Sırbistan Gezisi (9): Uvac Gölü Ve Sırogojno

Uvac Lake yani Uvac Gölü, Novi Pazar’ın 70 km kuzeybatısında yer alan bir menderes aslında. Tepeden görüntü alabilmek için yine belli bir noktaya kadar kendi aracımızla gidiyoruz ve park ediyoruz. Bu bölgede yaşayan biri gelip 4x4 aracıyla bizi alıyor. Epey engebeli olan yollarda da yaklaşık 15-20 dakika tepeye doğru tırmanıyoruz. Ama bu yol Djerdap Milli Parkı’nda olduğu gibi orman içi ve bol ağaçlı değil. Biraz daha çorak diyebilirim.

Buradaki yolculuk da bittikten sonra bu kez yürüme faslı başlıyor. Ağaçlık olmadığı için özellikle bu bölge çok fazla rüzgar alıyor ve bu nedenle yanınızda rüzgarlık olmasına mutlaka özen gösterin. Hele de hava biraz soğuksa çok ama çok üşüyebilirsiniz. Buradan manzarayı fotoğraflayacağımız terasa kadar yaklaşık 10-15 dakika kadar yürüyoruz. Ve ardından işte o meşhur manzara!

Uvac Nehri’nin oluşturduğu mendereste baraj yapımı sonrası su seviyesi 40 metre yükselmiş. Arka arkaya “S”lerden oluşan bu görüntü oldukça etkileyici. Bu kanyonda tekne ile de dolaşılabiliyor. Tam tur yapmak yaklaşık 1-1,5 saat kadar sürüyormuş. Ama biz tepeden fotoğraflamakla yetindik.

Bu bölgenin bir diğer özelliği ise Griffon türü akbabalara ev sahipliği yapması. Koruma altında olan bu akbabalar 3 metre kanat açıklığına sahip olup oldukça büyük bir kuş türü. Bu kuşların bir kısmında izleme cihazı var ve takip ediliyorlar. Buna göre de bu kuşların çok uzaklara, Arabistan Yarımadası’na kadar göç ettikleri görülmüş. Tepemizde uçan akbabalar ortama daha da mistik bir hava katıyor...

Buradan sonra Uvac’ın yaklaşık 100 km kuzeyinde yer alan ama minimum 2,5 saatte ulaşılabilen Sirogojno’dayız. Zlatibor’a bağlı bulunan Sirogojno, aslında Zlatibor bölgesinin farklı köşelerindeki köy yaşamını bir arada görebileceğiniz bir açıkhava müzesi.

 
19. yüzyıldan itibaren Zlatibor bölgesinin yaklaşık 50 farklı köyünden seçilen geleneksel köy evlerinden bazıları yerlerinden sökülerek buraya getirilerek yeniden inşa edilmiş.

Bölgeden geleneksel yaşama dair eşyalar toplanarak yine bu müzeye getirilmiş ve evlerin içerisinde sergileniyor.

5 hektar alanı kapsayan Sirogojno Açıkhava Müzesi, aynı zamanda “ethno köy” ve “eski köy müzesi” olarak da anılıyor. Burada sadece köy evleri yok; kümesler, ambarlar, fırınlar gibi pek çok farklı yapı var. Burada dolaşırken dikkatimizi çeken şey, kullanılan bazı kelimelerin bizim dilimizdeki karşılıklarıyla aynı ya da çok benzer olması. Mesela ambar, Sırpça’da da ‘’ambar’’; fırın, Sırpça’da ‘’fıruna’’. Benziyor değil mi?

Buradaki yapıların bir kısmının içi müze gibi hizmet verirken; bir kısmı pansiyon, restoran ya da hediyelik eşya dükkanı olarak işletiliyor. Biz de bunlardan birinin içine girdik ve birer kahve içtik. Sırbistan’daki kahve de bizim Türk kahvesine benziyor... Sert ve koyu kıvamlı. Ama burada küçük fincanlarda değil daha büyük fincanlarla servis ediliyor.

Sirogojno’dan ayrılmadan bu alanın girişinde, tabii aynı zamanda çıkışında da yer alan kilise de görülmeye değer. 18. yüzyıla tarihlenen bu kilise yemyeşil çimlerin arasında çok dikkat çekici görünüyor.

Sirogojna’dan ayrılmadan önce bu bölgede oturan bir teyzenin işlettiği ufak hediyelik eşya dükkanına uğrayabilirsiniz. Burada özellikle el örmesi hırka ve yelekler enteresan. Biz ahşap bir magnet aldık ama parasını vermekte çok zorlandık. İlla “Yok olmaz, ben sizi çok sevdim, hediye.” diyor. Zar zor parasını ödedik. Çok şirin bir hanımdı.

Ardından konaklayacağımız Zlatibor merkeze geldik. Burası deniz seviyesinden yaklaşık 1.000 metre yüksekte yer alıyor. Burası yemyeşil coğrafyası ve tertemiz havasıyla spor turizmi ve sağlık turizmi için tercih edilen bir bölge. Tek ya da 2 katlı ahşap evleriyle Avusturya ve İsviçre kırsalını andırıyor.

Burada Milunka’s Restoran’da yediğimiz akşam yemeğinin tadı hala damağımda. Tamamen doğal malzemelerden yaptıkları yemekler ve yanındaki ev yapımı frambuaz suyu... Akıllara zarar!

Hem lezzetiyle, hem servisiyle, hem de ortamıyla son derece etkileyiciydi. Yemek sonrası bir sonraki güne hazırlık amacıyla otele geçtik ve tertemiz bir uyku çektik. Bir sonraki güne hazırlanın, bu kez film setini aratmayacak yerlere gidiyoruz...

Sırbistan gezimizin önceki yazıları:
Sırbistan Gezisi (1): Belgrad'a Gidiş ve Viminacium
Sırbistan Gezisi (2): Golubac Kalesi ve Hikayesi
Sırbistan Gezisi (3): Lepenski Vir ve Hikayesi
Sırbistan Gezisi (4): Djerdap Milli Parkı
Sırbistan Gezisi (5): Felix Romuliana
Sırbistan Gezisi (6): Niş
Sırbistan Gezisi (7): Davolja Varos

Sırbistan Gezisi (8): Novi Pazar

Sırbistan gezimizin sonraki yazısı:Sırbistan Gezisi 10): Mokra Gora Bölgesi

 

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni