Gemimiz bu sabah Atina’ya 12 km uzaklıktaki liman şehri Pire’de olacak ve uyandığımızda gözlerimizi bakalım nasıl bir manzara ile açacağız. Güzel bir güne uyanmak ve güneşin doğuşunu bu sefer kamaramın penceresinden seyretmek istiyorum.
Sabah saat 7.00 ve güneş yeni doğuyor. Pespembe ufukta şehrin yanan ışıkları hala görünüyor. Gemimiz Celebrity Constellation da geceden kalma ışıkları ile süslediği güvertesi de şehir ile uyum içersinde bana görsel bir şölen sunuyor. İşte bu duygular içersinde artık kahvaltıya inebilir ve güzel bir güne bu enerji ile başlayabilirim.
Ne de olsa bugün acelemiz yok. Bütün gün buradayız ve gezeceğimiz yerleri biliyoruz. Hatta şehrin sokaklarında kaybolup yeni keşiflere de hazırız. Dünyanın en eski şehirlerinden olan Atina’nın 3000 yıllık bir geçmişi olduğunu ve daha çok tanrıların buraya sundukları hediyeler ile anımsandığını hepiniz bilirsiniz. Tanrıça Athena bu şehrin koruyucusu olarak zeytin ağacı, Tanrı Dionysos da üzüm ağacı vermiş. Bu efsane ve gelenekler tabii ki arkeolojik bulgular ile de kanıtlanmıştır. İşte Akropol ve çevresindeki tarihi yapıtlar burasını hem kıymetli, hem de dolayısıyla turistik bir cazibe merkezi yapmaktadır.
Kahvaltı sonrası terminalden çıkıyoruz ve kapının önünde bakalım bizi kimler bekliyor. Sol tarafımızda Hop On Hop Off Bus’ları görüyorum. 2 rotada dolaştıklarını ve bilet fiyatının 22 € olduğunu öğreniyorum. Hemen çıkışta taksiler 4 saatlik Pire ve Atina turu için 80-100 € arasında bir fiyat belirlemişler. Yani buna 1 saat de Akropol’de beklemeyi eklersek 5 saatlik tur için kişi başı 25 €. Daha sonra biraz ilerde bekleyen mavi renkli HOHBus’larında fiyatlarını soruyorum ve 15 € istiyorlar. Gözüme karşımızda duran bir kiosk bilet gişesi ve önünde bekleyen belediye otobüsü takılıyor. 1,4 €’luk biletle 90 dakika indi bindi yapabiliyor ve şehirde de dolaşabiliyorsunuz. Evet, hemen bu otobüse biniyoruz. Hatta arkamızdan bir turist gurubu da bizimle beraber binip otobüsü dolduruyorlar. 4 durak indi bindiden sonra 20 dakikada Atina’nın arkeolojik bölgesine geliyoruz ve herkes burada iniyor, dolayısıyla biz de iniyoruz. Önümüzde Hadrian Takı. 2. yüzyılda Romalılar tarafından yapılmış olan bu giriş bayağı iyi korunmuş görünüyor. Arkasında Olympian Zeus Tapınağı bütün heybeti ile duruyor.
Bugün biz değişik bir rotadan sol tarafa doğru Dion taş kaldırım yolu boyunca ilerliyoruz ve önümüze bu sefer Herod Atticus Odeon ve Dionysos antik tiyatroları çıkıyor. M.S. 160 yılında ölen Herodes tarafından karısı Regilla anısına yapılmış olan bu tiyatro, çeyrek daire formunda 38 metre çapında ve 5000 kişi kapasiteli imiş. Yürümeye devam ediyoruz ve Akrapol’ün girişindeki bilet gişesine geliyoruz. Bilet fiyatı 12 €, 65 yaş üstü ve talebeler ile 18 yaş altı gençler için 6 €. Bu bilet ile 4 gün boyunca birer defa olmak üzere antik Dionisos tiyatrosuna, Antik Agora Müzesi ve alanına, Roman agorasına, Olympian Zeus Tapınağı’na, Keramikos ve antik Hadrian kütüphanesine girebiliyorsunuz. Biz bu seferimizde Akropolis’e girmiyoruz. Bu yazı dizimizden sonra yayınlayacağımız Cruise ile Dünyanın Keşfi yazı dizimizin MSC Musica ile Ege bölümünde size Akropol ve Olympian Zeus Tapınağı’nı detaylı olarak anlatacağım. Size bu seferimizde şimdi gideceğimiz müzik aletleri müzesi, Roman agorası ile Atina’nın kalbi ve eski şehir olarak adlandırılan Plaka semti ve eskiciler çarşısını anlatacağım. Daha sonrasında ise Pire ve micro marinasına gidip oradan gemimize dönerek Atina turumuzu tamamlayacağız.
Şimdi bilet gişesinin hemen yanındaki meşhur kayaların üzerine tırmanıyor ve panoramik Atina manzarasını arkamıza alıp şöyle bir poz veriyorum.
Hemen oradan Akropol dağının kıyısından aşağıya doğru kıvrılarak, küçücük ve şirin Metamorphosis Kilisesi’ni ve Yunanlı milyarder işadamının yaptırdığı güzel bir antik eserler müzesini geziyoruz. Roman Agora ve Plaka tabelalarını takip ederek yolumuz aşağıya kadar uzanıyor.
Yolumuzun üzerinde bir de sürpriz ile karşılaşıyoruz. KültürBakanlığı’nın Müzik Aletleri Müzesi tam önümüzde duruyor. İçerisini mutlaka gezin ve burasını ıskalamayın derim. Yunanlılarla ne kadar benzerliğimiz ve ortak kültürlere sahip olduğumuzu buradaki müzik aletlerinden ve çalgıcı fotoğraflarından bir defa daha tasdik ediyorum.
1 saatlik bir müze molasından sonra Roman Agorasına geliyoruz. Etrafından şöyle bir bakıp, amaaaan biz de bunlardan çok var dercesine Plaka semtine giriş yapıyoruz.
Bu arada agoradan Hephaistos Tapınağı’nı da görüntülemeyi ihmal etmedim. Burası eski Atina evlerinin ve çarşı pazarların bulunduğu hoş ve 2-3 saatten evvel çıkamayacağınız bir yer. Keyifle gezecek ve kesenize göre, kafanıza göre uygun bir şeyler bulursanız almayı da ihmal etmeyin. Çektiğiniz fotoğraflara bakarken daha sonra ah bunu niye almamışım demeyin. İşte size bu fotoğraflardan birkaçını sunuyorum.
Yolumuz istasyon meydanına çıkıyor. Burada her türlü giysi, çanta ayakkabı ve hediyeliklerin satıldığı bizim İzmir-Kemeraltı benzeri sokaklar var. Derken bitpazarına ve eskiciler çarşısına denk geliyoruz. Aman Allahım bu ne karışıklık, pislik ve üst üste yığılmış mallar, içinden seç seçebilirsen. Zaten sorduğum birkaç parçanın fiyatı da bizi turist görünce uçtu sanırım.
Artık bayağı yürüdük ve hava da sıcak. Yanımızda bize eşlik eden Erdekli Tacettin Sağlam abim ve eşi ile birlikte bir kafe restoranda mola veriyoruz. Bir şeyler atıştırdıktan, internet ve diğer ihtiyaçları da giderdikten sonra dönüş yoluna doğru yöneliyoruz. Bu seferki rotamız Panagia Kilisesi ve devamındaki meşhur alışveriş mağazalarının bulunduğu Ermou Caddesi ile sonundaki parlamento binası.
Bu Panagia Kilisesi tam şehrin kalbinde ve piyasa caddelerinin kesiştiği merkezde olduğundan çok hareketli, televizyonlarda bile protestolar ve müzik dinletileri ile gündemde olan bir yer. Tam biz oradayken de bir protesto gösterisi, öbür tarafında da gençlerin müzikal akrobasi şovları vardı. Ermou caddesini baştanbaşa geçerek Sintagma Meydanı’na ve dolayısıyla parlamento binasına ulaşıyoruz.
