​Hırvatistan Gezisi Bölüm 4: Plitvice Gölleri Doğal Parkı

HırvatistangezimizinZagreb, RijekaveSenj duraklarından sonra sırada Plitvice Gölleri Doğal Parkı var. Bir gece önce Senj’de kaldığımız için sabah erken saatlerde kahvaltı yaptığımız gibi çıktık yola. Senj ile Plitvice arası yaklaşık 63 kilometre ve 1 saat sürüyor. Şans bu ya, yolda acayip bir yağmur bastırdı. Murat da ben de “hadi biz gidene kadar dursun” diye totem yaptık resmen. İşe yaradı mı? Tabii ki! Doğal parka girişimizde güneş açtı, ama temkini elden bırakmadık, yanımıza yağmurlukları alıp doğruca parkın girişine ilerledik.

Araba park yeri ile doğal park girişi arası yürüyerek 3-4 dakika. Bilet alacağımız noktada öncelikle bilgilendirmeleri okuduk. Burada yürüyeceğiniz mesafeye ve yapacağınız aktiviteye göre rota seçebiliyorsunuz.

Biz yaklaşık 6 saat sürecek olan, içinde mini tren yolculuğu, yürüyüş ve tekne turu olan orta uzunluktaki rotalardan birini seçtik. Çünkü zaten varışımız 11.00-12.00’yi bulmuştu. Dolayısıyla çok akşam karanlığına kalmadan rotayı tamamlamayı hedefledik. Üstelik bu rotada park içindeki göl ve şelalelerin de büyük kısmını görmüş olacağız.

Bu arada şunu da belirtmekte yarar var. Burayı illaki günübirlik ziyaret etmeniz gerekmiyor. İsterseniz park alanı içerisindeki otellerden birinde konaklayarak 1-2 gece de kalabilirsiniz.

Biletleri alıp yürümeye başladıktan sonra tüm bölgenin haritasını gösteren bir pano göreceksiniz. Bu panoda farklı rotalar harflendirilerek işaretlenmiş. Mesela “C” olarak işaretlenen rota yaklaşık 8 kilometrelik bir yol ve 4-6 saat sürüyor. “E” rotası yaklaşık 5 kilometre ve yaklaşık 2-3 saat sürüyor. “K" rotası tam 18,3 kilometre ve 8 saat sürüyor. Bizim seçtiğimiz “H” rotası ise yaklaşık 9 kilometre ve 5-6 saat sürüyor.

Hırvatistan’da toplam 8 tane doğal park alanı var. Ancak bunlar arasında en önemlisi Plitvica Gölleri Doğal Parkı. Burası 1949 senesinde Ulusal Park statüsüne kavuşmuş ve 1979 senesinde UNESCO Doğal Dünya Mirasları Listesi’ne girmiş. Toplam büyüklüğü 294 kilometrekare. Buranın en büyük özelliği karstik yapıların oluşturduğu turkuaz renkli, irili ufaklı 16 göl ve bu göller arasında bulunan nefes kesici şelaleler. Bizim Göller Yöresi’ne benzediğini söyleyebilirim.

Parka giriş yapıp trene binmek üzere yürüyoruz. Elektrik ile çalışan bu tren bizi parkın en tepe noktasına kadar yemyeşil ormanlık alandan götürüyor. Harika manzaralar var.

Trenden indiğimiz yerde ufak bir tesis var. Ancak zaman kaybetmemek adına hiç kahve molası falan vermeden yürüyüşe başlıyoruz. Buradan sonra kendi rotamız olan “H”leri takip edeceğiz.

İlk geldiğimiz nokta deniz seviyesinden 637 metre yükseklikte olan büyük göl. Burası aynı zamanda doğal parkın da en yüksek gölü.

Gölün üzerine inşa edilmiş doğaya uyumlu ahşap yoldan yürüyoruz. Bu yürüyüşümüze harika manzaralar ve göldeki sevimli ördekler eşlik ediyor.

Murat’ı ördekleri fotoğraflamaktan zor ayırıyorum. Bu yolu Tayland’da Krabi Adası’nda gittiğimiz milli parka çok benzettim ben.

Yol boyunca ormanlık alanlar içinden geçiyoruz. Duyduklarımız arasında kuş cıvıltıları, akan su sesleri ve çokça de İtalyanca konuşmalar var. İtalya’ya yakınlığından olsa gerek bu bölgede epey İtalyan turiste rastladık. Bir hayli yürüdükten sonra muhteşem bir şelale ile karşılaşıyoruz.

Bu şelaleye vardığımızda geldiğimiz nokta deniz seviyesinden 626 metre yükseklikte. Ama daha önümüzde çok yol var.

Yürürken bazen ahşap yollardan, çoğu zaman da toprak yollardan geçiyoruz. O nedenle rahat ayakkabı giymek çok önemli. Ara ara akan suyun akışını izlemek için duraklıyoruz.

Eğer yüksek sezonda ziyaret ederseniz bu daracık patikalarda insan trafiğinin yoğun olduğunu göreceksiniz. Neyse ki biz gittiğimizde çok kalabalık değildi. Sanırım sabah yağan yağmur bunda etkili oldu. Ama yine şansımıza hava biz dolaşırken müsaade etti.

Her bir manzarayı bu yazıya sığdırmak çok zor o nedenle en güzeli kendinizin gidip görmesi.

Bu park alanında en çok gözüme çarpan şeylerden biri de çocuklarını da alıp yürüyen arabalar ile dolaştıran turistlerin olmasıydı. Çocukları daha ufacıkken doğa ile buluşturmaları harika bir şey. Yollar patika da olsa çok zorlamıyor bu şekilde gelenleri.

Bir yol, bir şelale, bir göl, bir yol, bir şelale, bir göl diye devam ediyor yürüyüş maceramız.

Biraz daha devam ettikten sonra büyükçe bir şelaleye geliyoruz.

Burada aslında şelalenin yanına kadar gitmek yasak olsa da itiraf edeyim, oraya geçmiş 1-2 kişi görünce “hadi, dedik, biz bu şelalenin altından fotoğraf çekeriz!”

Tabii bizim hızımızla sadece bu rotayı yürümemiz yaklaşık 4,5 saat sürdü. Ardından tekneye bineceğimiz noktaya geldik. Ufak ahşap bir iskele. Tabii tekneyi beklerken, bizi bekleyen ördekler Murat’ın kadrajından kaçmadı.

Tekne ile gölün karşı kıyısına gitmek için yaklaşık 20-25 dakikalık bir yolculuk yaptık. Kısa rota seçenlerin tekne yolculuğu ise yaklaşık 5 dakika sürüyor ve gölün daha yakın bir noktasına geçiş yapıyor.

Tekneden indiğimizde yavaş yavaş hava bulutlanmaya başladı ve epey rüzgâr çıktı. Ardından da müthiş bir yağmur bastırdı. Sırılsıklam olduk. Ama o kadar keyifliydi ki! Hemen üzerimize yağmurlukları geçirdik ve kayalık bir bölgeye sığındık diğer turistler gibi.

Yağmur dindiğinde hızlı hızlı yürümeye devam ettik. Bu kez tırmanışa geçtik. Çıktığımızda karşımızda gördüğümüz manzara müthişti.

Artık yavaş yavaş hava kararmaya başladık. Üstümüz sırılsıklam yaklaşık bir saat kadar daha yürüdük ve trene binerek aracımızın bulunduğu noktaya geldik.

Plitvice Gölleri Doğal Parkı Hırvatistan gezimizin yıldızlarından oldu. Siz de ne yapın edin, Hırvatistan’a giderseniz burayı ziyaret edin.

Hırvatistan Gezisi yazı dizisinin diğer bölümleri için tıklayınız:

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni