Sırbistan Gezisi (10): Mokra Gora Bölgesi

Sırbistan gezimizin en renkli duraklarından biriydi Mokra Gora. Eğer bu gezi yazısı dizisinin ilk bölümlerini okuduysanız; Sırbistan gezisine Belgrad’tan başlayıp Roma dönemi antik kentlerini gezdiğimizi, Tuna Nehri boyunca geçip buradaki yerleşimleri ve milli parkları ziyaret ettiğimizi, Niş ve Novi Pazar gibi önemli kentlerine uğradığımızı, Sırbistan’ın Kapadokya’sı Davolja Varos’u ziyaret ettiğimizi, yılan gibi kıvrımlarıyla dikkat çeken Uvac Gölü’nde akbabaları izlediğimizi ve Sirogojno’da Zlatibor bölgesinin tipik köy hayatını tanıdığımızı biliyorsunuzdur. Bu kezse ülkenin hem biraz kırsalına hem de film setini aratmayan pek çok noktasına gireceğiz. Başlayalım mı?

Tertemiz havasından olsa gerek sabah çok erken saatlerde uyandık Zlatibor’da. Erken bir kahvaltı sonrası hazırlanıp çıktık yola. Çünkü bugün Mokra Gora bölgesine geçeceğiz ve ilk olarak Sargan Eight Treni’ne bineceğiz. Tren günde 3 sefer yapıyor. Birincisi saat 10:30’da, ikincisi saat 13:30’da, üçüncüsü ise saat 16:10’da. Bizimkisi 10:30 treni.

Sargan Eight Treni Mokra Gora İstasyonu’ndan hareket ediyor. İstasyona vardığımızda rehberimiz Veliko biletlerimizi alırken biz de bol bol çevreyi fotoğraflıyoruz. Yemyeşil bir doğa, ahşap yapılar, rengarenk çiçekler… ‘’Keşke bütün tren istasyonu durakları böyle olsa!’’ dedirtiyor.

Bu tren yolculuğuna talep çok yüksek. Japonlar, Avrupalılar, Çinliler, Amerikalılar hepsi bilet kuyruğunda ya da trenin bir tarafında fotoğraf çektiriyor. Anladığınız üzere treni boş haliyle bulmak çok zor... Belli ki tüm dünya tren yolculuğunu çok seviyor. Nedendir bilinmez, yalnızca ülkemizde değil tüm dünyada, insanoğlu tren yolculuğunu yeniden keşfetti.

Kars Doğu Ekspresi’nde yer bulunmuyor artık malum. Hindistan’ın meşhur tren rotalarının durumu da farklı değil. Asya ve Avrupa’daki pek çok tren hattı turistik yolculuklar sunmaya başladı. Buna örnekler saymakla bitmez…

“Sargan Eight” de Sırbistan’da Mokra Gora ve Sargan Vitasi arasında işte böyle tamamen turistik amaçlı çalışan bir nostaljik tren. Saraevo Railway Company tarafından 1 Mart 1921 senesinde yapımına başlanan tren yolu 1924 senesinde bitirilmesi gerekirken, yolun farklı kısımları farklı şirketler tarafından yapıldığı için ancak ilk seferini 25 Ocak 1925 senesinde yapabilmiş.

Günümüzde nostaljik tren ve trenin enfes manzaralı rotası turistlerin epey ilgisini çekiyor. Özellikle de “Sargan 8” denilen yol bu rotanın en ilginç kısmı. Yüksek ve alçak irtifadaki noktaları birbirine bağlamak için aşağıya doğru ‘’8’’ şekli çizen bir demiryolu yapmışlar. O zamanın şartlarına göre büyük teknoloji...

Tren yolculuğunun tamamı yaklaşık 2,5 saat sürüyor. 10:30’da kalkan trenimiz saat 11:45 gibi Sargan Vitasi İstasyonu’na varıyor. Burada herkes gibi biz de trenden iniyoruz ve etrafı fotoğraflıyoruz. Burada 15-20 dakikalık bir kahve ve ihtiyaç molası veriliyor. 

Sonrasında herkes trene geri biniyor ve tren tekrar Sargan 8’den geçerek Mokra Gora İstasyonu’na varıyor. Biz Sargan Eight turundan epey keyif aldık. Nostaljik tren epey eğlenceli bir deneyimdi. Zaten pek seviyoruz trenleri...

