Siracusa ve Ortigia Adası gezimizin ardından şehrin biraz dışında yer alan ve Syracuse'un en önemli eski Yunan ve Roma anıtlarının bulunduğu Arkeoloji Park'ı ve Grek Tiyatrosu’na gidiyoruz. Siracusa şehrinin tamamı ve şehrin sınırları içinde ancak biraz dışında bulunan "Pantalica Kayalık Mezarlığı” da Siracusa şehri ile birlikte UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde.
Şehrin arkeolojik bölgesi, “Parco Archeologico Della Neapolis” 2 tiyatro, nekropol, mezarlar, değirmenler, çeşme ve çeşitli kalıntılarla oldukça büyük bir arkeolojik park. Tiyatroların biri muazzam bir Yunan tiyatrosu, diğeri ise daha sade olan Roman amfi tiyatrosu.
Yunanlar tiyatro yaparken, Romalılar daha çok amfi tiyatro yapmış. Tiyatro, 180 derece, yani yarım daire olup, diğer kısmında sahnenin yer aldığı bir form, amfi tiyatro ise 360 derece, sahnenin ortada olduğu, arenaya benzer mimari biçim. Biz de şimdi burada iki uygarlığın belirleyici üslupta yapılmış iki eserini göreceğiz.
TEATRO GRECO – YUNAN TİYATROSU
MÖ 5. yüzyılda bir yamaca, lantomia taşından yapılmış muhteşem tiyatro, İtalya, Kuzey Afrika ve Anadolu dâhil olmak üzere bütün Akdeniz havzasını egemenliği altına alan Yunanlardan kalma. (Anadolu’daki Yunan kökenli tiyatrolar gibi.)
15 bin kişilik, oldukça büyük ve dünyanın en büyük yapılarından biri. Tiyatro, yaz aylarında halen güzel konserlere ev sahipliği yapıyormuş.
Tiyatronun hemen üst tarafındaki kayalara oyulmuş çok sayıdaki hayli ilginç kral mezarları ve bir oyuk içinde dağlardan gelen buz gibi bir çağlayan, ilginç yapılar göreceksiniz.
Bu tepeden yani tiyatronun üst tarafından, çok güzel bir manzara var, yemyeşil ağaçların arasından Akdeniz’in mavisi müthiş görünüyor. Sakın kaçırmayın.
Tiyatronun yakınındaki, tiyatro taşlarında da kullanılmış olan latomia denen “Taş Ocakları” 2.000 yıl önce yapılmış, o devrin teknolojisi ile nasıl yapılmış gerçekten inanılmaz. Ocaklara giderken geçtiğimiz bahçe ve yol; yerel bitkiler, zakkum, begonvil gibi rengârenk Akdeniz bitkileri ve ağaçlarıyla yemyeşil bir cennet (Latomia del Paradiso).
Hatta ağaçların dalları birleşmiş ve yol üzerinde adeta bir tak oluşturmuş, doğrusu o sıcakta iyi geldi bize bu gölge ve serinlik.
Buradaki ilginç taş oluşumları da dikkat çekiyor. Taş ocakların içinde en ilginç ve ünlü olan ise devasa bir kulağa benzediği için “Diyonizos’un Kulağı” olarak bir anılan yarık ya da mağara.
Yüksekliği 25 metre, genişliği 10 metre olan oyuğun derinliği 100 metre imiş. Buradan çıkan taşlarla birçok anıt yapılmış. İçindeki mükemmel akustik çok ilginç, giderseniz mutlaka bir deneme yapın, mesela şarkı söyleyin, çok keyifli. Ancak sonraki yıllarda Roma hükümdarları burayı hapishane olarak da kullanmışlar.
ANFITEATRO ROMANO - ROMA AMFİ TİYATROSU
Parkın diğer tarafına, MÖ 500 yıllarında yapılmış olan tiyatro oldukça sade ve ihtişamı yok. Roma döneminde gladyatör dövüşlerinde kullanılmış.
Tiyatroların dışında arkeolojik parkta çok sayıda tarihî kalıntılar da yer almakta.
Yarın barok kent Noto ile Sicilya’ya veda ediyoruz.
Çizmenin Parmak Ucunda yazı dizisinin diğer bölümleri için tıklayınız: