Etnik mimarisi, kiliseden çevrilmiş camileri, mağaraları ve gölü ile mistik şehir olan Şanlıurfa'da gezilip görülecek bir çok yer bulunmaktadır. Peygamberler şehri Şanlıurfa’da, keşfedeceğiniz şeyler yüzyıllar önceye ait ve çeşitli dinlerden izler taşımaktadır.
Şanlıurfa Gezilecek Yerler
Şanlıurfa'nın sizi masallara götüren atmosferindeki gezilecek yerler için birkaç gün ayırmanız gerekir. Şanlıurfa ziyaretiniz sırasında görmeniz gereken yerler; Balıklı Göl, Göbeklitepe, Fırfırlı Cami, Selahaddin Eyyübi Cami, Urfa Kalesi, Tektek Dağları Milli Parkı, Ulu Cami, Halfeti ve Harran olarak sıralanabilir. Adını andığımız bu yerler hakkında detaylı bilgileri aşağıda bulabilirsiniz.
Balıklıgöl
Balıklıgöl, Şanlıurfa ilinin merkezinde bulunan ve İbrahim peygamberin ateşe atıldığı zaman düştüğü yer olarak bilinen bir gölettir. Civarda tıpkı Balıklıgöl gibi gezilebilecek daha pek çok yer vardır. Bu sebeple de her yıl binlerce yerli ve yabancı turist bölgeyi ziyarete gider. Geniş ve yeşilliklerle dolu alanda Şanlıurfalı çocukların gelip “Urfalıyam ezelden” şarkısıyla girizgah yapıp ardından Balıklıgöl’ün tarihi hakkında bilgi vermelerine tanıklık edebilirsiniz.
Yöresel ürünleri satın alabileceğiniz bir çarşı da alanın içinde bulunuyor. Dileğinizi diledikten sonra kutsal kabul edilen balıklara yem atmanız için, balık yemi satan tezgahları tercih edebilirsiniz. İbadet için bölgeye gelen pek çok kişiyi görebileceğiniz Balıkgöl‘den sonra baharat alışverişi yapmak isterseniz yürüme mesafesinde olan Baharatçılar Çarşısı’na gidebilirsiniz.
- 1 view
Fırfırlı Camii
Şanlıurfa ilimizin temel tarihi ve turistik yapılarından olan Fırfırlı Camii (On iki Havari Kilisesi Aziz Havariler Kilisesi) şehrin Büyükyol diye de anılan Vali Fuat Bey Caddesi’nde yer almaktadır.Öncelikle kilise olarak inşa edildiği, kayıtlardan dolayı bilinen bu yapı ilk olarak Oniki Havari Kilisesi adı ile anılmıştır.
Kilise yapısında yer alan rüzgârgülü şeklindeki süslerden dolayı, yöre halkı kendi şivesince “Fırfırlı Kilise” diye adlandırmıştır.
- 1 view
Halfeti
“Saklı Cennet” ve “Kayıp Şehir” olarak da bilinen bu eski yerleşim yeri, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği önemli bir turizm alanıdır. Şanlıurfa merkezinin batısında, 112 kilometre uzağında yer almaktadır.
Halfeti ilçesinin %80’i, Bilecik Barajı’nın yapımı sırasında sular altında kalmış ve burada yaşayan yerli halk 15 kilometre uzakta yer alan yeni bir yerleşim merkezine yerleştirilmiştir.
Kentin kayıp şehir olarak bilinmesi de taş evlerinin, camilerinin ve diğer kullanım alanlarının Fırat Nehri’nin altında kalmasından ileri geldiği söylenebilir.
Halfeti ilçesi, Türkiye'den 11 şehrin, dünyada 208 şehrin dâhil olduğu, Uluslararası Koordinasyon Komitesi toplantısında ‘Cittaslow’ (Sakin Şehir) unvanını almıştır.
İlçe, M.Ö 855 yılında Asur kralı 3. Salmanassar tarafından kurulduğu zaman "Şitamrat" adını taşıyordu. Tarihi boyunca Hitit, Asur, Med, Pers, Makedon, Selevkos ve Partlar'ın idaresinde kalmıştır. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılara geçen Halfeti, zamanımızda da kullanılan "Urumgala" ve "Rumkale" adlarını alarak Halep Eyaleti'ne bağlanmıştır. Osmanlı döneminde hudut şehri özelliğini kaybeden yerleşim, stratejik önemini kaybetmiştir. Şehrin nüfusunun 19. yüzyılda 5-l0 haneye kadar düşmesi ve Rumkale'nin harap olmasıyla yerleşim alanı Fırat’ın karşı sahiline nakledilmiş ve bugünkü Halfeti yerleşimi kurulmuştur. 1926 yılına kadar Birecik’e bağlı bir nahiye olan Halfeti, 1954 yılında ilçe haline getirilmiştir.
Halfeti geziniz sırasında ayrıca çevresinde yer alan Rumkale’yi, Kantarma Mezrası Hanı’nı, Rumkale’deki Aziz Nerses Kilisesi’ni, Gürkuyu (Norhut) Kilisesi’ni de görebilirsiniz.
Göbeklitepe
Göbeklitepe, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık 18 kilometre kuzeydoğusunda, Örencik köyü yakınlarında bulunan tapınaktır.
Deniz seviyesinden 760 metre yüksekte yer alan arkeolojik alan, konumu, boyutları, tarihlendirilmesi ve yapılarının anıtsallığı ile Neolitik Dönem’e dair yeni değerlendirilmelerin yapılmasına kapı açmıştır.
Göbeklitepe’den kuzey ve doğu yönüne bakıldığında Toros Dağları ve Karaca Dağ etekleri, batıya bakıldığında Şanlıurfa platosu ile Fırat Ovası’nı ayıran sıra dağlar, güneye bakıldığında ise Suriye sınırına kadar Harran Ovası izlenebilmektedir. Günümüze kadar nasıl sağlam şekilde geldiği bir sır olan Göbeklitepe taşları devasa boyutta ve kilodadır. Taşların üzerindeki işlemeler ve figürler arkeologların uzun zaman araştırma yapmalarına ve dünyanın pek çok akademisyeninin gözünü buraya çevirmesine neden olmuştur.
- 1 view
Harran
Harran, etimolojik yapısı itibariyle eski uygarlıklarda "yolların kavuştuğu yer" ya da diğer bir deyişle "kavşak" anlamına gelmektedir. Önasya dili olan Akatçadaki "Harranu" sözcüğü ile "seyahat ve kervan" anlamına gelir.
Sosyolojik ve tarihsel açıdan düşünüldüğünde ise “medeniyetlerin doğduğu ve buluştuğu kent” anlamını içermektedir. Harran'ı sadece ilçe merkezi ile sınırlamadan çevresi ile birlikte gezmek, algılamak, anlamak ve tanımak gerekir. Harran, özellikle Assur Ticaret Kolonileri devrinde Anadolu ile sıkı ticari ilişkiler yürütmüş olan Asurlu tüccarların uğrak yeri olmuştur.
Harran’da görülmesi gereken ilk yerlerden biri Harran Kalesi’dir. Harran ilçesinin güneydoğusunda şehir suruna bitişik olarak inşa edilen iç kale, dikdörtgen planlı olup, köşelerinde onikigen kuleleri mevcuttur. İslami kaynaklarda kalenin yerinde bir Sabii tapınağının bulunduğundan bahsedilir. Emevi halifesi II. Mervan'ın 10 milyon dirhem altın harcayarak yaptırdığı sarayın, kalenin esasını oluşturduğu tahmin edilmektedir. 90x130 metre boyutlarındaki kale üç katlıdır.
Harran Höyüğü, bu çevrede görülmesi gereken ikinci önemli noktadır. 2003 yılından bu yana höyükte yapılan kazı çalışmalarında çeşitli devirlere ait eserler ortaya çıkarılmıştır. Kazılarda, Eski Tunç Devri'ne ait figürin ve figürin başları, MÖ 1950 Eski Assur dönemine tarihlenen silindir mühürler, MÖ 6. yüzyıla tarihlenen Kral Nabuna'id'den ve Sin Mabedi'nden bahseden çivi yazılı pişmiş toprak tablet ve adak kitabeleri bulunmuştur. Höyük ve çevresi tarih öncesi çağlardan beri Halaf, Ubeyd, Uruk, Tunç Çağları, Hitit, Hurri, Mitanni, Assur, Babil, Helenistik, Roma, Bizans ve İslam devrinde de Emeviler, Abbasiler, Fatimiler, Zengiler, Eyyubiler ve Selçuklular gibi önemli uygarlıkların egemenliğinde kalmıştır. Kazılardan elde edilen eserler Şanlıurfa Müzesi'nde sergilenmektedir.
Harran, dünyanın ilk üniversitelerinden birine sahip ilim ve irfanın merkezidir. Harran Üniversitesi, ünlü tıp ve matematik bilgini Sâbit bin Kurrâ'nın, dünyadan aya olan uzaklığı ilk olarak doğru hesaplayan ünlü astronomi bilgini El-Battani'nin, atomun ve cebir ilminin mucidi sayılan Cabir bin Hayyan'nın ve ünlü din bilgini Şeyhü'l İslam İbn-i Teymiyye gibi birçok bilim adamının yetiştiği ve ders verdiği okul olmuştur. Halen batı üniversitelerinde tarihî Harran Üniversitesi'nde yetişmiş olan bilginlerin eserleri ders kitapları olarak okutulmakta ve adlarına kürsüler bulunmaktadır.
Harran, MS 640 yıllarında Halife Hz. Ömer zamanında İslam hakimiyetine geçmiştir. Harran, İslam devrinde Emeviler döneminde son halife 2. Mervan zamanında da bir süre başkent olmuştur. İslam Devri'nin önemli eserlerinden olan Harran Ulu Camii veya Cennet Cami, Harran Höyüğü'nün kuzeydoğu eteğinde yer alır. Caminin doğu cephesi mihrabı, şadırvanı ve minaresinin büyük bir bölümü korunmuştur. Türkiye'de İslam mimarisinde yapılmış en eski cami olan Harran Ulu Cami, MS 744-750 tarihleri arasında Emeviler devrinde Halife 2. Mervan tarafından yaptırılmış ve daha sonra çeşitli zamanlarda onarımlar görmüştür.
Harran'la özdeşleşen bir diğer şey ise Kümbet Evleri’dir. Harran'daki evlerin kubbe kısımlarının tuğla ile örtülmesinin iki sebebi vardır. Biri, bölgenin çöl olmasından dolayı ağaç malzemenin bulunmayışı, diğeri ise Harran'da bol miktarda bulunan tuğladır. Evlerin yüksekliği içeriden en çok 5 metreye varan kubbeleri, 30-40 tuğla dizisi ile örülmüştür. Örgüleri balçık sıva ile bağlanan kubbe ve duvarlar, içerden ve dışarıdan yine bu harçla sıvanmıştır. Harran evleri bölge iklimine uyumlu olarak yazın serin kışın sıcaktır.
Selahaddin Eyyübi Camii
Günümüzde Şanlıurfa'da, Yeniyol olarak da adlandırılan Vali Fuat Bey Caddesi'nde yer alan Selahaddin Eyyübi Camii’nin yerinde eskiden 457 yılında yaptırılan Aziz Youhanna (Vaftizci Yahya) Kilisesi bulunuyordu. Selahattin Eyyubi döneminde kısa bir süre cami olarak kullanılmıştır. 19. yüzyılın ortalarında, burada bulunan eski kilisenin üzerine bugünkü yapı inşa edilmiştir. Dönemi itibarı ile bölgedeki en büyük kilise olduğundan katedral olarak da adlandırılmıştır. Cami uzun yıllar harap durumda kalmış ve bir ara elektrik santrali olarak da kullanılmıştır.
28 Mayıs 1993'te onarımı yapılarak ibadete açılmıştır. Caminin yapı malzemesi kesme taş olup, plan itibarı ile mihraba paralel üç sahından (bölümden) oluşmaktadır. Caminin yapımında bazilika plan üslubu açıkça görülebilmektedir. Yapının üzeri, içten beşik tonoz; dıştan ise düz dam ile örtülüdür. Sahınların orta bölümü yan sahınlardan daha geniş ve daha yüksektir. Caminin girişi batı yönünde olup, son cemaat yeri de daha önceki kilisenin narteksinden yararlanılarak yapılmıştır.
İbadet mekânı oldukça geniş ölçüdeki pencereler ile aydınlatılmıştır. Yapı üzerindeki pencerelerin kenarlarında yer alan ve eski kiliseden kalmış olan yarım sütunlar ve birbirlerine dolanmış ejder kabartmaları halen görülebilmektedir.
Şanlıurfa Tarihi Çarşılar
Şanlıurfa şehri İstanbul, Bursa ve Edirne'den sonra kapalı çarşı açısından Anadolu'nun önde gelen illeri arasında yer almaktadır. Şanlıurfa'nın Osmanlı döneminden kalma tarihî hanları ve çarşıları eski ticaret merkezi olan Gümrük Han civarında yoğunluk göstermektedir.
Şanlıurfa Bedesten, Gümrük Han'ın güneyine bitişik olarak 1562 yılında inşa edilmiştir. Kapalı çarşı şeklindeki Bedesten, düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Doğuda Han Önü Çarşısı'na açılan ana kapısı, Sipahi Pazarı'na açılan batı kapısı, Pamukçu Pazarı'na açılan güney kapısı ve Gümrük Hanı'na açılan kuzey kapısı olmak üzere 4 kapısı bulunmaktadır. Çarşıda sağlı sollu iki sıra halinde uzayan dükkanlarda yöresel giysi ve aksesuarların satılmaktadır.
Şanlıurfa Sipahi Pazarı, Gümrük Han'ın batısına bitişik olarak inşa edilmiş, kapalı bir çarşıdır. Gümrük hanı ile aynı tarihte hana gelenlerin hayvanlarının barınması için yaptırılmış olduğu tahmin edilmektedir. Düzgün kesme taşlardan inşa edilmiş kuzey-güney istikametinde beşik tonozla örtülüdür. Dört kapısı vardır. Çarşı günümüzde Halıcılar Çarşısı olarak kullanılmaktadır.
Şanlıurfa Bakırcılar Çarşısı, her biri 15'er çapraz tonozla örtülü iki kapılı bir çarşıdır. 1887 yılında Hartavizâde Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmıştır. O dönemde halı, kilim, keçe ve benzeri şeylerin satıldığı yer olarak kullanılmıştır. Bir ara yemenici pazarı olarak kullanılmış ve son olarak Bakırcı esnafına tahsis edilmiştir.
Şanlıurfa Kınacı Pazarı, Mençek Han'ın batısında yer alan ve kuzey güney istikametinde uzanan bir çarşıdır. Kuzey kesimi beşik tonozla örtülü, güney kesiminin üzeri ise açıktır.
Şanlıurfa Pamukçu ise Kınacı Pazarı'nın batısına paralel olarak uzanan, beşik tonozla örtülü bir çarşıdır. Günümüzde kuyumcular ve tekstilciler tarafından kullanılmaktadır.
Tektek Dağları Millî Parkı
Tektek Dağları Millî Parkı, Şanlıurfa’da 19.335 hektarlık bir alanda yer almaktadır. 2007 yılında millî park ilan edilmiştir. Şuayip Şehri, Soğmatar Harabeleri ve Senem Mağarası millî park bünyesinde yer almaktadır.
Şuayip şehri, alandaki en önemli arkeolojik kalıntıdır. 3.-4. yüzyıla ait olan şehir, geniş bir alana yayılmıştır. Kesme taştan kaya mezarlarının olduğu harabelerin etrafı surlarla çevrilidir. Yapıların çoğunluğu yıkılmıştır ancak bazı duvar ve temeller günümüzde halen ayaktadır ve görülebilmektedir. Şuayb peygamberin bu şehirde yaşadığına inanılır ve bir mağara onun makamı olarak ziyaret edilmektedir.
Soğmatar Harabeleri ise Şuayip şehrinin 16 km kuzeyinde bulunmaktadır. Buradaki kalıntılar, Harran Sin kültürüne aittir. Kalıntılar incelendiğinde buranın 2. yüzyılda kale olduğu anlaşılmıştır. Süryanice kitabeler bulunmaktadır. Asıl önemi Asur ve Babil temelli, gezegenlere tapan Pagan dini ve baş tanrısı Marelahe'nin merkezi sayılmasıdır. Bu dine ait açık hava mabedinde kurbanlar verilmekte ve ibadet yapılmaktaydı. Alanda bulunan kaya mezarları Romalılardan kalmadır.
Senem (Senemığar-Sanem) Mağarası, Soğmatar Harabeleri'nin 11 km kuzeyinde Tektek Dağları üzerinde bulunmaktadır. Hristiyanlığın ilk yüzyıllarından kalma olan bu kaya oyma yapılar ve mimari kalıntılar görülmeye değerdir. Köy içerisinde bir tepe üzerindeki üç katlı kesme taşlı yapının saray veya manastır olduğu düşünülmektedir.
Tektek Dağları Millî Parkı’nda doğa yürüyüşüne çıkıldığında ise melengiç, peygamber çiçeği, gelincik, kekik, sütleğen, papatya ve köygöçüren gibi bitkilerle karşılaşılabilmektedir. Ayrıca ceylan, varan, vaşak, tavşan, tilki, kurt, toy, mezgeldek, kınalı keklik, turna, şahin, atmaca, üveyik, kaya güvercini, kızkuşu, tepeli toygar, bağırtlak, karga, leylek, ibibik, sığırcık ve serçe gibi hayvan türleri de bu parkta yaşamaktadır.
Millî park alanında tesis ve konaklama olanağı mevcut değildir.
Şanlıurfa Ulu Camii
Ulu Camii, şehir merkezinde Divanyolu Caddesi’nde yer almaktadır. Yapım tarihi henüz belirlenemeyen cami, o dönemde "Kızıl Kilise" olarak adlandırılan, eski bir kilisenin yerine inşa edilmiştir. Eski yapıya ait avlu duvarları, sütunlar, sütun başlıkları ve çan kulesi halen görülebilmektedir.
Caminin inşa kitabesi mevcut değildir. Bu yüzden kim tarafından ve ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak 1170-1175 yıllarında Zengiler tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kitabelere göre Ulu Camii; 1684, 1779, 1780 ve 1870 tarihlerinde onarım görmüştür. Payeler üzerine oturan ve her biri çapraz tonozlarla örülü 14 sivri kemerle avluya açılan cemaat yeri, Anadolu'da ilk kez Urfa Ulu Camii'nde bulunmaktadır.
Cami, mihraba paralel üç sahından (bölümden) oluşmaktadır. Bunun dışında mihrab önünde bir de kubbe yer alır. Harim kısmında (ana ibadet alanı-iç kısım) dört giriş kapısı yer almaktadır. Son cemaat yeri de dahil olmak üzere yapıda, üst örtü olarak, tonoz kullanılmıştır. Urfa Ulu Camii plan olarak, Halep Hükümdarı Nureddin Mahmud Zengi tarafından tamir ettirilip bugünkü şeklini alan Halep Ulu Camii’ne benzetilmektedir.
Caminin içerisinde bir kuyu da bulunmaktadır. Halk arasındaki bir inanışa göre Hz. İsa'nın, Kral Abgar'a, Havarisi Thomas ile gönderdiği mendil bu kuyuya düşmüştür. Bu nedenle caminin içindeki kuyunun suyu, halk tarafından şifalı olarak kabul edilmektedir.
Minareye, Cumhuriyet Dönemi'nde bir saat eklenerek saat kulesine dönüştürülmüştür. Minare, aynı zamanda şehrin ilk ve tek saat kulesi görevini de üstlenmektedir.
Kızıl Kilise’ye ait kalın duvarlar ile çevrili cami avlusunun kuzeybatı kesimi mezarlık olarak görülmektedir. Bu mezarlıktaki türbede, 1823 yılında vefat eden, Halidi Tarikatı’nın kurucusu Mevlana Halid Ziyâeddin Hazretleri'nin küçük oğlu Şehabeddin Ahmet’in mezarı bulunmaktadır. Türbe, yakın zamanda ŞURKAV tarafından restore edilmiştir.
Urfa Kalesi
Urfa Kalesi, kentin güneybatı kesiminde, Halil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha Göllerinin (Balıklıgöl) güneyindeki Damlacık Dağı'nın kuzey eteğinde bulunan tepe üzerinde yer almaktadır. Doğu, batı ve güney tarafı kayadan oyma derin savunma hendeği ile çevrilidir. Kuzey tarafı ise sarp kayalıklardan oluşmaktadır.
Abbasiler Dönemi’ne denk gelen 814 yılında şehir surlarının yeniden inşa edilmesi sırasında Kale'nin de Seleukoslar dönemine ait eski kalıntılar üzerine yeniden inşa edildiği varsayılmaktadır. Güneydeki kayadan oyma hendeğin MS 3. yüzyıla ait kaya mezarlarının üzerine yapıldığı kesilmiş kaya mezarlarından anlaşılmaktadır.
Romalılar tarafından yaptırılan iç kale zamanla genişletilmiştir. İç kale 25 burçludur. Kale'de Bizans ve İslam dönemine ait kalıntılar bulunmaktadır. Surları MS 812 yılında Hristiyanların, Arap akınlarına karşı kenti korumak amacıyla yaptırdığı bilinmektedir. Dış kale ise Haçlılar zamanında büyütülerek restore edilmiştir.
Kale üzerindeki Korinth başlıklı iki sütunun arası 14 metre olup yükseklikleri 17,25 ve çapları 4,60 metredir. Doğudaki sütunun kente bakan yüzünün 3 metre yukarısında Estrangela türündeki Süryanice kitabe yer alır. Kitabede adı geçen Edessa kralı II. MA'NU’dur (240-242). Saltanat tarihleri dikkate alındığında bu sütunların 814 yılındaki surlar ve kalenin esas inşa tarihinden önce buraya birer anıt sütun olarak dikildikleri ortaya çıkmaktadır.
Atatürk Barajı
Atatürk Barajı, Adıyaman ve Şanlıurfa il sınırları arasında bulunan enerji ve sulama amaçlı bir barajdır. Fırat Nehri üzerinde kurulu olan baraj, GAP, yani Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında inşa edilmiştir. İnşaatı 1983 yılında başlamıştır. Türkiye’nin en büyük barajı ve hidroelektrik santralini bünyesinde barındırması sebebi ile büyük ilgi gören Atatürk Barajı, Türkiye’de üretilen hidroelektrik miktarının yaklaşık 5’te 1’ini karşılar. Türkiye ekonomisinde de önemli bir yeri bulunan Atatürk Barajı çevresinde ziyaretiniz sırasında faydalanabilmeniz için sosyal tesisler ve piknik alanları da mevcuttur. Barajın büyüklüğünü ve suların coşkunluğunu seyredip fotoğraf çekebilmeniz için seyir terasları da bulunan Atatürk Barajı gitmediyseniz mutlaka ziyaret etmeniz gereken yerler arasında bulunuyor.
Atatürk Barajı Hakkında Bilgi- 1 view
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi
Şanlıurfa’da bir müze açılması ile ilgili ilk fikir ve oluşum, 1948 yılına uzanmaktadır. O yıllarda bu fikrin kabul görmesiyle, mevcut eserler şehir merkezindeki Atatürk İlkokulu’nun deposunda toplanmış, böylelikle Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nin temeli atılmıştır.
Açılışı ise 1969 yılında gerçekleşmiştir.Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi 1987’de yeni binasına taşınmıştır. Ancak bölgede tarih boyunca hüküm süren uygarlıklara ait buluntular, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nin genişlemesini sağlamıştır.
- 1 view
Yusuf Paşa Cami
Şanlıurfa ilimizin tarihî ve dinî yapılarından biri olan Yusuf Paşa Camii, şehrin merkezi noktalarından biri olan Sarayönü Caddesi’nde yer almaktadır. Caminin de burada bulunması sebebi ile Şanlıurfa Yusuf Paşa Mahallesi adını almış olan mahallede bulunan cami, Urfa Mutasarrıfı Arapkirli Yusuf Paşa’nın talimatı ile 1703 yılında yan kısmında bulunan hamam binası ile birlikte yaptırılmıştır.
Yusuf Paşa Cami TarihiYusuf Paşa Camii tarihi incelendiğinde, Urfa Rakka Valisi Yusuf Paşa tarafından yaptırıldığı görülmektedir. Bu cami için düzenlenmiş yazıt 1122 yılına aittir. Toplam üç kitabesi olan Yusuf Paşa Camii mihrap kitabesinde, camiinin onarımdan geçtiği belirtilmektedir. 1267 yılında Hacı Esad adında biri hayır amacı ile bu onarımın maddi kısmını üstlenmiştir.
- 1 view
Halil Ür-Rahman Camii
Halil Ür-Rahman Camii (Döşeme Camii) Urfa ilimizin önemli eserleri arasında yer almaktadır. Cami, Halil Ür-Rahman Gölü de denilen Balıklıgöl’ün hemen yanında, güneybatı köşesinde bulunmaktadır. Adı Halil Ür-Rahman Camii olsa da halk tarafından Döşeme Camisi diye de bilinmektedir.
Halil Ür-Rahman Camii (Döşeme Cami) Hakkında Bilgi504 senesinde İsa Peygamber’in annesi Hz. Meryem adına Rahip Urbisyus tarafından inşa ettirilen ve Meryem Ana Kilisesi olarak bilinen kilise, Abbasi Halifesi Me’mun döneminde yapılan değişiklikler ile camiye dönüştürülmüştür.
- 1 view
Arabi Camii
Şanlıurfa’daki tarihî Arabi Camii’ne, “Eski Arabi Camii” de denilmektedir. Arabi Camii’nin minare kaidesinde bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabede, Arabi Camii’ni 1743 (Hicri 1156) yılında, Muhammed Fazıli Efendi’nin yaptırdığı yazmaktadır.
Arabi Camii TarihiArabi Camii tarihi ile ilgili bilgiler sınırlıdır. En önemli kayıt, Arabi Camii’nin kitabesidir. Bizans dönemine ait St. Michael Kilisesi’nin yerine yapıldığı belirtilmektedir. Minare kaidesinin batı tarafındaki 1743 (Hicri 1156) tarihli kitabede, caminin banisinin Muhammed Fazıli olduğu yazmaktadır.
- 1 view
Mevlid-i Halil (Dergah) Camii ve Mağarası
Mevlid-i Halil (Dergâh) Camii ve Mağarası Şanlıurfa ilimizin önemli simgelerinden birisidir. Şanlıurfa Kalesi’nin kuzeyinde yer alan iki mağaradan, içinde Hz. İbrahim’in doğduğu mağara şehrin en çok turistik ziyaret alan yerlerinden biri olmakla birlikte “dergâh” diye de anılmaktadır. Bu mağaranın bulunduğu alanda mescit, hücre ve havuzların yanı sıra Mevlid-i Halil Camii de yer almaktadır.
Mevlid-i Halil (Dergah) CamiiCami dikdörtgen bir plan ile inşa edilmiştir. Mağara ile cami arasında yer alan duvar, burası camiye çevrilirken minare olarak planlanmış ve inşaat buna göre yapılmıştır. Daha sonra da güney ve kuzey doğu bölümlerine birer minare daha ilave edilmiştir. Yazılı kitabelerde okunduğu üzereMevlid-i Halil (Dergâh) Camii 1816 ve 1852 yıllarında sırası ile Muhammed Mesud ve Mahmut oğlu Mahmut tarafından onarım görmüştür. Caminin avlu kısmına Urfalı Ahmet Bican Paşa ve Derviş Musa tarafından eklentiler yapılmıştır ve son olarak da 1951 yılında halkın da maddi desteği ile restore edilerek bugün sahip olduğu görüntüye kavuşmuştur.
Mevlid-i Halil Cami Nerede?- 1 view