Keyifli tren yolculuğu sonrası bu kez başka bir keyifli noktaya gidiyoruz. Sırbistan ile özdeşleşmiş ünlü karakter Emir Kusturica’nın ilk etapta bir film seti olarak yaptığı sonrasında ise bir kültür sanat köyüne dönüşen Drvengrad var sırada. “Küstendorf” olarak da anılan bölge “Arizona Dream”, “Çingeneler Zamanı”, “Underground” gibi ödüllü filmlerin popüler yönetmeni Emir Kusturica’nın “Hayat Bir Mucizedir” filmi için yaptırdığı set aslında. 

Emir Kusturica buradaki hayal köyün hikayesini şöyle anlatıyor: “Ben şehrim Saraybosna’yı savaşta kaybettim. İşte o yüzden kendime bir köy kurmak istedim. Burada sinema, seramik, resim sanatlarıyla uğraşan ve öğrenmek isteyenler için seminerler organize edilecek. Kendim yaşayacağım ama zaman zaman sevdiklerimin de ziyarete geleceği bir yer olacak burası. Konserler, festivaller olan bir yer.”

Aynen de böyle olmuş. 2004 yılında çektiği “Hayat Bir Mucizedir” filminin dekoru olarak yaptığı Drvengrad’ı (Tahtalı Köy) aynı zamanda kendi evi ve köyü olarak tasarlamış Kusturica.

Sevdiği sanatçı arkadaşlarının, bilim adamlarının, edebiyatçıların isimlerini sokaklara, meydanlara vermiş. Şirin mi şirin, orijinal bu kültür köyünde halen kendi de yaşıyor Emir Abi. :) Hatta yanımızdan geçti, kameralarımızı çıkarıp peşine düşerken helikopteriyle uçup kaçtı gerçi ama olsun...

Sırbistan’da sanat severler arasında çok popüler olan Drvengrad’ta zamanında set olarak kullanılmış mekanların bir kısmı günümüzde otel, bir kısmı restoran, bir kısmıysa sinema salonu olarak hizmet veriyor. 

Biz bu köye hayran kaldık. Sanırım fotoğraflar neden hayran kaldığımızı yeterince anlatıyordur.

Bölgedeki son durağımız ise Raski Konaci. 

2. Dünya Savaşı sırasında Amerikan askerleri tarafından üs olarak kullanılmış olan alan günümüzde restore edilerek turizme kazandırılmış. Rengarenk evleriyle Şirinler Köyü’nü andıran bu yerdeki tüm yemeklerde de bahçede yetiştirdikleri organik ürünler kullanılıyor.

Doğa ile iç içe bir tatil yapmak isterseniz burada yeni baştan dekore edilmiş odalarda konaklayabilir, sabah bahçeden kopardığınız meyve ve sebzelerle kahvaltınızı hazırlayabilirsiniz. Ancak biz ne yazık ki çok kalamadık, şöyle bir uğradık. Buranın sahibi bize ev yapımı rakı ikram etti, tadı lezizdi... Ancak dönüş vakti geldi çattı.

Buradan Belgrad’a dönüş yolumuz uzun... Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuğumuz var. Rehberimiz Veliko dönüş yolunda Cacak’tan geçeceğimizi, kendi anne babasının orada yaşadığını ve yanlarına uğrayabileceğimizi söylemişti. Biz de Cacak’tan geçerken anne ve babasıyla bir benzinlikte buluştuk. Harika insanlar! Güzel ve özenli kıyafetleriyle bizi karşıladılar. Annesi bana bir de gül getirmiş. Murat’ı da beni de öyle sıkı sıkı kucakladı ki... İnsan ilişkilerinde tıpkı bizim gibiler. Hele evde yaptığı zeytini, böreği arabalarından çıkartıp Veliko’ya evine götürmesi için verince dedim ki işte anne her yerde anne. :) Böylelikle Sırbistan’daki son durağımızdan da sıcacık bir gülümsemeyle ayrılmış olduk.

Bu seyahatimizde Sırbistan’ın pek çok yerini adım adım dolaştık. Bakalım bir sonraki Sırbistan seyahatimiz nerelere olacak?

Sevgiler...

Sırbistan gezimizin önceki yazıları:Sırbistan Gezisi (1): Belgrad'a Gidiş ve Viminacium
Sırbistan Gezisi (2): Golubac Kalesi ve Hikayesi
Sırbistan Gezisi (3): Lepenski Vir ve Hikayesi
Sırbistan Gezisi (4): Djerdap Milli Parkı
Sırbistan Gezisi (5): Felix Romuliana
Sırbistan Gezisi (6): Niş
Sırbistan Gezisi (7): Davolja Varos

Sırbistan Gezisi (8): Novi Pazar
Sırbistan Gezisi (9): Uvac Gölü ve Sirogojno
 

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni