Mardin Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Dicle ve Fırat nehirleri arasında yer alan Mardin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en çok merak edilen şehirlerinden biridir. Kendine özgü mimarisi ile zaman yolculuğuna çıkacağınız kent farklı dinlere kucak açan yapısıyla da köklü bir geçmişe sahiptir.
Türkiye’nin en kalabalık 26. şehri olan Mardin Suriye ile sınır komşusudur. TÜİK’in 2016 verilerine göre 796.237 kişinin yaşadığı Mardin’in yüz ölçümü 8.858 kilometrekaredir. Mardin il merkezi başta olmak üzere Kızıltepe, Midyat, Dargeçit, Yeşilli, Nusaybin, Ömerli, Derik, Mazıdağı, Midyat olmak üzere 10 ilçesi bulunmaktadır.
İpek Yolu üzerinde yer alan Mardin Yukarı Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden biridir. Tarihinin 3.000 sene öncesine dayandığı tahmin edilen şehirde Artuklu Üniversitesi civarında yapılan kazılarda elde edilen bulgular Paleolitik Çağ’a işaret etmektedir. Dargeçit ilçesindeki Boncuklu Tarla civarında yapılan kazılarda Cilalı Taş Devri’ne ait, Kerküşti Höyük’te yapılan kazılarda ise Kalkolitik Çağ’a ait buluntulara rastlanmıştır. Ayrıca kentin farklı bölgelerinde Tunç Çağı ve Demir Çağı’na tarihlenen kalıntılar mevcuttur. MÖ 2000 yıllarında Asur hakimiyetinde bulunan Mardin sonrasında Hitit, Urartu ve Medlerin egemenliğine girmiştir. MÖ 4. asırda İran ve Anadolu’yu ele geçiren İskender bir müddet bölgede hakimiyet kursa da İskender’in ölümünden sonra Persler ve Sasaniler yöreye hakim olmuştur. Roma İmparatorluğu MS 1. asırdan itibaren Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu topraklarına hâkim olabilmek için İran ile uzun süreli mücadele etse de bölgede tam bir hâkimiyet kuramamışlar ve bölge Bizans’ın egemenliğine geçmiştir. Hz. Ali’nin halifeliği döneminde 640 yılında Mardin İslam orduları tarafından fethedilerek İslam devletine katılmış, 1071 Malazgirt Zaferi ile birlikte bölge Türklerin olmuştur. Bu tarihten itibaren Mardin yöresine yoğun bir Türkmen akını başlamış 1103 tarihinde Artuklu Beyliği hakimiyetine giren şehir sonrasında İlgazi Bey tarafından kurulan Mardin Artukluları’nın 300 yıl yönetiminde kalmıştır. Daha sonraları sırasıyla Eyyubiler, Anadolu Selçukluları, İlhanlılar, Karakoyunlular ve Akkoyunlular’ın hüküm sürdüğü Mardin 1517 senesinde Çaldıran Savaşı sonrası Osmanlı Devleti’nin topraklarına katılmıştır.
Tarihi 3000 yıl öncesine kadar uzanan, birçok farklı dilin, dinin ve kültürün mozaiği ile harmanlanmış kadim bir kent Mardin. Tüm dünyada insanlığın beşiği olarak kabul edilen Mezopotamya’nın en eski yerleşim yerlerinden olan kent, bütün medeniyet tarihi boyunca Sümerlerden Babillere, Roma’dan Bizans’a birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, çok önemli tarihi olaylara tanıklık etmiştir.
Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde Osmanlı topraklarına katılan ve Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Türkiye’nin önemli kentleri arasında yerini sağlamlaştıran Mardin, bugün kültürel dokusunu hala koruyan bir Medeniyetler Şehri. Gezginlerin “sanki orada zaman durmuş gibi” diye tanımladıkları kent, aynı zamanda manastırları, türbeleri, camileri ve kiliseleri ile inanç turizminin de önemli durakları arasında yer alıyor.
Süryani, Keldani, Yezidi, Arap, Ermeni, Kürt, Türk gibi farklı kültürlerin iç içe geçtiği “Dillerin ve Dinlerin Şehri Mardin”e gelmeden önce Murathan Mungan’ın şu sözü aklınızda yer etsin:
“Mardin bir kere hayatınıza girdi mi, kader gibi takip eder sizi.”
Camileri, manastırları, görsel bir ziyafet sunan taş evleri, tarihi çarşıları ve sokakları ile Mardin adeta bir açık hava müzesi.