Burada ilk gözüme çarpan X95 numaralı belediyenin havalimanı otobüsü. Demek ki havaalanına buradan gelip gidiyorsunuz. Öyleyse Pire limanına da burada gidilebilir savıyla, 1-2 kişiye sorunca yine 1,4 €’luk biletle Pire şehrine gitmek üzere tekrar belediye otobüsümüze biniyoruz. Bu sefer değişik bir yoldan biraz da dolaşarak ohh geze geze yarım saatte Pire şehir meydanına iniyoruz. Meşhur tiyatro binası, Arkeoloji müzesi, Denizcilik müzesi ve Agios Nikolaos Kilisesi de burada bulunuyor. Zaten ana caddesini yine otobüsle geçtiğimizden güney yönüne Micromarina tarafına doğru yürüyoruz. 15 dakikada da marinaya varıyoruz ve biraz soluklanma molası da burada veriyoruz. Burada çok güzel kafeler, kebapçılar ve içki satan mağazalar var. Tabii toptancılar da var. Ne de olsa teknelere mallar buradan alınıyor sanırım.
Yolumuz üzerinde bir meyhane gördük ki sormayın gitsin! Kapı önünde mercan balıklarını dizmişler mangalın üzerine, kaldırımda da bir iki masa karı koca bir çift ve 2 arkadaş demleniyorlar. Vallahi kendimizi zor tuttuk içeriye girmemek için. Şeytana uymayalım, haydi biz hediyelik birkaç şişe ouzo ve Atina magneti aldıktan sonra gemiye doğru yürümeye devam edelim. Sabahtan beri yürüyoruz değil mi? Evet ne mutlu bize, gemide yiyoruz, karada harcıyoruz. Ama siz siz olun buraya bir yarım gününüzü ayırın ve şöyle Pire micromarinanın keyfine varın derim. Şimdi yola devam ediyoruz ve 20 dakikalık bir yürüyüşten sonra yolumuz üzerinde bu sefer kaldırımda gemideki İtalyan dostlarla karşılaşıyoruz. Sizlere geçen bölümde anlatmıştım, gece gemideki David Night gösterisinde bana sahnede eşlik edenler dostlar. Koca şehirde karşılaşmak büyük şans yani. Yahu siz nasıl uyudunuz, sahiden hipnotize etti mi sizi diye sohbet başlayınca, “sen niye uyumadın”a geldi mevzu. Bu sohbet ayaküstü olmaz, haydi bize by diyerek oradan ayrılıyoruz. Zira gemide kamaramıza varınca bir de güzel duş alıp ayaklarımızı dinlerdik mi, gel keyfim gel hayali ile yanıp tutuşuyorum. Ohh ne rahat hayat, sen de keyfine bak!!!
Evet, bu seyahatimizin de sonuna geldik. Sonuç olarak Akropolis ve zamanının en büyüğü ve yapımı 700 süren Olympian Zeus Tapınağı sizin en ilginizi çekecek yerler olarak gözüküyor. Gerisi de güzeldi tabii ki ama daha güzelleri bizim güzel Türkiye’mizde var zaten. Zaten gemimizin yarın ki durağı da Kuşadası. Gece yatcaz, sabah kalkcaz Kuşadası’ndayız. Ephesus, Didyma, Pergamon ile Meryemana evi ve daha nicelerine buyurun bakalım. Pire’yi de bu arada gezilecek yerler listemizde, atlamayalım tabii ki…
Hepinize iyi akşamlar diyorum. Byyy
H.Oğuz Esen
YAZI DİZİSİNİN DİĞER BÖLÜMLERİ:
gezimanya.com/GeziNotlari/cruise-ile-karadeniz-istanbuldan-cikis
gezimanya.com/GeziNotlari/cruise-ile-karadeniz-burgaz
gezimanya.com/GeziNotlari/cruise-ile-karadeniz-varna
gezimanya.com/GeziNotlari/cruise-ile-karadeniz-kostence
gezimanya.com/GeziNotlari/cruise-ile-karadeniz-trabzon-gezisi
gezimanya.com/GeziNotlari/cruise-ile-karadeniz-bogaz-gezisigezimanya.com/GeziNotlari/cruise-ile-dunyanin-kesfi-mikonos