığı bilinen, Hristiyanlığı yaymak istediği için öldürülen kişidir. Kilise, İstanbul Ayasofya’da, girişte, dizleri üstünde çökmüş İsa’ya yalvaran Roma imparatoru 6. Leo tarafından yaptırılmıştır. Daha küçük bir kiliseyken, solunda yazan 1166 yılında şimdiki görünümüne kavuşmuştur. Sağ tarafta yazan tarih de 2. restorasyon tarihidir ancak restorasyon hâlâ devam etmektedir. İçeride bir kutuda sergilenen kemiklerin, denizciler tarafından Türkiye’den getirildiği düşünülüyor.
Denizcilik Müzesi, deniz kuvvetlerinin materyallerinin bulunduğu müze. Barbaros HayrettinPaşa’yı betimleyen bir de tablo bulunuyor. Giriş 2 euro.
Kilise Meydanı denilen meydanda da Aziz Luca ve Aziz Nicola kiliseleri ve konservatuar eğitimi veren bir üniversite de bulunuyor.