Tarihî Katanya (Catania) şehrini gezdik ama bitiremedik, adanın diğer yörelerinde gezilecek muhteşem eserler, şipşirin kasabalar bizi bekler, vatana dönüş uçağımız için bu güzel kente tekrar geldiğimizde biraz daha gezebiliriz umuduyla şimdilik veda ediyoruz.
Muhteşem tarihî mekânları, adanın en şirin balıkçı kasabalarını gezmek için sabırsızlanıyoruz, üstelik programımızda bir de üzüm bağları ve şarap tadımı var, o halde hemen düşelim yollara. Önce kuzeye doğru yol alıp batıya dönecek ve güneye inip adada bir daire çizeceğiz, en önemli kentlere gidip, en güzel eserleri görmeyi hedefledik.
Avrupa'nın en yüksek ve halen aktif olan, 3.300 metre yükseklikte ve 1.250 km²’lik yüz ölçümü ile Etna Yanardağı’nın, Katanya ve Taormina'dan görülebilen, bulutlar arasındaki büyülü görüntüsü tam fotoğraflık, zirvesindeki manzara ise gerçekten muhteşem.
ETNA: Önüne gelen evleri, ağaçları yutarken toprağa gübre olan mucize
Zaman zaman harekete geçen (en son 2001 temmuzda) acımasız Etna yoluna çıkan her şeyi, evleri, köyleri, ağaçları lavlarıyla yutmuş, 1700 yılındaki patlamada ise Katanya şehri tamamen lavlar altında kalmış, yok olmuş. Yol üzerinde sıklıkla lavlar altında kalmış, yanmış evlerden bazılarının iskeletini, bazılarının ise sadece toprak üstünde kalmış çatılarını görmek hüzünlü, insana “işte doğanın gücü” dedirtiyor.
Ancak dağ yoluna girdiğimizde etrafın içimizi burkup hüzün veren görüntüsü, zaman zaman çok şaşırtıcı manzaralar sundu. Etna Dağı’na çıkan yol boyunca toprağın rengi kömür karası, yol kenarındaki taşlar dahil, evlerin duvarları kapkara, yanmış, kavrulmuş, taş olmuş ağaçlar. Öte yanda bu siyahlığın arasında sarı, mor, pembe, lila çiçeklerin yemyeşil yapraklarıyla müthiş görüntüsü, taptaze yemyeşil genç ağaçlar, hatta meyve ağaçları görmek beni şaşkınlığa uğrattı.
Rehberimizin verdiği bilgi beni daha da şaşırtıyor, esasen bu lavlar her ne kadar önüne gelen her şeyi yakıp yıksa da toprak için gübre vazifesi görüyor ve toprağa bereket getiriyormuş.
Aracımızla dağın sadece 2.000 metre kadar yakınına gelebildik, burada turistik bir bölge oluşturmuşlar, kafe ve restoranlar, hediyelik eşya dükkânları ile hareketli ve kalabalık. Bu dükkânlarda kaya parçalarından kolye, bileklik gibi çeşitli takılar, magnetler, küllükler hatta kaya parçaları bulabilirsiniz, hatıra olarak almayı unutmayın.
Daha yükseklere çıkabileceğiniz bir yaya yürüyüş yolu ile daha zirvelere giden bir teleferik var ancak duruma göre zaman zaman kapatılıyormuş. Oldukça büyük otoparka aracımızı park ettikten sonra bu rakımda, turistlerin ziyaretine açık sönmüş iki küçük krater ağzına doğru ilerliyoruz. Tabii dağ zirvesinin hafif puslu, duman tüten manzarasının en güzel karelerini fotoğraflamak için sıkça mola veriyorum.
Dağın çevresinde çok sayıda bu volkanik çukurlardan var. Üzerinde ve içinde yürümemize izin verilen, sönmüş Silvestri Krateri’ne tırmanıyoruz.
Bir kenarda keçisiyle duran çobanla fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmiyoruz, hatıra kaya parçalarının üzerine bir de uğur böcekleri yapıştırmış, fiyatını soruyorum, kibarca biraz da çekingen “bağış” diyor…
Sicilya’da bulunan 7 ada, halen faal kraterleri olan volkanik kökenli adalar (Lipari, Vulcona, Salina, Panarea, Stromboli, Filicudi ve Alicudi) Stromboliİtalya'daki aktif 2 yanardağdan biri olup en ünlüsü Eolo olan çok sayıdaki mağaralarıyla ünlü. Bu adalar arasında, çok sevdiğim iki spor, yelken seyri ve dalış da müthiş bir tecrübe olsa gerek. Kim bilir belki bir gün buralara bu spor için de gelirim. Şimdilik bu hayalle yetinip kara turumuza devam ediyoruz.
Etna Yanardağı’nda zaman zaman oluşan hareketlenme başladığında yetkililer dünyaya duyuruyorlar, elbette basın mensupları, doğa ve fotoğraf severler, gezginler de bu doğa olayına tanıklık etmek ve oluşacak müthiş kareleri fotoğrafları makinelerine almak için, buraya akın ediyorlar.
Bizim rotamızda Sicilya’nın Bodrum’u Taormina var. Yolda, Antik Çağlardan beri hamamlarıyla da tanınan Acireale'de, çok özel dondurma ve pastalarını tatmak için mola vermeyi unutmayın.
Çizmenin Parmak Ucunda yazı dizisinin diğer bölümleri için tıklayınız: