Sofya’da Gezilecek Yerler

Sofya’nın köklü ve eski tarihi sayesinde şehirde gezilecek birçok yer bulunmaktadır. Başta Bulgar kültürü etkisini hissettiren Sofya’da birçok farklı kültürün izlerine rastlamak da mümkündür. Avrupa’nın en eski şehirlerinden olan bu yerde eski caddeler, manastırlar ve çok sayıda tarihi eser bulunmaktadır. Şehir, 1930’lardaki modernleşme hareketi ile birlikte gelişmiş ve bir Avrupa şehri olarak kabul görmüştür. Şehrin önemli yerlerinin birbirine yakın olması da gezmeyi oldukça kolaylaştırmaktadır.

Sofya’da Gezilecek Yerler

Sadece Sofya’nın değil Bulgaristan’ın da sembolü olan Aleksander Nevski Katedrali, içerik bakımından Bulgaristan'daki en zengin müze olan Sofya Arkeoloji Müzesi, Bulgaristan'ın en eski müzesi olan Sofya Tarih Müzesi, UNESCO Dünya Mirasları Listesinde bulunan Boyana KilisesiVitosha Dağı’nın en popüler noktası Zlatnite Mostove, Sofya'nın en eski binası olan Rotunda Sveti Georgi, Bulgaristan'daki Musevi cemaatini temsil eden Sofya Sinagogu ve Sofya'nın merkezinde bulunan Sofya Arkeoloji Kompleksi Sofya'da gezilecek yerlerin başındadır.
 

Aleksander Nevski Katedrail

800px-AlexanderNevskyCathedral.jpg

Alexander Nevski Katedrali, sadece Sofya’nın değil Bulgaristan’ın da sembolü olarak kabul edilmektedir. Gösterişli ve oldukça etkileyici olan katedral 1882-1912 yıllarında Rusya Osmanlı arasında geçen savaşta Bulgaristan’ın bağımsızlığı için hayatını kaybeden 200 bin Rus askerinin anısına inşa edilmiştir. Kilise adını da 13. yüzyılda yaşamış olan Rus prensinden almıştır.

Ünlü Rus mimar Alexander Pomerantsey tarafından tasarlanmış olan katedral, mozaikler ve kubbelerle donatılmıştır. Neo-Bizans mimari tarzında yapılmış olan katedraldeki iç dekorasyon da oldukça etkileyicidir.

Alexander Katedrali, yaklaşık üç bin metrekarelik bir arazi üzerinde, 45 metrelik yüksekliğiyle Sofya’nın siluetini önemli ölçüde değiştirmektedir. Katedral, Bulgar halkı için çok kıymetlidir. Bulgar halkı için sadece bir ibadethane değil aynı zamanda da bir bağımsızlık anıtı olarak da görülmektedir.

Sofya’nın adının verildiği Ayasofya Kilisesi’nden 1500 yıl sonra yapılmış olan katedral, 1904’te inşa edilmeye başlanmıştır. Sekiz yılda tamamlanmış ve bir başyapıt haline gelmiş kilisenin projesinde için kırkın üzerinde mimar çalışmıştır. Doğu Avrupa’nın tamamı için büyük bir önem taşıyan kilise bir sanat eseri haline getirilmiştir. Yapımında İtalya mermerleri, Münih’ten getirilen aydınlatmalar, Venedik mozaikleri ve Brezilya doğal taşları kullanılmıştır.

SOFYA ARKEOLOJİ MÜZESİ


Sofya Arkeoloji Müzesi, milattan önceki dönemlerden 18. yüzyıla kadar Sofya ve Bulgaristan’ın etkisinde kaldığı tüm kültürlerin ve halkların kalıntılarını sunmaktadır. 1496 yılında cami olarak inşa edilmiş binası, restorasyon sonrasında müzeye çevrilmiştir. Müzedeki, Trakya, Roma ve Orta Çağ eserlerinin zenginliği göze çarpmaktadır. En çok dikkat çeken eserler arasında Sveta Sofya Kilisesi’ndeki mozaik parça, MÖ 4. yüzyıla ait olan altın mezar ve eski Trak kralını temsil ettiğini düşünülen bronz bir heykel bulunmaktadır.

Sofya Arkeoloji Müzesi, sahip olduğu tarihi eser koleksiyonları ile Bulgaristan’daki en zengin müze olarak bilinmektedir. Bulgaristan’ın kültürel mirasını tanıtmak adına önemli bir paya sahip olan müzedeki sergiler, çok sayıda turisti kendine çekmeyi başarmıştır. Müze, güney Avrupa’daki en büyük arkeolojik araştırma birimine sahiptir.

Müze, Prehistorik Arkeoloji, Trakya Arkeolojisi, Klasik Arkeloloji, Orta Çağ Arkeolojisi ve Nümizmatik (para bilimi) olmak üzere beş bölümden oluşmaktadır. Arkeolojik araştırmalar sonucu elde edilen eserlerin bir kısmı depolarda saklanmakta bir kısmı ise sergi salonlarında sunulmaktadır.

Sofya Tarih Müzesi


Sofya Tarih Müzesi, 17 Eylül 2015 tarihinde resmi olarak kapılarını ziyaretçilerine açmıştır. Müzenin binası ise Tarihi Türk Hamamları’dır. 1913 yılında tamamlanan Türk Hamamları, dış cephesi ve seramik süslemeleri ile Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısındaki Orta Çağ kiliselerinin tasamlarını anımsatmaktadır. Binası dolayısıyla da çok fazla ilgi çeken müzede MÖ 6 bin yılı ile 1940’lı yılları kapsayan sekiz farklı sergi salonu bulunmaktadır. Bu salondaki eserler Antik Çağ, Avrupa Hanedanlıkları, Eski Sofya Mimarisi, Sofya Kültürü’nden oluşmaktadır. Müzede geçici sergiler için de iki sergi salonu da mevcuttur.

Bulgaristan’daki en eski müze olan Softa Tarih Müzesi, 15. yüzyılda yapılmış olan Büyük Cami’nin hemen arkasında yer almaktadır. 1899’da müze olarak kullanıma geçen cami 2000 yılında restore edilmiştir.

Tarihi Sofya Camisi’nin hemen arkasında bulunan müze iki katlı olup İngilizce sunum da yapılmaktadır. Dokuz kubbesi bulunan cami sayesinde müze turistler tarafında büyük bir ilgi görmektedir.

Boyana Kilisesi

boyanska-1.jpg

Sofya’nın yaklaşık 8 kilometre dışında bulunan Boyana Kilisesi, üç binadan oluşmaktadır. Doğu tarafındaki kilise binası 10. yüzyılda inşa edilmiştir. Daha sonra 13. yüzyılda dönemin Kralı tarafında büyütülmüş ve ikinci bir bina daha yapılmıştır. 1259’da yapılmış olan freskler, kiliseyi önemli Orta Çağ resimlerinin bulunduğu bir koleksiyon haline getirmektedir.19. yüzyılın başlarında inşa edilen 3. kilise binası diğer binaların mimarisine uygun olarak tasarlanmış olup Avrupa Orta Çağ tarihini yansıtmaktadır. Tamamı tuğladan yapılmış olan kilisede bir tane kubbe bulunmaktadır. Binaların birleşim yerleri figürlerle donatılmış olan kilisede genel bir ahenk sağlanmıştır. İkinci ve üçüncü binalarda bulunan gizli kemer süslemeleri de kilisenin görsel etkisini artırmaktadır.

13. yüzyıldan kalma olan Boyana Kilisesi, UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Kilisede fresklerin yanı sıra doksan tane de duvar resmi bulunmaktadır. Ulusal tarih müzesine girerken alınan bilet ile giriş yapılabilen Boyana Kilisesi, müzeye yaklaşık iki kilometre uzaklıkta bulunmaktadır.

Zlatnite Mostove

Zlatnite-Mostove-Vitosha-Mountains-Featured-Image.jpg

Zlatnite Mostove, yaklaşık 1.700 metre yükseklikte ve 1.400 metre eğiminde uzanan büyük bir kayalıktır. Türkçesi Taş Nehir olan bu kayalık “Altın Köprü” olarak da isimlendirilir. Kayalar ve buradaki yeşil alanlar piknik yapmak, güneşlenmek ve hoşça sakin bir vakit geçirmek için idealdir.

Sofya’nın merkezine oldukça yakın olan Vitosha Dağı’ında yer alan kayalıklar bölgenin doğal bir fenomenidir. Bazı rivayetlere göre ise kayalıklarında altında altın yatakları bulunmaktadır. Piknik ve dinlenmenin dışında taş nehrine tırmanma seçeneği de mevcuttur.

Zlatnite Mostove, Vitosha Dağı’nın en popüler ve en çok ilgi çeken noktalarından biridir. Vitosha’nın diğer güzel yerlerini keşfetmek de iyi bir tercih olacaktır. Bunun için Aleko Bölgesi’nden yürüyüşe başlayıp Vitosha Platosu’na geçebilirsiniz. Buradan da Zlatnite Mostove’ya gidilebilir. Yürüyüş yaklaşık üç saat sürmektedir ve oldukça kolaydır.

Zlatnite Mostove ziyaret edildikten sonra kayak merkezi olan Konyarnika ve Koumata da görülebilir. Sadece kayak için değil doğal güzellikleri görmek için de bir çok turistin uğrak noktasıdır.

Kayalıklardan Boyana ve Vladaya’ya yapılan dağ bisikleti turları biraz yorucu fakat oldukça popülerdir. Kayalıklarda biraz daha vakit geçirmek isterseniz de yakınlarda kalacak birçok konaklama seçeneğini değerlendirebilirsiniz.

Rotunda Sveti Georgi

Rotonda Sveti Georgi Kilisesi, Sheraton Otel’in arkadaşında yer almaktadır. St. Georgi Kilisesi oldukça küçük olup Sofya’nın en eski binasıdır. Kiliseyi çevreleyen kalıntılar eski şehir olan Serdica kalıntılarıdır. Kazılar sonrası ortaya çıkan Roma dönemlerinden kalma sokak oldukça dikkat çekmektedir.

Kilise 4. yüzyıla kadar uzanan çok köklü bir tarihe sahiptir. Roma İmparatorluğu döneminde İmparator Galerius ve Büyük Konstantine emrinde yaptırılmıştır. Silindir şeklinde, tuğladan yapılmış olan kilise 1700 yıldır Sofya’nın merkezinde yer almaktadır. Romalılar bir tapınak olarak inşa ettirmişler ve vaftiz törenleri için kullanılmıştır.

Kilisenin duvarları görkemli süslemelerle doludur. 4. yüzyıla kadar uzanan çok sayıda freskler ve Bizans çiçek motifleri duvarları süslemektedir. Sofya, Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyetine girdiğinde kilisedeki freskler toplanarak 300 yıl boyunca saklanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde St.Georgi Kilisesi, cami olarak kullanılmıştır. Ayrıca Osmanlılar tarafından boyanmış olan freskler ancak 20.yüzyılda eski güzelliğine kavuşmuştur. Kilisesinin kubbesinin altında Orta Çağ’dan kalma melek desenleri ve resimleri bulunmaktadır. Kubbenin altında aynı zaman da oldukça değerli ola Hz. İsa’nın freskleri de bulunmaktadır.

Sofya Sinagogu

1200px-Sofia_Synagogue_11c.jpg

Yaklaşık yüz yıllık bir tarihi olan Sofya Sinagogu, Bulgaristan’daki Musevi cemaatini temsil etmektedir. Sofya Sinagogu, Avrupa’daki ikinci büyük Seferad sinagogudur.

Sinagogun yapımına 1903’te başlanmıştır. Ağırlığı 2200 kilogramdan fazla olan pirinç avize, büyük şamdan ve diğer dekorasyon malzemeleri Viyana’dan özel olarak getirtilmiştir. Dört yıllık inşaatın sonunda 1909’da Sofya Sinagogu kapılarını açmıştır. 2. Dünya Savaşı sırasında Sofya’nın bombalandığı dönemde Sinagog neredeyse tamamen yıkılmıştır. Savaş sırasında sinagogun kütüphanesi de yanmış, çok değerli İbranice eserler yok olmuştur.

2000’li yıllarda binayı eski haline getirmek için geniş çapta bir bağış kampanyası başlatılmıştır. Restorasyon için orijinal Bulgar planlamaları kullanışmış ve en iyi Bulgar ustalarla çalışılmıştır. Doron İsrail Vakfı’nın öncülüğünde sinagog eski haline getirilmiştir. Sinagogun ikinci katında İkinci Dünya Savaşı ile ilgili olan bir müze de bulunmaktadır.

Sofya Arkeoloji Kompleksi

Bulgaria_03b.jpg

Sofya Arkeoloji Kompleksi için devlet tarafından 15 milyon leva’lık bir bütçe ayrılmıştır. Beş yıl süren çalışmalar sonucu kompleks 20 Nisan 2016’da Sofya’nın merkezinde kapılarını ziyaretçilerine açmıştır.

Sofya Arkeoloji Kompleksi’nde en çok Roma etkisindeki Sofya hissedilmektedir. Kompleks, yer seviyesinin oldukça altında ve yaklaşık 9000 metrekarelik alana sahiptir. 5. ve 6. yüzyıllardan kalma Hristiyan bazikası ve antik Serdica’dan kalma büyük ve eski bir Orta Çağ kilisesi bulunmaktadır. Roma İmparatorluğu zamanında gelişerek büyüyen şehirde amfi tiyatro, hamam ve bazika kalıntıları bulunmaktadır. Hun İmparatorluğu’nun işgali ile birçok tarihi eser yok edilmiş, şehir yerle bir olmuştur. O dönemde kurtarılan bütün tarihi kalıntılar bugün Sofya Arkeoloji Kompleksi’nde bulunmaktadır.

Bulgarca ve İngilizce işaretle açıklamalarda bulunmakta ve bu karışıklığı ortadan kaldırmaktadır.

Vitosha Dağı

Sofya, muhtemelen şehir merkezine bu kadar yakın büyük bir dağa sahip olan Avrupa’nın tek başkenti sayılabilir. Şehrin hemen dibinde bulunan Vitosha Dağı, 2,290 metrelik yüksekliği ile Balkanların en eski ulusal parkıdır. Pancharevo Gölü’ne yakınlığı ile bilinen Vitosha, aynı zamanda Boyana Şelalesi ve Duhlata Mağarası’na ev sahipliği yapar. Kısaca burası, doğa severler ve vahşi hayat tutkunları için Sofya’ya gelmişken kesinlikle görülmesi gereken yerlerden biridir. Özellikle keskin kuş gözlemcileri, kızıl şahin ve alaca örümcekkuşu gibi nadir görülen türleri görme şansı yakalayabilirler.

Devamını Oku

Aziz Nikolas Rus Kilisesi

Sofya’ya gelmişken görülmesi gereken önemli noktalardan sayılan Aziz Nikolas Rus Kilisesi, Sofya'nın merkezinde, Rakovska ve Tsar Osvoboditel caddelerinin kesiştiği noktada bulunmaktadır. Şehirdeki en dikkat çekici binalardan biri olan kilise, 1907-1914 yılları arasında, Rus Büyükelçiliği girişimi ve Rus mimar M. Preobrazhensky'nin projesi ile inşa edilmiştir. Mucizeler gerçekleştiren gizli gücü ile ün salmış Aziz Nicolas kilisesi, aynı zamanda Sofya’daki Rus Kilisesi ya da Sveti Nikolay Mirlikiyski ismiyle de biliniyor.

Devamını Oku

Vitoşa Bulvarı

Bulgaristan’ın başkenti Sofya’nın ana ticaret ve alışveriş caddesi olan Vitosha Bulvarı, gösterişli mağazalar, restoranlar ve kafeler ile göz kamaştırıcı bir güzelliğe sahiptir. Bu ihtişamlı bulvar, Nedelya Meydanı’ndan Southern Park’a kadar uzanır. Bulvarda ve komşu caddelerde pek çok ünlü markanın mağazası yer alır. Versace, Escada, Bulgari, D&G, La Perla, Lacoste, Van Laak, Ermenegildo Zegna, Tru Trussardi, Moreschi, Marella, Max Mara, Gianfranco Ferré, Emporio Armani, Tommy Hilfiger, Boss, Baldinini gibi lüks ve pahalı markalar, Vitosha Bulvarı’nda boy gösterir.

Devamını Oku

Banyabaşı Camii

Osmanlı döneminden Bulgaristan’a miras kalan Banyabaşı Camii’nin yapımı 1566 yılına kadar gitmektedir. Banyabaşı kelimesi, Bulgarca ‘Banya Bashi ‘ yani ‘banyolar’ ve Tsentralnata Banya yani ‘Merkezi Banyolar’ anlamına gelmektedir. Camiinin en göze çarpan özelliği ise doğal termal kaynakların üzerine inşa edilmiş olmasıdır. Bu o kadar net bir görüntüdür ki caminin duvarlarının deliklerinden çıkan buharlar bile görülebilmektedir. Banyabaşı Camii, geniş kubbesi ve 15 metrelik minaresi ile ünlüdür. Bu enfes cami, gerek mimarisi gerekse ruhu ile Sofya’nın şehir merkezine güzellik katmayı başarır. Mimar Sinan tarafından tasarlanan cami, her zaman yarattığı ustalık eseri olarak şehrin karakterini ve yapısını hiçbir şekilde bozmaz.

Devamını Oku

Sofya Ulusal Sanat Galerisi

Bulgaristan’daki en büyük müze olan Ulusal Sanat Galerisi, 41,000 tablo, çeşitli heykeller, dekoratif ve çağdaş sanat eserleri ile 1948 senesinde kurulmuştur. 4. ve 19. yüzyıllardan kalma Bulgar topraklarından en zengin Hristiyan sanat koleksiyonuna sahiptir. Bulgaristan’ın Ulusal Kurtuluşu’ndan günümüze kadar gelen en başarılı eserler, 15. ve 20. yüzyıl Avrupa sanatından örnekler, Asya, Afrika ve Amerika’dan bazı özgün sanat eserleri, Ulusal Sanat Galerisi’nde sergilenmektedir. Galeri, sürekli sergilenen Kvadrat 500, salonlarıyla geçici sergi olan The Palace, Hristiyan Sanatı Müzesi (Museum of Christian Art), Sosyalist Sanat Müzesi (Museum of Socialist Art), Sofia Arsenal – Modern Sanat Müzesi (Sofia Arsenal-Museum of Contemporary Art), Vera Nedkova, Nikola Tanev, ve Ivan Lazarov Müze Evleri (House Museums) gibi sergileri bir araya getirmiştir.

Devamını Oku

Aziz Nedelja Kilisesi

Sveta Nedelya meydanı, Sofya’nın şehir merkezi olması ile bilinir. Bu meydanın hemen yanındaki Aziz Nedelja Kilisesi, Sofya’nın eski antik kavşağının hemen üzerinde şehir merkezinde yer almaktadır. Kilise, ortaçağ zamanlarından kalan pek çok değerli kilisenin varislerinden birisidir. Teorilere göre kilise, en başta (1867 yılında) ahşaptan inşa edilmişti ve taştan yapılmış temelleri bulunmaktaydı. Daha sonra, tüm kilise baştan taş olarak inşa edilmiştir. Sofya’nın simgelerinden sayılan kilise, 1925 yılında Bulgaristan çarı III. Boris’e teröristlerin düzenlediği bombalı suikast sonucunda hasar görmüştür. Bu patlamada, hedeflenen kurban kurtuşmuş olmasına rağmen 200’den fazla insan öldürülmüştür. Şimdiki mimarinin ve tasarımın tarihi, Komunist Parti’nin kiliseyi restore ettirip ‘Sveta Nedelya’ olarak tekrar isimlendirdiği 1950 senesine kadar geri gitmektedir. Bu kilise, önceleri Sırp Kral II.Stefan Uros Milutin’den kalan eşyalar korunduğu için Holly King ya da Sveti Kral (Kutsal Kral) olarak bilinmekteydi.

Devamını Oku

Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu

Zengin tarihi ve sıkı sıkıya geneleneklere bağlılığı ile bilinen Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu, çok yönlü ve sektöre hakim duruşuyla Bulgaristan sahnelerinin en otoriter tiyatrosudur. Tiyatro, hem modern hem de klasik oyunlar ile mümkün olduğunca geniş bir izleyici kitlesine hitap etmeyi başarır. Neoklasik bir mimariye sahip olan Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu, önemli merkezi lokasyonu ve gösterişli mimarisinden ötürü Sofya’nın simgesi sayılan binalardan biridir. Bulgaristan’ın en büyük tiyatrosu olan Ivan Vazov, ülkenin en eski ve en etkileyici tiyatrosu olarak göze çarpar. Tiyatronun büyük binasının yüzü, Şehir Bahçesi’ne (City Garden) bakar. Salonun göz kamaştıran duvarları ve tavan bezemeleri, Viyanalı sanatçı Rudolf Fuchs tarafından yaratılmıştır.

Devamını Oku

Borisova Gradina Parkı

Borisova Gradina veya Knyaz-Borisova Gradina Parkı, Sofya’nın en eski ve en ünlü parkıdır. Sofya’ya geldiyseniz kesinlikle görmeniz gereken bir park olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Şehrin karmaşasından, hava kirliliğinden, arabaların gürültüsünden bir süreliğine kaçmaya ne dersiniz? O halde Borisova Gradina Parkı, ufak bir kaçamak için nokta atışı bir lokasyon. 19. Yüzyılın sonlarına doğru yapılan park, Bulgaristan Çarı III. Boris’ten sonra ismini almıştır. Knyaz Boris, 1918’de Çar olmasına rağmen, parkın adının buna dayanarak resmen değişmiş olduğuna dair bir konut yoktur. Bunun yerine ‘Knyaz’ kelimesi, ‘Boris’in Bahçesi’ olmak üzere zaman geçtikçe söylemden düşmeye başlamıştır. 1944 senesinde Komunist rejim gücü eline aldığında, Park “Özgürlük Parkı” olarak yeniden isimlendirilmiştir. Bu durum, 1989’da Komunist egemenliğinin düşmesine kadar devam etmiştir ve daha sonra orijinal ismine geri dönmüştür.

Devamını Oku

Sosyalist Sanat Müzesi (Museum of Socialist Art)

Ulusal Sanat Galerisi’ni oluşturan kısımlardan biri olan Sosyalist Sanat Müzesi (Museum of Socialist Art), 2011 senesinde açılmıştır. Bu müze, Sofya’daki 1944-1989 tarihleri arasındaki Sosyalist egemenlik sürecini başarıyla temsil eder. Yaklaşık 7,500 metre karelik alanlık park, büyük bir açık hava heykel parkı olarak bilinir. Sofya’nın şehir merkezinden bir parça uzak olan Sosyalist Sanat Müzesi, G. M. Dimitrov Metro İstasyonu’na 700 metrelik mesafededir.

Devamını Oku

Ayasofya Kilisesi (St. Sofia Church)

“Ayasofya” ismini duyar duymaz, doğal olarak ilk etapta İstanbul’daki Ayasofya Müzesi aklımıza gelir. Fakat unutmayalım İstanbul başta olmak üzere Bursa, Trabzon, Makedonya ve Bulgaristan’da Ayasofya isimli dini yapılar bulunmaktadır. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da bulunan Ayasofya Kilisesi veya Azize Sofya Kilisesi (St. Sofia Church) ise şehre adını veren görkemli bir Ortodoks kilisesidir. Kelime anlamı , ‘Kutsal Bilgelik’ ya da ‘İlahi Bilgelik’ anlamına gelen Ayasofya Kilisesi, Sofya’nın şehir merkezinde Alexander Nevsky Meydanındaki Katedralden 50 metrelik mesafede yer almaktadır. Kilisenin tarihi, 4. ve 6. yüzyıla kadar gitmektedir ve bu tarihi kilise, Sofya’daki en eski ikinci kilise olmasıyla ünlüdür.

Devamını Oku

Sofya Ulusal Kültür Sarayı

Ulusal Kültür Sarayı, konferans, kongre ve gösteri merkezi olarak Güneydoğu Avrupa’nın çok fonksiyonlu en büyük kompleksi olarak bilinir. Merkez Sofya’da bulunan Kültür Sarayı (National Palace of Culture), uluslararası kongreler, resmi toplantılar, konferanslar, açık oturumlar, sempozyumlar, festivaller, konserler gibi birbirinden farklı bir dizi organizasyona ev sahipliği yapmak üzere tasarlanmıştır. Saray, Bulgar devletinin 681 senesinde 1300 yıllık kuruluşunu kutlamak üzere resmi olarak 1981’de açılmıştır. İnşa edilirken 10,000 ton çelik kullanılan cam ve beton ağırlıklı bir tasarıma sahip olan bina, altıgen bir yapıya sahiptir. İnşa sırasında kullanılan miktar, Eyfel Kulesi’nden 3,000 tondan daha fazla bir miktar demektir. Kültür Sarayı’nın temel işlevi, bir konser salonu olmasına rağmen ticaret fuarları ve sergilere de ev sahipliği yapar. Binanın hemen önünde dükkanlar ve kafelerle dolu bir yeraltı pasajı bulunur.

Devamını Oku